Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ

Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ

[email protected]

OSMANLI'DA DEPREM KİTAPLARI VE RESÛL MESTÎ'NİN "SİPER-İ ZELZELE"Sİ

11 Mart 2023 - 23:12

OSMANLI’DA DEPREM KİTAPLARI VE RESÛL MESTÎ’NİN “SİPER-İ ZELZELE”Sİ

Namık Açıkgöz

6 Şubat günü Maraş-Hatay bölgesinde yaşanan şiddetli depremde yaşanan acı dolu günlerde, Ortadoğu’nun depreme en çok maruz kalan coğrafyasında depremle ilgili nelerin yazılıp çizildiğiyle ilgili bir araştırma yaptığımızda, bazı çalışmalara rastladık.
Osmanlı’da depremle ilgili olarak daha çok “hareket-i arz” başlığıyla risaleler var ama en önemlileri, Ahmed bin Recep, Gökmenzade Hacı Çelebi ve Resûl  Mestî’nin eserleridir.
Depremle ilgili Osmanlı devrinin ilk eseri, Ahmed bin Recep Konstantin’i’nin Risale-i Zelzele’sidir. Müellif, H 1132/1720’de 1719 büyük depremi vesilesiyle bu eserini yazmış ve II. Ahmed’e takdim etmiş. Bu kitap “öküz boynuzları üstündeki arz” şeklinde özetlenebilecek eski telakkilerin dinî ifadelerle tekrarından ibaret olup bilimsel bir bilginin üretilmediği metindir. Lemi Akın, İlk Müstakil deprem Kitabı: Risale-i zelzele” makalesi ile bu kitabı tanıtmıştır. (https://dergipark.org.tr/tr/pub/iutded/issue/17072/178513)
Konuyla ilgili olarak yazılan ikinci eser ise Gökmenzade Hacı Çelebi tarafından yazılan, İşretnüma adlı eserdeki 1855 Bursa depremi ile ilgili kısmıdır. Gökmenzade, eserinde depremin civarda yol açtığı hasarları vermiş ama depremden korunmak için neler yapılması gerektiği konusuna girmemiştir. Orhan Bilgin, bu konuda bir makale yayınlamıştır (Gökmenzade’nin Deprem Risalesi, Dil ve Edebiyat Dergisi, C.1, S.2, s.1-32; İstanbul 2010)

RESÛL MESTÎ VE “SİPER-İ ZELZELE” ADLI ESERİ
Tarihistan’da 16 Şubat 2023 tarihli yazımızda sözünü ettiğimiz Siper-i Zelzele konusunu biraz daha açalım.
Osmanlı döneminde depremin tabiati ve depreme karşı alınacak tedbirler konusunda ilk ve en ciddi çalışma 1990’larda Musul Maarif Müdürlüğü yapan 1825’te Süleymaniye’de doğan Müdürü Resûl Mestî tarafından yapılmıştır. Eser hakkında, Nuh Arslantaş, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde 2007 yılında (S.33, s. 129-168) bir yayın yapmıştır. (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/162719  (Görseller bu makaleden alınmıştır.)
1890’larda Musul Maarif Müdürlüğü yapan Resûl Mestî, 1894 Büyük İstanbul depreminden sonra, depreme karşı yapılması gereken hazırlıklar konusunda bir çalışma yapmış ve eseri 1903’te İstanbul’da Siper-i Zelzele adıyla basılmıştır. Kapakta kitabın Fransızca adı “"Paratrenblements de Terre: Yer Sarsıntısına Dair” olarak verilmiştir.
                          
Arapça’nın yanında Türkçe, Fransızca ve Kürtçe de bilen Resul Mestî, hayatını eğitim-öğretim işleriyle geçirmiştir. Kaynaklardan istifade edecek kadar Fransızca da bilmesi, onun Avrupa’da olup-bitenleri takip etmesine de yardımcı olmuştur. Nitekim Siper-i Zelzele adlı eserinde depremle ilgili Fransızca kaynakları kullandığı görülmektedir. Bu eserinden başka özellikle astronomiye dair yazdığı Teşrihü’l-Eflak adlı eseriyle de pozitif bilimlere ilgisi görülen Resûl Mestî, sıradan bir memur olmayıp devrinin “soru soran” şahsiyetlerinden biri olarak bilim tarihinde yerini alır.
Resûl Mestî, Siper-i Zelzele’de, Abdülhamid zamanında, pozitif bilimlere dair araştırmaların arttığını; eserini de bu ortamda hazırlandığını belirttikten sonra eserini, amacının depremin sebeplerini ve depremden korunma yollarını açıklamak üzere yazdığını söyler.
Müellif, deprem sebebi olarak önce yanardağların lav püskürtmesine dayalı olarak oluşan yer altı olaylarını zikreder; sonra yer altı buharlaşması (Şimdi buna “gaz sıkışması” deniyor.)’na bağlı yer hareketliliğine işaret eder. Batı’da oluşan ve güneş ile dünyanın çekim alanı olgusuna da dikkat çeken müellif, bu konuda batılıların görüşlerini tartışacak kadar olaya vakıftır. Müellif, yeryüzünün oluşumu, denizler, karalar, taş kömürü ve tepelerin oluşumuyla ilgili bilgiler de verdikten sonra sözü, “hava/gaz basıncı  (tazyik-i hava)” konusuna ve buna bağlı olarak depremin oluşuna getirir.
Kısacası, Resûl Mestî, klasik halk anlatılarında ve dinî söylemlere büründürülmüş “öküz boynuzunda duran arz” hikâyelerine hiç iltifat etmez ve doğrudan “yerküre oluşumu” üzerinde durarak açıklık getirmeye çalışır deprem konusuna ve doğru da eder.
Resûl Mestî, depremin başlangıç anındaki ilk 5 saniyede yıkıcı etkisinin olmadığını; yıkım ve tahribata, takip eden anlarda meydana gelen dalgalanmanın yol açtığını söyler ve dalgalanmanın fizikî, etkisi üzerinde durarak, o anda yaşanan gel-gitlerin yıkımlara yol açtığını söyler.
Sismoloji tarihini bilmiyorum ama galiba Resûl Mestî’nin işaret ettiği bu “dalgalanma” tespiti, bütün sismoloji tarihinin üzerinde durduğu bir tabiat olayıdır ve hâlâ bu dalgalanmanın binalara yansımasının nasıl engelleneceği üzerinde duruluyor. Son zamanlarda Japonya’da kullanılan “sismik deprem izolatörleri”nin ilkel şeklini Resûl Mestî’nin kitabında raylı sistem olarak görüyoruz.
Mayalarda sert zemin ile bina tabanı arasına konulan taş ve kum ile bir izolasyon yapıldığı biliniyor ama başka kültürlerde ve zamanlarda depremin etkisinin nasıl azaltılacağına dair çalışmalar konusunda pek bilgimiz yok. Japonlardan önce Resûl Mestî’nin kitabında gördüğümüz bu raylı sistem, yer hareketinin binaya etkisini azaltan bir sistem olarak dikkat çekiyor. Depremin etkisini hareketli ray-tekerlek sistemiyle azaltmayı amaçlayan bu sistemin temel özelliği, bina zemininin tekerleklerle ray üzerine oturtulması ve halatlar, çarklar, caraskallar ve sütunlar vasıtasıyla işleyen bir sistem olması. Eski dilde “hareket-i arz” başladığında ilk 5 saniyede dalga çarpması anından itibaren, etkiyi azaltıcı bu sistem, mekanik bir işleyişle kullanılabilir ve az katlı binalarda kullanılabilir. Modern zamanlar buna benzer sistemleri çok katlı yerleşim için de geliştirebilir elbette.



Mutlaka yeni zamanlar, depremle beraber yaşama konusunda yeni buluşlara sahne olacaktır. Japonların kullandığı ve zemin kolon başlarına yerleştirilen “sismik izolasyon”un atası olan raylı sistem de modernize edilerek kullanılır mı bilmem ama benim dikkat çektiğim husus, depremden korunma konusunda Osmanlı aydınları da bir şeyler üretmeye çalışmış olmasına rağmen bizim anlı şanlı ve konuştuğu zaman deprem etkisi yaratan profesörlerimizin ve onları kızıştırıp tartıştıran Murat Bardakçı’nın Resûl Mestî ve eserinden bî-haber olmasıdır.
Resûl Mestî’yi okuyun. İnternette kitabının tam metnini vermiş Nuh Arslantaş. Kitabın son bölümünde, 1755 Lizbon depreminde yaşanan bir aşk hikâyesi de yer alıyor.


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum