Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ

Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ

[email protected]

YÜKSEK ÖĞRETMEN'DE ÇAYLI SOHBETLİ ŞİİR VE HİKÂYE  AKŞAMLARI

25 Mart 2023 - 07:48

YÜKSEK ÖĞRETMEN’DE ÇAYLI SOHBETLİ ŞİİR VE HİKÂYE  AKŞAMLARI
                                                                                                         Namık Açıkgöz

Öğrencilik yıllarının en maceralı işlerinden birisi de yurtlarda çay demlemektir. Yurt yöneticileri, öğrencilerin çay demlememesi için bütün tedbirleri alırlar ama öğrenciler aydınlatma lambasına fişli duy bağlayıp oradan elektrik alarak çay demlerler…
Bizim de Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nda çaylı sohbetimiz çok olurdu… Her gün kavgaların ve silahlı çatışmaların olduğu o günlerde (1976-1980 arasından söz ediyorum), kantinlerdeki boş heyecanlı sohbetler pek ilgimizi çekmezdi. Elbette günlük olayları takip eder ve olayları es geçmezdik ama sohbetlerimizin ana konusu olaylar olmazdı.  Bir grup okur-yazar genç idik ve daha çok edebiyat, sanat, kültür konularını konuşurduk. Cemal Kurnaz, Yağmur Tunalı (O zaman “Abdullah Postallı” idi.), Ayhan Pala, A. Nezihi Turan, Mehmet Sarı, Ercan  Çalışkan, Behcet Kemal Gürsoy, Mehmet Ali Ünal, Muharrem Erdoğan, Veysi Kayıran ve birkaç arkadaş daha odalarımızda bir araya gelir, sohbet ederdik ve mutlaka elektrikli (çıplak telli, resistanslı) ocakta alüminyum demliklerde çay yapardık.
Gurbette birbirine sarılarak ayakta duran gençlerdik… Her birimiz Anadolu’nun bir köşesinden gelmiştik. Çoğumuz köy çocuğu idi… Bizleri birbirimize bağlayan bir ideolojimiz vardı ama daha çok  edebiyat-sanat ve çay etrafında toplanmıştık. Yoksa oradaki herkes ideoloji arkadaşımız idi.…
O güzelim şiir sohbetleri çaysız olmazdı…
Cemal Kurnaz’ın Hareket’te neşrettiği şiirleri okurduk… Yeni yazdığı şiirleri de…
Yağmur Tunalı şiirlerini okurdu…
Çaylar ısıtırdı sohbeti…
Bazı akşamlar hikâye okurduk birbirimize… Oldum olası hikâye anlatıcılığını sevdiğim için Yüksek Öğretmen’de pek çok akşam birbirimize hikâyeler okuduk hep… Sait Faik’ten, Tarık Buğra’dan, Bahaeddin Özkişi’den, Memduh Şevket Esendal’dan, Sabahattin Ali’den, Haldun Taner’den hikayeler… Haldun Taner’in Eller ve Sancho’nun Sabah Yürüyüşünü kim bilir kaç defa okuduk… Sevgili Yağmur, Tarık Buğra’dan Martı’yı belki 30 defa okumuştur… Özkişi’den Passionya Buluntuları… Sait Faik’ten Hişt Hişt, Sinagrit Baba, Havuz Başı… Esendal’dan Hayat Ne Tatlı, Gençlik, Otlakçı… Daha bir sürü hikâye…
Hikâye tadını zenginleştiren çaylar…
Hikâye, şiir, sohbet ve çay… Akşamlarımızın ayrılmaz dörtlüsü…
Sonra bizlere Ali Akbaş ve Bayram Bilge Tokel de katıldı… Bayram varsa, bağlama ve türkü de vardır…
Bu defa Ali Akbaş şiirleri ve sohbetleri ile beraber türküler ve çay…
Çay iptilamız Yüksek Öğretmen’de mi başladı diye bakıyorum… Yok!... Lise yıllarımda dernekte başlamış.

ŞAKIR-ŞUKUR MEHMET’İN BELEŞ ÇAY KEYFİ
İşler bu minval üzere giderken Yüksek Öğretmenin bünye olarak en zayıf öğrencisi Mehmet girer devreye… Mehmet ince uzundur ve giydiği pardesümsü paltonun belini kemerle iyice sıktığında beli yokmuş gibi olur. O yüzden arkadaşlar Mehmet’e kırma metre muamelesi yaparlar ve “Şakır Şukur Mehmet” derler…
İşte bu Mehmet odasında tek kalmaktadır. (Bu arada Yüksek Öğretmen’de odaların 2 kişilik olduğunu söyleyeyim de koğuş gibi odalarda ranzada yatanları çatlatayım.)  O hep yalnızlığı tercih ettiğinden, idare sanki ona özel bir oda tahsis etmiş gibidir.
Bu Mehmet’in çay takımı yoktur… Fakirlikten falan değil ha. Babası esnaftır ve düzenli parası gelmektedir. Mehmet, bir arkadaştan elektrik ocağı, bir başkasından demlik, bir başkasından çay, bir başkasından da şeker alır ve odasında çay demleyip keyifle içer; kimseye de bir yudum çay ikram etmez. Ondan sonra da kantinde “Abi bi çay demledim!... Görecektiniz!... Tavşan kanı mübarek!... İç iç bitiremedim… Şu çay ne mübarek bir şey yaaa!...” derdi.
Ah Mehmedim ah!... Bak… Seni o çaylarınla hatırladık… İyi ki toplama malzeme ile o güzelim çayları yapmış ve içmişsin!...

 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum