Beklenen oldu. Daha doğrusu, Kremlin’deki zihniyeti ve diktatörü Putin’i iyi tanıyanların beklediği oldu. Putin’i ve rejimini iyi tanımayanlar, iyimserler ve aslında “gerçekçi” düşünenler böyle geniş çaplı bir savaşın olmayacağını düşünüyor, öyle umut ediyorlardı. Dünya kamuoyunda genel yaygın kanaat, Putin Rusyası’nın böylesine büyük bir savaşı başlatmayacağı yönündeydi. Yolbaşçımız Mustafa A Kırımoğlu da “normal düşünen, Rusya’nın çıkarlarını düşünen gerçekçi bir lider savaş istemez. Bu kimsenin yararına olmaz Rusya’nın da yararına olmaz. Ama söz konusu Putin olunca, ondan her şey beklenir” demişti.
18 Ocak 2022 günü Arnavutluk dönüşü gazetecilere “Ukrayna’da ne yaptı Rusya? Kırım’a çöktü. Kırım ile ilgili biz her zaman, Kırım’ın işgaline karşı olduğumuzu sayın Putin’le yaptığımız her görüşmede kendisine söylüyorum” diyerek Rusya’yı ağır eleştiren ve Ukrayna’nın güçlü bir devlet olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile görüşerek savaştan vazgeçirme çabaları, birçok ülke liderinin Moskova’ya giderek yaptığı görüşmeler sonuçsuz kaldı. Putin ve adamları bu çabaları kendi gücünün bir yansıması ve Batı’nın zayıflığı olarak değerlendirdi.
Putin’in emriyle 24 Şubat 2022 sabaha karşı Ukrayna’nın her yerinde havaalanları ve askerî hedefler uzun menzilli balistik füzelerle vuruldu ve aynı anda büyük bir hava saldırısı eşliğinde güneyde Kırım’dan, kuzeyde Beyaz Rusya’dan ve bütün doğudaki Rusya sınırlarından, aylardır sınıra yığılan 150.000’e yakın Rus birlikleri, tam işgal için Ukrayna topraklarına saldırdı.
Şunu da vurgulamak gerekir ki, Rusya’nın 24 Şubat 2022 günü başlattığı büyük saldırı, Ukrayna-Rusya savaşının başlangıcı değildir. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş. 27 Şubat 2014 sabaha karşı Kırım’ın işgali ile fiilen başlamıştır. Daha sonra bu işgal, Rus özel kuvvetlerinin örtülü operasyonlarıyla, Donetsk ve Luhansk bölgelerinde genişlemiş, bu iki bölgede savaş süregeliyordu.
Putin saldırı sabahı övünerek, gururla bunun bir savaş değil, “özel askerî operasyon” olduğunu belirtiyor, Ukrayna halkına utanmadan “biz biriz, sizi Nazi işgalinden kurtarmak için bu operasyonu yapıyoruz” diyordu. Kremlin’de kendilerini dev aynasında görenler, bu korkunç saldırıyı başlatırken “üç gün” içinde Kyiv’i ele geçirmek ve on gün sonra da Kyiv’in geniş caddelerinde gösterişli bir zafer geçidi yapacaklarını düşünüyorlardı.
Bu amaçla Kremlin ve dünyanın en büyük ikinci gücü olarak adlandırılan Rus ordusunun genelkurmayı Beyaz Rusya sınırından sadece 100 km uzaklıktaki başkent Kyiv’e çok büyük bir askerî birlik gönderdi. Televizyonlarda günlerce 60 km uzunluğundaki Rus askerî konvoyu ve onun ne zaman Kyiv’e gireceği konuşuldu. Yoğun hava bombardımanı eşliğinde en elit birliklerini Kyiv’in merkezine 30 km uzaklıktaki Hostomel havaalanına indirdiler. Hostomel’in yanı başındaki Buça ve İrpin’i kasabalarını ele geçirdiler.
Rus kuvvetleri güneyde, 2014 yılından beri işgal altındaki tuttukları ve aylardır büyük bir askerî yığınak yaptıkları Vatan Kırım’dan, Herson, Melitopol, Mariupol, Ukrayna’nın Zaporojiya bölgesindeki en büyük nükleer santrali olan Enorhodar’ı ve Kırım’a su sağlayan kanalın bulunduğu Kahovka barajını ele geçirmek için saldırdı.
Diğer taraftan, işgalci Rus birliklerinin her an Kyiv’e girmeleri, Zelenskiy’in ve yönetiminin Kyiv’den kaçması, Rus yanlılarının iktidarı ele geçirmesi beklenirken, işgalin üçüncü gününden itibaren Türk SİHA’ları “Bayraktar”ın görüntüleri servis edilmeye başlandı. Bayraktar’ların Kyiv yakınlarında ve Zaporojiya ile Herson bölgesinde vurduğu Rus askerî konvoylarının, tanklarının ve zırhlı araçlarının görüntüleri hem Ukrayna ordusu ve yönetiminde, hem de halkta çok büyük ve pozitif bir etki yarattı ve direniş ruhunu canlandırdı, moralleri yükseltti. Bunun yanında cep telefonlarından paylaşılan, Rus tankları ve zırhlılarının tanksavarlarla vurulma görüntüleri, bölge halkının paylaştığı yol kenarlarında vurulmuş birçok askerî araç ve tank görüntüleri direniş ruhunu daha da yükseltti, kırılmaz hale getirdi. Ayrıca Zelenskiy büyük bir liderlik sergilemeye başladı. Sosyal medyayı çok başarılı kullanarak, sürekli bombalanan Kyiv’in sokaklarından çektiği video mesajları yayınlamaya ve halkını direnişe çağıran, teslim olmayacaklarını belirten çağrılar yapmaya başladı.
Böylelikle Putin’in “üç günlük özel operasyonunun” dördüncü günü savaşın dönüm noktası oldu. Ukrayna halkı yenilmeyeceğine inandı ve şanlı bir direniş başlattı. 28 Mart 2022 günü İrpin işgalden kurtarıldı. Rusya ordusu, Mart ayı sonunda çok ağır kayıplar verdiği Kyiv çevresinden, daha da ağır bir yenilgi almamak için çekilmek zorunda kaldı.
Rusya’nın üç cepheden büyük bir güçle saldırması, doğal olarak büyük bir insanî dramın yaşanmasına sebep oldu. Putin Rusya’sı Çeçenistan ve Suriye’de yaptığı gibi önüne çıkan yerleşim yerlerini, şehir merkezlerini, hastaneleri, okulları, kreşleri ayırım gözetmeksizin üstün silah gücüyle bombalamayarak sivillerin ağır kayıplar vermesine ve milyonlarca insanın evlerini terk etmesine yol açtı. Bu bombalamaları, Ukrayna’nın teslim olmayacağı anlaşılınca daha da arttırarak sürdürdü.
Rusya’nın bu saldırısı, Şubat 2014’te Kırım’ın işgaliyle birlikte ağır bir mağduriyet yaşayan Kırım Türklerinin var olan sorunlarına yenisini ekledi ve kardeşlerimizin, halkımızın durumunu daha da ağırlaştırdı. Rusya’nın işgal altında tuttuğu Kırım üzerinden saldırdığı, Kırım-Herson-Melitopol-Mariupol arasındaki bölgede, Herson ve Zaporojiya vilayetlerinde 18 Mayıs 1944 sürgününden Vatan Kırım’a dönmeye çalışan, ama Kırım’a yerleşmelerine izin verilmeyen, Kırım’dan tekrar sürgün edilen Kırım Tatar aileleri yerleşmişlerdi. Buralarda 20 binden fazla Kırım Tatarı yaşıyordu. Ayrıca 2014 yılındaki Kırım’ın işgalinden sonra Kırım’ı terk etmek zorunda kalan 5-10 bin civarında Kırım Tatarı da bu bölgeye yerleşmişti. Yine işgalden sonra Kyiv ve çevresine yerleşen 20 bin civarında Kırım Tatarı vardı. Bu Kırım Tatarlarının çoğu, milyonlarca Ukraynalı ile birlikte Ukrayna’yı terk etmek zorunda kaldılar. Türkiye Cumhuriyeti, savaş başlar başlamaz, Ukrayna’daki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile birlikte Kırım ve Ahıska Türklerinden aileleri de Türkiye’ye tahliye etmeye başladı. Ayrıca kendi imkânları ile gelen Kırım Türklerine, 1783 yılında Kırım Rusya tarafından işgal edildikten sonra, tarihte birçok defalar olduğu gibi Türkiye kucak açtı. Elbette gelen yeni mültecilerin karşılanması ve yerleştirilmesinde, sorunlarının çözülmesinde Türkiye’deki Kırım Tatar Sivil toplum örgütlerinin çabalarını da takdirle belirtmemiz gerekir. Kırım Tatar Milli Meclisi de Batı Ukrayna’da Lviv de bir koordinasyon merkezi kurarak evlerinden edilen inanlara yardımcı olmaya çalıştı.
Bu savaş Türkiye’de de sinsi olarak gelişen ve kanser gibi zihinleri saran, işgal eden Rusya taraftarlığını ve küçümsenemeyecek bir Putinseverliğin varlığını da ortaya çıkardı. SSCB dağılmadan önce daha dar ve tarif edilebilir, bilinen gruplarda taraftar ve zemin bulan bu Rusya yandaşlığının, diğer birçok konuda birbirleriyle çatışmakla birlikte bu noktada zımnen ittifak eden her türlü siyasî görüşten insanları etkisi altına aldığı görülmektedir. Daha da dehşet verici olanı TV ekranlarında ve medyada boy gösteren emekli albay, amiral, general gibi yüksek rütbeli subaylar, üniversite öğretim üyeleri vb.’nin alenen Rusya taraftarlığı yapmaları. Son yıllarda muhtelif haklı-haksız sebeplerden dolayı yükselen anti-Amerikancılıktan da beslenen ve Türkiye’nin bölgesindeki jeopolitik rolü konusundaki alternatif arayışlarıyla da birleşen bu süreçte Türkiye’deki Rusya propagandası ve etkilerinin geniş olarak incelenmesi ve Türkiye’nin millî güvenliği için büyük bir tehdit olan bu duruma acil tedbir alınması şarttır.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı bu saldırının ilk bir ayındaki gelişmelere bakınca Putin Rusya’sını, dünyanın 2. büyük ordusu varsayılan Rus ordusunu kısa ve özlü olarak anlatan bir atasözümüz geliyor hemen aklımıza: “Takke düştü, kel göründü!”
Rus ordusunun kâğıttan kaplan olduğu, buna karşılık 2014’te Kırım işgali zamanında hiçbir direniş gösteremeyen Ukrayna ordusunun ise, 2014 yılından beri çok büyük bir gelişme kaydettiği ortaya çıktı. 2014 yılından beri Doğu Ukrayna’da süren düşük yoğunluktaki savaş, Ukrayna ordusuna büyük bir tecrübe kazandırmış. Elbette Ukrayna’nın savunması için orduya ve savunmaya özel bir önem veren, Kırım’ın işgalinden sonraki seçimlerde iktidara gelen Ukrayna eski Cumhurbaşkanı Poroşenko ve yönetiminin de çok büyük payı olduğu bir gerçektir.
Ukrayna halkı da gösterdiği direniş ve işgalcilere karşı tutumlarıyla Putin Rusya’sında olduğu gibi totaliter bir rejim altında yaşamak istemediklerini, evrensel insan haklarına saygılı, demokratik bir Ukrayna’da yaşamayı tercih ettiklerini göstermektedirler. Putin ve Kremlin yönetimi, özellikle yüksek bir oranında Rusça konuşan insanların yaşadığı Doğu Ukrayna’daki şehirlerin ve kasabaların kolaylıkla ele geçirileceğini, halkın “kurtarıcılarını” çiçeklerle karşılayacağını bekliyorlardı. Ancak böyle bir şey işgal edilen küçük köylerde bile olmadı. Rusya savaşın ilk ayında, sadece büyük şehirlerden Melitopol ve Herson’u işbirlikçi, hain yerel yöneticilerin yardımıyla işgal edebildi. Buralarda da çiçeklerle karşılayan olmadı. Rusya sınırına çok yakın ve Rusça konuşanların çoğunlukta olduğu Harkiv, Çernihiv ve Sumi halkı işgale kahramanca direniyor.
Ukrayna halkı arasında vatanseverliğin yükselmesinde, vatan topraklarına sahip çıkılmasında 2014 yılından beri işgale direnen, işgalcilere boyun eğmeyen Kırım Tatarlarının mücadelesinin de rolü olduğu bir gerçek. Nitekim bunu birçok Ukraynalı dile getiriyor. “2014’te Rusya’nın işgaline bu kadar karşı çıkmaları bizleri şaşırtmıştı, şimdi onları daha iyi anlıyoruz” diyorlar.
İşgalci Rusya’nın hedef gözetmeksizin şehirleri, kasabaları, direniş olan yerlerdeki köyleri acımasızca bombalamaları, harabeye çevirmeleri, sözüm ona kurtarmaya gittikleri halkı vahşice katletmeleri, Ukrayna’da halk arasında Rusya’ya karşı olan nefreti gün geçtikçe yükseltiyor, kemikleştiriyor. 2014 yılında Kırım’ın işgali, Donetsk ve Luhansk bölgesinin Rusya’nın kuklalarınca ve kamuflaj üniformalı, kar maskeli askerlerince işgal edilip, her gün cephe hattındaki yerleşim yerlerinde sivillerin öldürülmesi, askerlerin ölmesi Ukrayna’yı ve halkını giderek Rusya’dan uzaklaştırıyordu. O dönemlerde, “Rusya Kırım’ı ele geçirdi, bu geçici bir işgal olacak. Donetsk ve Luhansk’taki durumla birlikte gördüğümüz, Rusya Ukrayna’yı ebedî olarak kaybetti” değerlendirmesinde bulunmuştuk. Ama bu savaş unutulmaz bir nefret uyandırdı ve Ukrayna’da yaşayan Rus kökenliler dahil olmak üzere, Ukrayna’da yaşayan bütün halkı kendisine karşı birleştirdi. Ukrayna halkının yeniden, daha üst bir seviyede bir millî kimlik oluşturmasına yol açtı.
Bu savaş kısa zamanda bitmeyecek. Bu savaş sürecek ve çok acı çekilecek. “Totaliter ve yozlaşmış Putin yönetimindeki Rusya’nın esareti altında kimliğimizi kaybetmektense savaşarak ölürüz “diyen, “sonuna kadar direneceğiz” diyen Ukrayna ve halkı kazanacak, 2014’ten beri işgale direnen biz Kırım Türkleri kazanacağız, totaliter Putin rejimini, emperyalist Rusya’yı istemeyen ve bu savaşta Ukrayna’yı destekleyen, özgürce yaşamak isteyen ülkeler kazanacak.
Yazının yayınlandığı kaynak: Emel Dergisi 278, Ocak-Şubat-Mart 2022. Sayfa 3.
FACEBOOK YORUMLAR