FLAŞ HABER
Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

GEÇMİŞE KISA BİR NOSTALJİK YOLCULUK

05 Mart 2019 - 20:34

GEÇMİŞE KISA BİR NOSTALJİK YOLCULUK

Önder Gürcan

[email protected]

Herkes gibi benim de bir çalışma hayatım oldu. Bu yoğun tempo,  emekliye ayrılıncaya kadar 38 yıl sürdü.

Bu sürecin 33 yılı, TBMM’ne bağlı bir konumda özellikle yaklaşık 219 kamu iktisadi teşebbüsü ile  bağlı ortaklık ve iştiraklarının sürekli denetim ve teftişi görevini yürüten Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nda  (Şimdi Sayıştay bünyesinde alındı) geçti.

Yüksek Denetleme Kurulu’nun,  uluslararası düzeyde, işletme yönetimi, muhasebe, vergi, hukuk ve ekonomi bağlamında; teknolojik gelişme, sektör analizleri, yatırım projeleri, üretim planlaması, verimlilik, ekonomiklik, finansman, pazarlama vb. alanlarda, uzun yıllara dayalı araştırmalar yapmış yetişmiş uzman personeli; geniş ölçüdeki bilgi ve tecrübe  birikimiyle devlet kurumlarına bilimsel temelde çok önemli hizmetlerde bulunmuştur.

Ben de mensubu olduğum için onur duyduğum Yüksek Denetleme Kurulu’nun entelektüel seviyesi yüksek teknik, mali, idari, sosyal, hukuksal ve ekonomik denetim faaliyetlerinden gerekli dersleri almıştım.

Yüksek Denetleme Kurulu, daha sonra kaleme alacağım bir yazının konusunu oluşturacak.

*

Benim çalışma hayatıma ilk başladığım kamusal kuruluş Etibank’tır. Bu nedenle Etibank adını ne zaman duysam ya da okusam  duygulanırım.

*

Etibank Genel Müdürlüğü ve Anadolu’daki maden işletmelerinde, beş yıl stajyer muhasebeci, muhasebe müdürü ve uzman  kadrolarında görev yaptım.

Türkiye’nin bütün bölgelerini çok sevdim. Her biri tarihten gelen sosyolojik ve soylu  zengin kültürlere  sahiptir.

Bir Egeli olarak, Etibank günlerimde beni en çok etkileyen  bölgelerden biri  de Kuzeydoğu Karadeniz olmuştur: Artvin, Borçka, Arhavi, Hopa Kemalpaşa, Maradit, Ardanuç, Şavşat, Yusufeli vb.

Murgul Orta Okulu’nda İngilizce Öğretmeni ve Etibank Murgul Bakır İşletmesi’nde, temiz yürekli ve kültürlü insanlarla birlikte iki yıl çalıştım.

Bölge insanları bizi her zaman Karadeniz’e özgü çay ve kahve sohbetlerine, düğünlere, halk oyunlarına(horon vb.), çalgılı düğünlere, bölgesel toplantılara ve yemeklere davet ederlerdi.

Buralarda geçen saatlere  “Çayeli’nden öte” Karadeniz türküleri eşlik ederdi.

O zamanlar, İstanbul’dan Karadeniz Zonguldak, Trabzon, Rize ve Hopa Limanlarına kadar uzanan güzergahta düzenli işleyen yolcu vapurları vardı ve bu deniz taşımacılığı günlük hayatın önemli bir parçasıydı.Daha sonra Karadeniz yolcu vapurları -nedendir-  görünmez oldu.Bu bir soru işaretiydi? Ne var ki bu soru işareti Ege ve Akdeniz için de geçerliydi. Oysa İstanbul Karaköy Limanı’ndan ve diğer sahil kıyılarından İzmir Limanı’na ve bandırma’ya yolculuk yapardık.

*

Artvin günlerimi hatırlıyorum:

Hopa’da sahil kıyısındaki aile bahçelerinde arkadaşlarla birlikte çay içip uzakta kartpostal gibi görünen yaz-kış tepesi karlı Kafkas Dağları’nı seyrederdik.

Sarp Sınır Kapısı’nda, Rusya ve Gürcistan’dan gelip giden insanları izlerdik.

Borçka Köprüsü’nden Karadeniz’e akan Çoruh Nehri’nin romantik duygu ve düşünceler  uyandıran melankolik melodisini dinlerdik.

Artvin yaylalarındaki harikulade doğanın dağ ve orman evlerinde hafta sonu tatilleri geçirirdik.

Fırsat bulduğumuzda davetli olarak Rize ve Trabzon’a giderdik.Sümela’da yemek yerdik.

Murgul’daki Etibank lojmanlarında ve site sinema salonunda dünyada tarih, sanat, kültür, edebiyat (şiir, öykü, roman) konulu uzun tartışmalarımız olurdu.

Dağlardaki derelerde avladığımız renkli alabalıkları tekrar geri bırakırdık.

Artvin sabahları, bir öykü gibi başlar, romantik bir roman ve şiir gibi devam ederdi.

Etibank maden işletmelerindeki o yıllar, o günlerin arasından Çoruh  kenarında yüzen kayıklar gibi sessizce akıp geçti.

Tanıdığım o iyi insanların bazıları  hayata veda ettiler. Kalanlar İstanbul, İzmit, Bursa, Ankara gibi şehirlere ve Avrupa’ya yerleştiler.

*

Bütün insanlar, bu karelere benzer hatıralara sahiptirler.İnsanlar, kayıp düşlerin değil, unutulmaya yüz tutan hatıralar peşinde koşarlar. Bu hatıralar şimdi nerelerde gizlenmiştir?bilinmez.  ”Geçmiş zaman olur ki,” deyişiyle dünya ve hatıralar nerelere gitmektedir?İhtimal ki hatıralar, kozmik zaman içinde bir gün ortaya çıkarlar, çünkü kaybolmazlar. Hepsi, dün ve bugün yaşanmış ya da az sonra yaşanacak gibidirler.

Bu dünya hayatını,  Allah’ın çizdiği gizemli ve kutsal kader belirler. Derler ki,  İnsanlar, kader olgusunun yönüne ancak güzel düşünerek, güzel davranarak, güzel işler yaparak ve güzel konuşarak olumlu katkı yapabilirmiş.

 

Reklam