Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Darbelere Tanık Bir İsyankâr! Sabri Öğe

09 Mayıs 2010 - 10:15

Darbelere Tanık Bir İsyankâr!

 

Bir Türk’ün hayatında en önemli hatıralar askerliğe dairdir.

            Bir Türk’ün Peygamber Ocağına olan saygı ve sevgisi Müslümanlığın ötesinde bir töre, bir değişmez nas olarak günümüze kadar gelmiştir.

            Bir Türk Peygamberine olan itimat kadar askerliğe ve vatanına itimat eder.

            Bir Türk asker doğar…

            Türkler kadar önem verilmeyen askerlik ve asker ocağı kutsiliğin en yücelerine eriştirilmiş ve Peygamberimize teşmil edilerek günümüze kadar getirilmiştir. Ta ki Osmanlı İttihat Terakkicilerinin elinde milletten alınıp yalnız ve ancak belli grupların eline verilinceye kadar... Halkla asker arasında bir ayrım görülmez bizim kültürümüzde. Bu anlamda Türkler ordu-millet olagelmiştir. Ta ki II. Mahmut’un Yeniçeri Ocağını kaldırırken halkla askerin arasına girinceye kadar.

            II. Mahmut’un Yeniçeri Ocağını kaldırmakla halkın merkeze olan baskılarını da azalttığını söylemek mümkündür. Halk-ulema ve ulema- asker arasındaki bağların koparılması ve askerin merkeze çekilmesi halkın değerlerine karşı başlayan bir karşı koyuşun da habercisidir bize göre.

Ancak İttihatçıların eliyle daha bir belirginlik kazanan ordu-millet ve askerin halkın değerlerine karşı ayrışma Cumhuriyetin kurulmasıyla daha bir belirginleşmiştir.

            Cumhuriyet militarizminin hat safhada olduğu Tek Parti Döneminde ülkede bir asker devlet, askeri iktidar ve askeri kadroların yönetiminde devlet-demokrasi süreci yaşanmıştır. Bu süreç dünyanın konjüktürel gelişmelerine paralel olarak Türkiye’nin beklenen ekonomik, teknolojik ve toplumsal kalkınma hamlesini gerçekleştirememesi üzerine zorunlu olarak Avrupa’ya doğru bir eğilim göstermiştir.

            Cumhuriyet, ideolojisini Batı karşıtlığı olarak belirlemiştir. Ancak gelinen noktada bunun tam tersi olduğu; yaşanan gelişmeler karşısında iç ve dış dinamiklerin ülkeyi  savaştığı Batı ile ittifak kurmaya ve Batının kuralları çerçevesinde hareket etmeye itmiş görünmektedir.

Bu eğilimin arkasında Batı’nın Türkiye’yi sözüm ona komünizmin pençesinden kurtarma ve ekonomik-teknolojik yardım yapma; kısaca Türkiye’nin zorunlu şartlarından kaynaklanan bir yön tayini söz konusuymuş gibi masumane bir gösterim söz konusudur. Ancak durum hiç de öyle değildir.

            Türkiye’deki askeri darbelerin dış kaynaklı olduğu ayyuka çıktı. Her geçen gün yeni bir kitap ve belgesel hazırlanıyor bu konuda.

            27 Mayıs 1960/22 Şubat 1962/20–21 Mayıs 1963/20 Mayıs 1969/9 Mart 1971/12 Mart 1971/12 Eylül 1980/8 Şubat 1997/7 Nisan 2007 tarihler Türkiye’de darbeleri hatırlatır.

            Türkiye’de darbe geleneği devamlılık arz etmiştir.B devamlılıkta Türkiye’de asker yalnız değil. Zira Türkiye’de askerin gerçekleştirdiği darbelerin dış kaynakları her gün ortaya çıkmaya devam ediyor.

            “Her müdahale ABD’nin bilgisi ve onayı dâhilinde yapılıyor. Başka bir ifade ile ABD’nin icazetine dayanıyor. ABD’nin ve NATO’nun desteğini alıyor ve ABD ile ilişkiler müdahale dönemlerinde daha da gelişiyor. ABD her zaman askerlerle ilişkilerini canlı tutuyor ve onlarla daha iyi anlaşıyorlar   “Siz Washington’a geldiğinizde sadece Dışişleri Bakanlığına geliyorsunuz? Asıl etkili olan, Beyaz Saray, Kongre, Milli Güvenlik Konseyine gitmeden edebiliyor muşsunuz? Biz de geldiğimizde TSK’ ya gidiyoruz.”(M.li Birand’ın 13.16.04.1998-Sabah Gaz.yazısı)

            Darbelerle ilgili kuşkusuz çok önemli çalışmalar yapılıyor. Ancak darbeleri bizzat yaşayan ve darbeler döneminde vatan-millete duyguları kullanılmak istenen gençlerin düşünceleri neler? Evet, bu konuda geleceğin doğru aydınlatılmasında darbelere karışan insanların da hatıralarını yazması ve düşüncelerin ortaya koyması gerekir.

            Bu anlamda Sabri Öğe’nin yazdığı çalışma çok önemli bir boşluğu dolduracak türden.1

            Sabri Öğe Harbiyeli bir öğrencidir. Talat Aydemir’in öncülüğünde gerçekleştirilmek istenen 21 Mayıs darbe girişiminde bulunmuş ve bu olayın sıkıntılarını bizzat yaşamış bir tanıktır. Kitap bu açıdan kayda değer bir hatıra ve birinci elden kaynak sayılabilir.

            Darbe ve darbecilerin daha çok “Cumhuriyet”, “Laiklik”,ve “Kemalizm” bahaneleriyle sahneye çıktıklarını hatırlayacak olursak bu anlayışın yeni olmadığı ve İttihatçı anlayışın devam ettiğini söylemek mümkündür.

            Cumhuriyet döneminde kendilerini 68 kuşağı denen gurupların hangi amaca hizmet ettiği bilinen bir gerçektir. Adeta bir kutsiyet perdesi arkasında faaliyetlerini sürdüren 68, 78, 80 kuşakları kullanılmış ve dış kaynakla bazı çevrelerin çarkları arasında liberal patronlar haline getirilmiştir.

            12 Mart ve 1980 muhtıraları ve bir darbeye maruz kalan Süleyman Demirel, “Her yerde karşımıza Amerika çıkıyor” diye sık sık sızlanmıştır. 12 Eylül ihtilalinden sonra sade bir vatandaş olarak konuştuğu gazeteciye şöyle diyordu: “ Her şey Amerika’nın elinde her yerde karşımıza engel çıkartıyorlar… Hep Amerika, beklide CİA. Her yerde kolu var, mekanizma işliyor…”

Bu serzeniş ülkede başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir şahsiyetin serzenişidir. Durum bu kadar vahimdir!

            Türkiye’de tarihçiler darbelerin tarihini mutlaka yazmalıdır.

Liselerde Darbeler Tarihi kitapları okutulmalı ve gençler bu konuda sağlıklı bilgilerle donatılmalıdır.

Ancak bütün bunlar asker imajının zedelenmesinin önüne geçilerek yapılmalıdır. Zira Türk’ün en yüce makam olarak gördüğü Peygamber Ocağına halel gelmesi durumunda toplumsal travmalar yaşanacak ve değerlerimiz yok olacaktır. Sanırım bazı çevrelerin de gerçek amacı budur!

            Sabri Öğe’nin çalışması tarihe tanıklık eden ve günümüze kadar darbeler, siyasi hayat, milliyetçi anlayışın seyri, devlet kurumlarının içinde bulunduğu acziyetleri göstermesi bakımından da ayrıca dikkate alınması gereken önemli bir çalışmadır.

            Türkiye’de asker ve darbeler arasındaki bağlantıları ortaya koyarken özellikle üzerinde durulması gereken konu kişilerle kurumlar arasındaki ilişkilerde kurumlara zarar gelmesini önleyecek şekilde hareket etmek olmalıdır. Bu anlamda Sabri Öğe’nin çalışması takdire şayan örnek çalışmalardan birisidir.

 



1 Sabri Öğe, Bir 21 Mayısçının Tarihe Tanıklığı, Sogev Yay. Ank. Nisan 2010