Mehmet Tayfun MOĞOL

Mehmet Tayfun MOĞOL

[email protected]

BABALAR GÜNÜ

22 Haziran 2020 - 09:03 - Güncelleme: 20 Haziran 2021 - 15:11

BABALAR GÜNÜ

Babam vefat edeli tam 3 yıl geçti. Artık babalar günü kutlanacak evde benden başka kimse kalmadı. İnsanlar ne kadar yaşlanırlarsa yaşlansınlar hatıraları ve anımsadıkları olaylar oranında genç kalmaya devam ediyorlar. Çocukluk anılarım benimle hala canlı olarak saklanmaya devam ediyor. Yaramazlık dolu bir çocuk olduğum için beni affetsinler ailemi çok endişelendirdiğim zamanlar oldu.

Bir gün babam okul tatil olduğu için görev yaptığı askeri birliğe beni de götürmüştü. Babamın odasında kalemle kağıtla daktilo ile vakit geçirirdim. Babam “Benim biraz işim var sen gazoz iç hemen gelirim” dedi ve çıktı. Kolumda saat olmadığı için ne kadar zaman geçtiğini anlayamadım havada kararmak üzereydi. Babamın beni bırakıp gittiği hissine kapıldım çocuk aklı işte…Gece askeri birlikte kalmak korkusuyla dışarı çıktım. Eve kendim gitmeye karar verdim. Bursa’yı bilenler bilir Setbaşı semtinden Altıparmaktaki evimize yürüyerek gidecektim. 6 yaşında bir çocuk için epey uzak bir mesafeydi. Koşarak caddeleri yolları aşarak mahallemize geldim. Kapının önünde oyuna daldım bir süre sonra askeri jipten babam indi koşarak bana geldi sarıldı. Gözlerinden damla damla yaş boşaldı. Daha sonraları beni buluncaya kadar yaşadığı sıkıntıyı anlatır dururdu. Yıllar sonra oğlum kaybolup bulunduğunda gözümden dökülen damlalar ile babamı anlayabilmiştim ancak.

Çocukluk çağlarımızda babam bizimle çok ilgilenirdi. Hafta sonları serçe parmağına tutunur her yeri gezerdik. O parmağı tutunca güven gelir kendimi emniyette hissederdim. 1 sınıfı bitirdiğimde ağızla şişirilen bağcıklı futbol topu ile babam futbola başlattı. Tüm spor hayatım boyunca beni sürekli izledi tribünde babamın olması bana güç verirdi. Yaptığım güzel hareketler attığım gollerde hep gözüm babamda olurdu. Şimdi artık maalesef tribünden beni izleyecek ne babam nede futbol oynayacak güç ve heves kaldı.    

Yıllar sonra hastalanıp yoğun bakımda yattığı sıralarda ben kapının önünde beklerken hatıralarım canlanır kara trenle ailecek yaptığımız Erzurum-İstanbul yolculuğu aklıma gelirdi. Tren Erzincan gibi büyük istasyonlarda durunca babam iner bize yiyecek nevale alırdı. Bu arada hareket memurları düdük çalmaya başlar tren yavaş yavaş hareketlenirdi. Babamın yetişemeyeceğini binemeyeceğini düşünür stresten perişan olurdum. Babam kompartıman kapısında belirince rahatlardım. Hastanede   yaşadığım babamın kalma korkusu gibiydi. Ama Aslında durum farklıydı babam kara trene binmiş gidiyor ben peronda kalmıştım sadece ona bakabiliyor el sallıyordum. Trenin kapısı açılır belki diye o koridorda günlerce nafile bekledim… Kara tren yolcusunu aldıktan sonra uzun ve karanlık tünele doğru kara dumanlar savurarak hızla kayboldu gitti…

Babaları sağ olanlara sağlıklı yaşam, vefat edenlere rahmetler dilerim.

Saygılarımla.                                                                                                                 

Mehmet Tayfun Moğol

21.06.2020