İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

KİTAP FUARLARI VE KİTAP VE OKUMA

30 Kasım 2021 - 13:12

Kitabın dünyasına girmek hayatımıza kattıklarını yaşamakla olur. Kitap okumadığımızda hayatımızda nelerin eksikliğini göreceğimizi yaşamakla olur. Kitabın hayatımızdaki yerini oku diyerek geçiştirmeyiz. Özellikle kitapla ilişkimiz bir alışkanlık, hayatımızda ona vereceğimiz yer ile belli olur. Çocuklarımız ancak evde, yakın çevresinde kitap okunduğunu görürse, kitap okumanın farkındalığını birlikte yaşama aktarırsa fark eder.

İsmail ZORBA
([email protected])


KİTAP FUARLARI VE KİTAP VE OKUMA

Salgın sonrası kitap fuarları vasıtasıyla düze iniyorum. İnsanlar ve hayat arasında uzaktan bakışlarım sona eriyor. İçimde kıpırdanıp duran salgın, covid, pandemi kelimelerinin yarattığı şüphe, boşluk ve korku duygularımı daha da dikkatli ve titiz bir korunma kalkanıyla bastırmaya çalışıyorum. Kitap fuarlarına insanlar geliyor ama akın akın değil. Güler yüzlü, ilgili bazen uzaktan bakan, bazen yüreğiyle gelen insanlar. Anneler, babalar ve çocuklar; en çok dikkat çeken aileler. Kitaplar sanki bir duvar örüyor aramıza sevgiye dair, ötelenmeye dair. Kitaplar sayesinde biriz işte, dirlik içindeyiz. Belki bir masal yazmak istiyorumdur kitapların dünyasında ayrısı gayrısı olmayan insanlara dair. Ya da bir ütopya kitapların dünyasında insan insan yaşanan bir hayata dair.

İzlenimlerime geçmeden neredeyse artık her şehrimizde, ilçemizde yaşama geçirilen ve gelenekselleşme istidadı gösteren kitap fuarları üzerinde durmak istiyorum. İstanbul, İzmir, Ankara, Konya, Bursa ilk anlamında başı çeken şehirler özellikle kitap fuarcılığında. Hatta nisan ayının ilk haftasını her öğretim yılında iple çekeriz. Neredeyse pandemi öncesi son on beş yıl İzmir Kitap Fuarına öğrencilerimle ziyaret etmişliğimiz olmuştur. Her bir fuar gözlemimde gördüğüm kuyruklar, katılımcıların kalabalığı, ilgisi beni aşırı mutlu eder, geleceğe dair umutlarımı besler.

AVM’lerde tüketilen insanlar aklıma geliyor. Bütün düşünce sistemleri sana alemde bilgisiyar, cep telefonu, televizyon gibi araçlar yoluyla sömürülen insanlar aklıma geliyor. Kalite, fiyat, etiket tamamen teknolojiden dijitale kayan bir konuşlandırma. Nerede düşünen insan? Kendi iradesiyle, aklıyla muhakeme edebilen insan. Ve sorgulayan insan beyninin yarattığı mucizeler ortadayken aklın ve bilimin şekillendirdiği insan bir tüketim fiyaskosu olur mu? Asla olmaz. Ama sömürünün tükettiği insanı kitleler hâlinde istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz. AVM’lere akan onca insan ve tüketilen insan enerjisi. Halbuki bu sömürü düzeninin karşısında yegane savaşçı kitaplardır. Kitaplar insana özgürce düşünme pencerelerini açar. O pencerelerden istediğin gibi kanatlanabilirsin. İşte bu hakikatler ışığında kitap fuarlarına gelen insanların sayısı beni her daim umutlandırır.

Umutlarda hayâllerimizin de bir payının olduğunun gerçeğini unutmayalım. Kitap fuarlarına şimdiye kadar hep bir okur gözüyle bakmıştım. Bir de yazar gözlüğünü de ekleyerek kitap standlarının her iki tarafından da değerlendirmeler yapalım. Yazar-okur buluşmaları yazılan eserin hayat bulmasında bir tamamlanma eşiği. Okuduğumuz bir kitabın yazarıyla sohbet etme, kitabını imzalatma ki beğendiğimiz, bizde iz bırakan bir kitabın yazarıyla buluşmadır bu; kitabın sayfalarından hayata aktarılmış, belki de dışa vurulmuş bir buluşmadır. Yazarın gözünden kitabın sayfalarında dolaşma okur için de açtığı pencerelerden daha geniş gözlemler yapmayı olanaklı kılar. Özellikle gençler için onların dünyasında kitaba dair kalıcı izler bırakır.

Edebiyat öğretmenliğinde yıllarım geçti. Karşımdaki en büyük problem öğrencilerimle kitap ve okuma arasındaki bağlantıyı kurmamda yaşanıyordu. Her velimizin isteği çocuklarımızdaki okumaya duyulan ilgisizliğin nasıl giderileceğiydi. Kitabın dünyasına girmek hayatımıza kattıklarını yaşamakla olur. Kitap okumadığımızda hayatımızda nelerin eksikliğini göreceğimizi yaşamakla olur. Kitabın hayatımızdaki yerini oku diyerek geçiştirmeyiz. Özellikle kitapla ilişkimiz bir alışkanlık, hayatımızda ona vereceğimiz yer ile belli olur. Çocuklarımız ancak evde, yakın çevresinde kitap okunduğunu görürse, kitap okumanın farkındalığını birlikte yaşama aktarırsa fark eder. Okullarda bizim yapabileceğimiz onları sözün eşiğinden geçirmek, sözün güzelliklerinde kitabı sevdirerek hayatlarında bir yer tutmasını sağlamaktır. Okumak paylaşımdır. Son beş yıldır sadece okumayı seven öğrencilerimle okuma halkaları grubu kurup istediğimiz kitapları okuyup, üzerinde sohbetler ediyoruz. Sonra diğer öğrencilerimize bazen yazarları da misafir ettiğimiz söyleşilere davet ediyoruz. Kitabın dünyasındaki güzellikleri gören gençler okumaya dair düşüncelerini gözden geçiriyorlar. Bunlar sadece atılan küçük adımlar.. Asıl büyük adımlar aileden başlayarak topluma doğru bir dip dalgası gibi yayacağımız okumalarla başlar. Herkesin elinde bir kitap gördüğümüzde gelecek üzerine sağlam hayâller kurabiliriz.

Bütün bu söylemlerin üstüne kitap fuarlarında okurun nitelikli bir alıcıya dönüşmesi ve kitabın dünyasına katılımı için büyük desteklere ihtiyaç var. Ekonomik alanda son zamanlarda yaşanan sıkıntılarımız, kağıt ihtiyacının sadece yurt dışından karşılanması ve buna bağlı olarak kitap fiyatlarının yüksekliği kitap alımlarını düşürmekte. Bu bir hakikat. Bir yanda kitaptan alınan verginin özellikle KDV’nin sıfırlanması belki bir rahatlama yaratsa da, kitap için ödenen kargo ücretleri en alt seviyede tutulsa da yayınevlerinin ticari politikaları birbirinden bağımsız kendi içinde bir tröste dönüştüğünden yine çıkmaz sokaklara giriyoruz. Hele fuar organizasyonlarını yürüten kurumların şehir belediyelerinin desteğini çıkar üzerine kullanmaları hayâl kırıklığı yaratıyor.

Kitap fuarlarına gelen ve çocuklarına kitap almak isteyen en masumundan ailelerin gözlerinde kitap fiyatlarına karşı bir çaresizliği görmek beni derinden yaraladı. Serbest piyasada kitap fiyatlarında bir düzenlemeye gidilmesi nasıl olur bilmiyorum bir çare olur okurların çaresizliğine. Benim dünyamda kitabı bir ticari meta durumundan çıkarmak gerek ama bunun da bir hakikat olduğu yadsınamaz. Kitaba ve okumaya yapılan yatırım geleceğe yapılan yatırımdır elbet. Özellikle belediyelerimize, devlet kurumlarımıza burada çok büyük işler düşüyor. Popülizmle faydacılığı bir ortalama tutturup kitap fuarı planlamalarımızı buna göre yapmamız gerek. Bizi umutlandıran kitap fuarına gösterilen ilginin, merakın azalmadan en sağlıklı bir veriye dönüştürülmesi.

Ve kendi camiama bir eleştiri. Bu konuda dipten temelden bir makale düzeyinde çalışmam tamamlanmayı bekliyor. Ders kitapları, her yıl öğrencilerimize bedelsiz dağıttığımız ders kitapları. Milli Bakanlığımızın bünyesinde bizzat öğretmenlerimiz tarafından yazılan kitaplar niye çok az bir yüzdelikle dağıtılıyor. Ya da ders kitabı olarak basılan özel yayınevlerine ait kitaplar bakanlığın kitapları kadar inceleme altından geçiriliyor mu? Bunun yanında bakanlığımız bünyesinde o kadar güzel çalışmalar var ki. Hele öğretmen akademileri. Bu çalışmalar niye her ilde aynı seviyede ilerlemiyor. Okuyan, sorgulayan ve düşünen öğrenciler kadar hatta daha fazla okuyan, sorgulayan ve düşünen öğretmenlere ihtiyacımız var. Okumanın gerçek bir emek işi olduğunu unutmayalım.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum