İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

TEMİZLENDİKÇE AYDINLANMAK MI, AYDINLATTIKÇA TEMİZLENMEK Mİ?

15 Ocak 2023 - 19:58


“İnsanlara bakıyorum, daha çok gözüm öğrencilerimde. Çöplük onların da hayatını sarmış, sarmalamış. Amaçsız, izahsız, nedensiz, sualsiz bir sürü bilgi.. Ezberlenmiş, kopyalanmış bilgiler. Bir temizliğe ihtiyacımız var. Nefes almalıyız. Kendimizi görmeliyiz.”

İsmail ZORBA
([email protected])

TEMİZLENDİKÇE AYDINLANMAK MI,
AYDINLATTIKÇA TEMİZLENMEK Mİ?

       Kafamın içinde binlerce sözcük, binlerce anekdot, binlerce ayrıntı.. Bunların yanı sıra gereksiz çoğaltılmış, cevaplanmamış sorular, soru işaretleri, ünlemler.. Sanki bir çöplüğe ev sahipliği yapmaktayım. Gereksiz, hedefsiz, işaretsiz isimler, mekânlar, zamanlar. Edebiyata dair olanları bir kenara koysam, hayatımda benim için elzem olanları diğer kenara koysam, bir kenara da ilgi alanıma girenleri koysam gene de çöplükteyim. Hele bilgi kirliliği! Kışın Muğla’mızın kirli havası gibi, nefes aldırmıyor, tıkıyor.
      İnsanlara bakıyorum, daha çok gözüm öğrencilerimde. Çöplük onların da hayatını sarmış, sarmalamış. Amaçsız, izahsız, nedensiz, sualsiz bir sürü bilgi.. Ezberlenmiş, kopyalanmış bilgiler. Bir temizliğe ihtiyacımız var. Nefes almalıyız. Kendimizi görmeliyiz. Kendimizi tartabilmeli, ölçebilmeliyiz. Bir ölçümüz, bir ağırlığımız olmalı. Oysaki her şey soyut, her şey sanal, her şey bilgisayarın yedek belleğine takılmış ne zaman kullanılacağı bilinmeyen bilgiler hükmünde.
     İlmin ışığı, irfanın nuruyla aydınlanmalı. Bir mum gibi sadece dibine ışık vermeden, kendi içinde yana yana pişirmeli ışığını ki aydınlandığı oranda aydınlatsın. Bir amacı, bir hedefi olmadan, soruları cevaplanmadan nasıl karanlıkları aydınlatabiliriz. Önümüzde bir yığın, bir sürü mü var ki onları “gütmek” derdinden başımızı kaldırıp insan olduğumuzu hatırlayabiliyoruz. Evet, önümüzdeki, yanımızdaki, arkamızdaki birer insan! “Gütmek” derdinden kurtulup “işlemek, aydınlatmak, geliştirmek, eğitmek, öğretmek” gibi her biri “bir”de tamamlanan ve “bir”de buluşan insanlık gayesine erelim.
      Canlılar içinde olgunlaşma aşamasına gelebilmek için en uzun zamana ihtiyacı olan insandır. İnsanın ayaklarının üzerinde durabilmesi için hem fiziksel hem de psikolojik süreçte uzun bir zamana ihtiyacı vardır. Himayeye, şefkate, eğitilmeye ihtiyacı vardır. Tek başına kaldığında yapacağı hataların telafisi olmaz. Diğer canlılar doğal seleksiyonda bunu pratikte yaşayarak algılar. Hatta yaşamlarını idame edebilmek için içgüdüleri gelişmiştir. Bütün bu koşullarda hayat cevherini başında taşıyan insan gerçek anlamda varlığıyla dünyanın en şerefli varlığıdır. Varlığıyla ilham aldığı yüce kaynaktan membalarını nura akıtır.
      İşte insanın asıl ve asil varlığının esas hükmüne varabilmesi için küçük küçük dokunuşlara, rötuşlara yeri geldiğinde müdahalelere ihtiyacı vardır. Ama asla özünü bozmadan, kendi varlığından sıyırmadan. Müdahalelerimizde varlığını bir çöplük gibi tıka basa doldurmamalıyız. Her bir edinimi kendi içinde, asıl gayesine uygun olarak doğal akışını tamamlamasına izin vererek gerçekleştirmeliyiz. Burada çıkmamız gereken basamaklar; önce sabır, sabır, sabır, saygı, edep, itaat, hoşgörü, sevgi, tevazu diyerek çıkabileceği en yüksek seviyeye kadar taşımalıdır insanı.
“Geçer şebâbımızın en güzîde eyyâmı
Hayatı anlıyarak atmadan bu evhâmı!
Hayatı anlamıyor… Çünkü görmüyor, okuyor”
“Gençliğimizin en verimli çağı, hayatı anlayıp bu kuruntuları atamadan geçiverir! İnsanımız hayatı anlamıyor… Çünkü pratikte hayat mücadelesine tam anlamıyla girmiyor, onu sadece okuyor.” Mehmet Âkif ERSOY
       Doğaya bakıp doğanın ilmini yakalamalıyız. Doğanın ilmi aynı zamanda insanın ilmidir. Doğa neyle temizleniyor, çöplük olmaktan kurtarıyor hayatımızı. Bakalım, görelim. Evet, görmeyi keşfedelim. İlmi irfan potasında geliştirelim. Yaza kadar dünyayı güzellikleriyle madde varlığında donatan doğa kışa kadar temizliğini yapar, verdiklerini kendi bünyesinde, gayesi hükmünde temizler. İnsan da yaşam hükmünü aldığı bilgileri gerçek gayesince şekillendirerek bir çöplük olma hükmünden kurtararak temizler. Temizlendikçe aydınlanır, aydınlattıkça temizler. Temizlenmenin hükmü arınma, safiyete ulaşma, kendin olma, kendine dönme hükmündedir.
      Bırakalım çocuklarımız, gençlerimiz nefes alsınlar. Bırakalım, onlar yaşamak istedikleri dünyaları yaratsınlar. Biz onlara verdikçe almasını bilecektir onlar. Aldıklarında da bizden bir parça zaten olacaktır. Bırakalım kendileri olsunlar, kendi kararları hükmünde aydınlansınlar. Biliriz ki “En Sevgili”ye korkarak değil, severek kavuşulur.
                     Mehmet Âkif diyor ki :
“Cihânın aslı yoktur, çünkü fânidir.” Diyen sersem,
 Ne der “Öyleyse hilkât  pek abes bir şey çıkar” dersem? 
 Nedir dünyâya gelmekten garaz, gitmek midir ancak? “
( Eğer ben, “bu dünyanın önemi yoktur, çünkü fânidir” diyen serseme: “ O halde, yaratılmış olan bütün şu varlıklar boş yere yaratılmış oluyor” dersem ne cevap verir?)
      O zaman ey dostlar,  cevabını veremeyeceğimiz sorularla, hedefini tutturmayacağımız bilgilerle yüklemeyelim insanları. Cevheri çöplüğe atıp değerini bulmasını beklemeyelim.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum