İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

EMANET

01 Ağustos 2023 - 10:02

“Dışarıdan kopyalanmış, şuursuzluğunun temelinde yatan aşağılık kompleksiyle dışarıdan ithal edilmiş kahramanlara da ihtiyacımız yok. Biz bize yeteriz.”
                                                                                                                                                
EMANET
      
Aynadaki yansımalar ne zaman şuur perdemi açtı, kendimi bilmeye ve görmeye başladım işte o zaman "benliğimin" hükmünde adımlarımı atmaya başladım. Yürüdüğümü zannediyordum hâlbuki emekliyormuşum; koştuğumu zannediyordum hâlbuki yürüyormuşum.
Kendime hâkim olduğum anlarda bile irade-i cüzi’ye farkına varamadığım senaryoları seyretmemi sağlıyordu. Kendin pişir, kendin ye misali; kendim yazarım kendim oynarım bu hayatta özgürlüğünün gafletini yaşarken "Bir"de var olan hüküm benim yerimi çoktan ortaya koymuştu.
Ben sadece bir emanetin sahibiydim, onu korumalı ve en iyi şekilde sahiplerine teslim etmeliydim.
"İnsan" olarak bu dünyadaki varlığımın nedenlerini iyi sorgulamalıydım. Ben bir zincirin tamamlayıcısıydım sadece. Mananın asıl hüküm sahibi "insan"daki enlerin sınırlarını belirlerken iyilik- kötülük, hayır-şer çizgisini de sınırlamıştı.
İnsan için esas olan bilgi ise bu sınırlar içerisindeki faniliğinin onda taşıdığı Yunusça bakışı kazanmasıydı.
"Dünyaya gelen kisiler,
Yola bile gelmek gerek.
Ölümünü anubanı,
Dün-ü gün ağlamak gerek.”

Evet, bu dünya bize bir emanetti; güzelliklerin, iyiliklerin, ahlâkın, erdemin, edebin hâsılı insan-ı kâmil olma yolunda verilecek emeğin insanların bekasına bırakılacak emanetti.
Elde edilmesi emek istiyordu, sabır istiyordu, çile çekmeyi gerektiriyordu, sevgi ve hoşgörüyle beslemek gerekiyordu. Zaman aldatıcıydı, en küçük bir çözülüş yapılan onca mücadeleyi yeni başlangıçlara gebe kılıyordu. Aslında yeniden doğuş, yenilenme, kendine gelme insanlığın da hikâyesiydi.
Kendine gelmek için, uyanmak ve tazelenmek için imanın saflığına sığınmak gerekiyordu. Bu başlangıçlar aldığımız mirasın, kimden neyi, nasıl aldığımızın da hikâyesiydi aslında.
Ruhunda ezeli ve ebedi terbiyeyi almış, "i’lây-ı kelimetullah"ı benliğine nakşetmiş, her deminde çektiği çilelere, acılara sabırla boyun eğmiş ama çizdiği yoldan asla sapmamış doğruluğu ve Hakk'ı kendine düstur edinmiş namuslu insanların mirasçısıyız.
Mirası aldığımız insanlar bizi "biz" yapacak, insan olma şerefinin nasıl taşınması gerektiğini ibret levhalarıyla tanıtacaklar. Tarihimizin her bir sayfası bu ibret levhalarıyla doludur.
Bundan dolayı hep üzerinde durmamız gereken asıl nokta tarih şuurunun bir milletinin ayakta durmasında, varlığını devam ettirmesinde ne kadar önemli bir rol oynadığının bilinmesi gereğidir.
Bundan dolayı dışarıdan kopyalanmış, şuursuzluğunun temelinde yatan aşağılık kompleksiyle dışarıdan ithal edilmiş kahramanlara da ihtiyacımız yok. Biz bize yeteriz.
"Ne mülk ü mâl bana çerh verse memnûnem
Ne mülk ü mâlden âvâre kılsa mahzûnem"
Fuzûlî
Yıllarca çocuklarımıza okuttuğumuz masallara bakalım. "Sindirella, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Kibritçi Kız, Kurşun Asker" daha neler, neler. Hepsi içerik ve duygu olarak çok güzeller, evrensel değerlerle dolular; amenna! Ya bizim Dedem Korkutlarımız, Deli Dumrullarımız, Keloğlanlarımız, Oğuz Kağanlarımız, Ulubatlı Hasanlarımız, Nasrettin Hocalarımız.
Yüzlercesi, binlercesi içimizde, ciğerimizde, yüreğimizde saklıdır. Neredeler? Medyaya, internete hiç girmeyeceğim; içine şimdi girsek gayya kuyusuna dalmışçasına kayboluruz.
Yakın zamanlara dönelim: Çanakkale'ye, Yemen'e, Sarıkamış'a, Sakarya'ya, Ankara'ya, Maraş'a, Antep'e, Başbağlar'a, Çukurca'ya. Asil milletimin, şehit milletimin, gazi milletimin bağrından, özünden çıkan bizim hikâyelerimize, bizce söyleyişle destanlarımıza. Her birinde biz yenileniriz, tazeleniriz, imanımızla kendimize geliriz, Yaradan'ın hükmüne rıza gösteririz, "karıncayı bile incitmeyen" ruhlara sahip oluruz.
Her şeyin miladı kendimize dönüşte değil mi? Kayboluşumuzun, yitişimizin, boğuluşumuzun kaynağında bu yok mu?
Her şey sevdadan yana, her söz aşktan yana, her anlam olmaktan yana!.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum