FLAŞ HABER
Erkan AKBALIK

Erkan AKBALIK

[email protected]

MANİSA ŞEMS'ÜL İRFAN MEKTEBİ ve CEVDET ÇELEBİ

22 Mart 2022 - 09:15 - Güncelleme: 22 Mart 2022 - 16:56

Manisa İçin Bir Okuldan Daha Fazla Anlam İfade Eden
İlk Özel Okul
ŞEMS’ÜL İRFAN MEKTEBİ ve CEVDET ÇELEBİ

 

Manisa’nın ilk özel Türk okulu olan “Şems’ül İrfan” mektebinden ilk olarak 13 Ocak 2022 tarihinde “120 Yıl önce Manisa'ya hizmet etmiş örnek bir şahsiyet: Doktor Mehmed Hüsnü Bey[1] ve 12 Şubat 2022 tarihinde “Mehmet Cevdet Çelebi[2] başlıklı yazılarımda bahsetmiş ve daha sonra bu okulu detaylı olarak yazacağımı ifade etmiştim.
Bu yazımda, zamanında ve dahi günümüzde önemi yeteri kadar anlaşılamamış, sadece bir okul gözüyle bakılmış fakat bir okuldan çok daha fazla anlam ve misyon taşıyan “Şems’ül İrfan” mektebini, yeni elde ettiğimiz bazı bilgi ve belgeler ile anlatmaya çalışacağım.
Konuya, Osmanlı Devleti’nin eğitim sistemini, özellikle yabancı devletlere ve azınlıklara ait okulların bu sistem içerisindeki yerlerini anlatarak başlamak elzemdi. Ancak konunun derinliği ve detayı bu mevzuyu ayrı yazılarda ele almayı gerektirir. Kısaca değinmelerimiz meramımızı ifade içindir. İlgilenenler için birçok kaynağa internet üzerinden erişmek mümkündür.

Osmanlı Devleti’nde Azınlık ve Yabancı Okullar
Osmanlı Devleti’nde, -varlıkları daha eskilere götürülebilir ise de- Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle birlikte azınlıklara tanınan inanç hürriyetinin bir sonucu olarak ibadethanelerinin yanında, kendi çocuklarına, öncelikle okuma yazma sonrasında da inançlarını öğretme gayesi ile okullar açılmıştı. Bu okullar azınlık zenginleri tarafından desteklenmiş ve zaman içinde sayıları gittikçe artmıştı. Okulların artmasının doğal sonucu olarak aynı inanca sahip devletler, kendi emelleri doğrultusunda kullanabilecekleri bu okullara destek oluyor ve sahip çıkıyorlardı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fransızlara verilen kapitülasyonları fırsat bilen diğer Avrupa devletleri de Osmanlı topraklarında okullar açmaya başlamışlardı.
18 Kasım 1583 tarihinde Cizvit rahiplerince açılan Saint-Benoit Fransız okulu resmi olarak açılan ilk okul olarak kabul edilir. Ermeniler ilk resmi okullarını 1790 yılında Kumkapı’da açmışlardı. Amerika’nın ise Osmanlı topraklarında -sonraki yıllarda sayıları inanılmaz boyutlara ulaşan- ilk okulu 1859 yılında açılan Harput Amerikan Koleji oldu. Bu aşamada bir konuyu belirtmekte fayda vardır. Yazı içinde adı geçen bazı okulları, yabancı devletler tarafından ve azınlıklarca kurulmuş okulların tamamını olumsuz faaliyetler içindeymiş gibi göstermeyi amaçlamıyoruz. Böyle bir hareket gerçeklerle örtüşmeyen faşizan ve husumet dolu bir yaklaşım olur. 

Yabancılar ve azınlıklar tarafından açılan okulların birçoğu faaliyetlerini, kendilerine destek sağlayan devletlerin, Osmanlı Devleti üzerindeki emellerine hizmet edecek şekilde sürdürdüler. Açılan okulların Osmanlı coğrafyası üzerindeki dağılımı da oldukça ilginçti. Etnisite ve inanç farklılıkları üzerinden olumsuz faaliyetlerin yürütülmesi potansiyeline sahip yerlerde yoğun okul açmaları dikkat çekicidir.

Aşağıdaki haritada bir misyonerlik kuruluşu olan ve birçok azınlık okuluna destek sağlayan Amerikan Board’un Anadolu’daki teşkilatlanmasını ve istasyonlarını işaretlenmiş (kırmızı noktalar) olarak görüyorsunuz. Gerek Amerikan gerekse diğer yabancı okulların Anadolu’daki dağılımları da bu harita ile örtüşmektedir.[3]


1890’lara gelindiğinde Osmanlı toprakları nerede ise azınlık ve yabancı devlet okullarının istilasına uğramıştı. Olayın vahameti, 1897 yılındaki durumu gösteren tabloda çok net şekilde görülmektedir.



            Osmanlı topraklarında açılan bütün azınlık okulları için menfi konuşmak doğru değildir. Buna karşılık yabancı devlet okulları ve onların güdümündeki azınlıklara ait okulların tamamının da masumane niyetle faaliyet gösterdiklerini söylemek doğru olmayacaktır.     Zaman içinde mevzu bahis okulların var oldukları coğrafyalarda yaşananlar bu konuda açık bir göstergedir.

Manisa’da Azınlık ve Yabancı Okullar
Anadolu toprakları tarihinin belki de en yoğun misyonerlik faaliyetlerine bu yıllarda maruz kalmıştır. Faaliyetlerin ana omurgasını “Amerikan Board” misyonerleri oluşturmaktadır. Manisa, İzmir’in bazı yönlerden elverişsiz olması sebebi ile 1870-1882 yılları arasında Batı Türkiye’nin merkez istasyonudur, bu pozisyonu ile de Amerikan Protestan misyonerliğinin yönetim merkezi olmuştur. Faaliyetler için Manisa adeta bir test platformudur. İzmir Amerikan Koleji’nin kurulmasında, Manisa’daki Rum ve Ermeni okullarından elde edilen tecrübe çok etkili olmuştur.[4]

Manisa’da, Ermenilerin Patrikhane rakamlarına göre 2 okulu vardı. Rumların 1894 yılında 5’i erkek, 2’si kız 7 ilkokul ile 2’si erkek 1’i kız 3 ortaokulu, Yahudi cemaatinin 1892 yılında açtığı 1 erkek ve 1 kız olmak üzere 2 okulu mevcuttu. (Bu rakamlar yıllara göre değişkenlik gösterebilmektedir.) 

Şems’ül İrfan Mektebi ve Cevdet Çelebi

            Osmanlı toprakları ve ilimiz Manisa ileride yapılacak işgallerin adeta bir öncü kuvveti gibi çalışan bazı yabancı okullar ile kuşatıldığı bir dönemde, Manisa’nın tanınmış ailesi Çelebizadelerden, babası gibi Müderris olan Mehmet Cevdet Bey bir okul açmaya karar verir.  Çağdaşlarına göre oldukça iyi eğitim almış olan Mehmet Cevdet Bey genç, cevval ve idealist biridir. 1315 (1899) yılında “ŞEMS’ÜL İRFAN” adını verdiği okulunu, Sultaniye Mektebinde açar. Çağatay Uluçay, Manisa Ünlüleri adlı kitabında, okulun ilk mektep olduğunu belirterek dört sınıftan ibaret olduğunu, gündüzlü ve yatılı kısımlarının bulunduğunu yazar. Ayrıca okul sadece Manisa merkezine değil çevresindeki köy ve ilçelerden gelen çocuklara da yatılı ücretli olarak hizmet verir.
            Cevdet Çelebi Bey’in özel okul açarken gayesinin ticari olmadığının en güzel kanıtı okulda okuyan öğrencilerdir. Manisa’nın çalışkan ve kabiliyetli fakat imkânı olmayan çocukları bu okulda meccânî yani ücretsiz olarak okuyordu. Okula karşı artan talep karşısında Sultaniye mektebinin kapasitesi yetersiz kalınca Cevdet Bey, Velioğlu’nda Karaosmanzâde Abdülkadir Bey’in konağını kiralayarak oraya taşınır. Okulda verilen eğitimin ve fiziki şartların kalitesi her geçen gün öğrenci sayısının artmasına sebep olur. Bir müddet sonra bu bina da yetmez ve Muradiye Külliyesinin ön tarafındaki Yetim Ağa Konağı kiralanır.

            Binalar değişse de okulun sistemi değişmiyordu. Okullarda temizlikten taviz verilmiyordu. Öğretmen kadrosu çok seçkindi. Okutulan dersler arasında İngilizce, Fransızca, Arapça, Farsça vardı. Okulda jimnastik yani beden eğitimi ile müzik derslerine çok önem verilir ve jimnastik dersine o günkü şartlarda pek alışılmadık şekilde atlet ve kısa pantolon ile çıkılırdı. Okul yine emsallerinde olmayan bir üniformaya sahipti. Öğrenciler üniformasız okula alınmıyordu. Okulda 30-40 kişiden oluşan özel kıyafetli ve çeşitli enstrümanlardan oluşan bir orkestra oluşturulmuştu. Bu orkestra gerek milli bayramlarda gerekse muhtelif zamanlarda halka konserler veriyordu.

            Cevdet Bey’in eğitim ile ulaşmak istediği amacı ve okulun faaliyetleri kendini bilmez bazı kişiler tarafından anlaşılamaz. Bu art niyetli kişilerce okul 1320 yılında kurulduktan 5 sene sonra yakılır. Bu müşkülat Cevdet Bey’in azmini kırmaya yetmez. Eğitime kaldığı yerden devam edebilmek için Çeşnigir Camii arkasında bugünkü Müftülüğün olduğu alanda bulunan Karaosmanoğulları’nın konaklarını kiralayarak okula dönüştürür.

            Yangın okulun faaliyetlerini durduramaz. Cevdet Bey, okulun ihtiyacı olan malzemeleri temin edebilmek için konser düzenler. Biletlerini de sadece Manisa değil çevredeki ilçelere de gönderir. Gönderdiği biletlere de konserin hangi amaçla tertip edildiğini yazar. Elindeki imkanları sonuna kadar kullanıp eğitime devam eder. Yaklaşık iki sene sonra yeni taşındıkları bu konak da art niyetli kişilerce yakılır. Cevdet Bey’in maddi gücü yeni bir denemeye yetmediğinden bir daha bu güzide eğitim kurumunu açamaz.

            Yazımızın girişinde Osmanlı topraklarında ve Manisa’da mevcut azınlık ve yabancı okullardan, sayılarından, amaçlarından bahsetmeye çalıştık. Bu menfi çalışmalara karşı geliştirilecek en büyük panzehir Cevdet Bey gibi bu toprağın aydın evlatlarının, kendi çocuklarını iyi bir eğitim ile teçhiz etmesidir.    

            Cevdet Bey Şems’ül İrfan mektebinin sahibi ve kurucusudur. Bu faaliyetleri esnasında yalnız değildir. Manisa’ya 1899 yılında Menemen’den baştabip olarak tayin olan Dr. Mehmed Hüsnü Bey, Cevdet Bey’in bu faaliyetlerine elinden geldiğince destek olur. Kendisi de Cevdet Bey gibi eğitime karşı çok hassas olan Mehmed Hüsnü Bey Manisa’ya gelmeden önce Menemen’de doktorluğunun yanı sıra eğitim faaliyetlerine katkı sağlayacak çalışmalarda bulunur. Manisa’ya geldikten sonra tanıdığı Cevdet Bey’i bu konuda yalnız bırakmaz ve okul için elinden geleni yapar. Oğullarından Ali Muzaffer ve Hasan Kenan’ı eğitimleri için bu okula gönderir. İlerleyen yıllarda Ali Muzaffer Bey doktor, Hasan Kenan Bey ise diş tabibi olur. Ali Muzaffer Bey babasının hayatını kaleme alırken, kendisinin de okuduğu Şems’ül İrfan mektebi ile ilgili şu satırları yazar.

“…memlekette maarifin taammüm ve terakkisi uğrunda fazla çalışmış olup Manisa gibi bir muhitte ve 1315 tarihinde, Şems’ül İrfân nâmıyla asrî bir mektebin tesis ve idaresi için çalışmış ve mutaassıb halkın asrîlik düşman zihniyetiyle üç kere yakılan mektep için yılmaz bir azimle tekrar ihyasına çalışmış ise de parasızlık yüzünden bilahare sönüp gitmiştir.  Mezkûr mektepte, meccanen alınan o güz talebeler tarafından mükemmel bir müzik orkestra ve muhtelif sanayi şubeleri, nota, musiki ve jimnastik, pedagoji, Fransızca ve İngilizce dersler, senelik fevkalade büyük müsamereler, tasarruf hizmetleri gibi elyevm mevcut mekteplerde bulunmayan tedrisat ve tekemmülat mevcut idi.” Olayların canlı şahidi olduğunu düşündüğümüz Ali Muzaffer Bey’e ait bu yazıdan okulun 3 kere yakıldığını, bina değiştirmelerin gerçek sebebinin de yangınlar olduğu kanaatini ediniyoruz.

Şems’ül İrfan mektebinden günümüze ulaşmış bilinen herhangi bir emanet, hatıra, belge yoktur. Kendilerine müteşekkir olduğumuz ve bu bilgileri bizimle paylaşan Dr. Mehmed Hüsnü Bey’in torununun kızı olan Hümeyra Hanım, büyük dayısı Hasan Kenan Bey’in Şems’ül İrfan mektebinden aldığı şahâdetnâmesini göndermiştir. Bu Şahâdetnâme ile o dönemde en azından son sınıfta gösterilen dersler hakkında ilk elden bilgi almış oluyoruz.

 

               ÂLÎYU’L ÛLÂ
MANİSA’DA LEYLÎ NEHÂRÎ ŞEMS’ÜL İRFAN
MEKTEB-İ HUSUSİYESİNE MAHSUS ŞEHÂDETNÂME
AKÂİD_İ İSLAMİYE / ARABÎ / KUR’ÂN-I KERİM / FARİSÎ / FRANSIZCA / TECVİD /  HESAP / TARİH
COĞRAFYA / TÜRKÇE / AHLÂK / HÜSN_Ü HAT / MUSİKÎ / İDMAN NUMARALARIN MECMU’U
İSMİ                        PEDERİNİN İSİM VE ŞÖHRETİ                   MEMLEKETİ      SİNNİ            TABİYETİ
KENAN EFENDİ   DOKTOR İZZETLU MEHMED EFENDİ      MANİSA                    -          DEVLET-İ ALİYYE-İ OSMANİYE
BÂLÂDA İSMİ MUHARRER KENAN EFENDİ PROGRAMLARA DAHİL OLAN DERSLERDEN HUZURUMUZDA DERECAT-I MEZKÛREYE İSTİHKÂKI TEBEYYÜN ETMEKLE TASDİK KILINDI. FÎ 11 TEMMUZ SENE 1323
İdâdiye Muallimlerinden, Belediye Tabib-i Evveli, Kitabçı Cevdet Efendi zade, Maarif….  Maiyet memuru, Redif Kolağası, Müderris-i müsellem, Evkaf Başkâtibi, Nevabidden Redif Yüzbaşı, Redif Yüzbaşı,
 Müderris-i Hatuniyye, Müderris-i Sultaniye, Müftü-yi Belde
EFENDİ-Yİ MÜMÂİLEYH BÂLÂDA GÖSTERİLDİĞİ ÜZERE İCRÂ OLUNAN İMTAHANLARDA TEBEYYÜN EDEN İKTİDÂR (?) VE BÂKİYETİ (?) TASDÎKEN İŞBU ŞEHÂDETNÂME İTÂ KILINDI FÎ 1 EYLÜL SENE 1323


            İdadi Olma Yolunda Şems’ül İrfan          
Her ne kadar Çağatay Uluçay okul için iptidai yani ilkokul olduğunu yazmış ise de okul aynı zamanda rüşdiye olarak da hizmet vermektedir. Açılışından kısa bir süre sonra Cevdet Çelebi, Aydın Vilayeti Maarif Müdürlüğüne idadi sınıf açmak için yazı ile müracaatta bulunur. Aydın Vilayeti bir üst makam olan Maarif-i Umumimiye Nezareti’ne 4 Temmuz 1903 tarihinde talebi iletir. Fakat Aydın Vilayet Maarif Müdürlüğü talebi iletirken daha önceden şehirde hususi bir idadi olmadığından talebin onaylanması konusunda tereddütlerini ifade etmeye çalışırlar[5].

Cevdet Bey 21 Temmuz 1904 tarihinde yine Aydın Vilayeti Maarif Müdürlüğüne yazılı müracaatta bulunarak nehârî idadi yani yatılı kısmı olmayan idadi olma talebini iletir[6]. Bu talep vilayet müdürlüğünce geciktirilmeksizin, 25 Temmuz 1904 tarihinde üst makama gönderilerek, kendilerine yapılan müracaat hatırlatılır ve icra-i icab konusunda ne yapılacağı sorulur[7].

            Bu müracaatların neticesinde karar verebilmek için ilgili makam, Mekâtîb-i Âliye ve Hususiye Müfettişliğine 30 Temmuz 1904 tarihinde birkaç soru göndererek talebin olabilirliği konusunda çalışma ister. Bu sorular şunlardır: “Okulun iptidai ve rüştiye kısmında kaç öğrenci bulunuyor? İdadi sınıfı için gerekli olan levazım-ı fenniye tedarik edilmiş midir? Bina idadi için müsait midir? Bu konuda bir mahzur var mıdır?”

            Bu sorulara gelen cevaptan okulun o günkü mevcudunu öğrenebiliyoruz. 25 Eylül 1904 tarihinde verilen cevapta, okulun iptidai kısmında 140, rüştiye kısmında 80 talebe olduğu belirtiliyor. Diğer bir soru olan idadi için levazım-ı fenniye satın alınıp alınmadığı sorusuna ise binanın yanması sebebi ile henüz tam alınamadığı bir kısmının sipariş verildiği belirtiliyor. Binanın ise idadi sınıfı için müsait olduğu da cevabi yazıda ilgili makama iletiliyor[8].

Cevdet Bey’in bu kadar uğraşılarına rağmen kendisine nihai karar olarak, idadi kısmının açılmasında bir mahsur olmadığı fakat Manisa'da bulunan resmi idadinin ihtiyacı karşılaması sebebiyle, Manisa'daki Şemsü'l-İrfan adlı hususi mektebe idadi olabilmesi için ruhsat verilmeyeceği ancak muhitin ihtiyacı göz önüne alınarak istendiği takdirde leyliye tahviline izin verilebileceği belirtilir.

            Cevdet Çelebi Bey’in idadi olmayı ısrarlı talep etmesinden bir öğrenciyi ilkokuldan alıp rüştiye ve idadi eğitimlerini de vererek tam tekmil yetiştirmeyi hedeflediği anlaşılıyor. Üst paragraflarda özetle bahsettiğimiz yazışma sürecinden kendisinin ne kadar iştiyaklı olduğunu anlamak hiç de zor değil. Bu yazışmalar yapılırken lütfen üst paragraflarda bahsettiklerimizi hatırımıza getirelim. Bir taraftan okulu defalarca yakılıyor, diğer taraftan tutturduğu kaliteden taviz vermeden 220 civarında öğrenci ile eğitim faaliyetlerine devam ediyor, diğer taraftan da idadi olmaya çalışıyor. Bütün bunları otuzlu yaşlarında gerçekleştiriyor.

Yaptığı çalışmalarla Çelebizade Cevdet Bey eğitim konusunda rüştünü fazlası ile ispat etmiştir.  Önüne çıkan engeller ile sonuna kadar mücadele etme azmini göstermiştir. İnancı ve ideali değilse de maddi gücü tükendiği yerde eğitim faaliyetini sonlandırmak zorunda kalmıştır. O yıllarda -kendisine kolaylıklar sağlanıp- yakaladığı standardı devam ettirerek okul sayılarını çoğaltmış olsa ve çevre iller ile Anadolu’da rol model alınsaydı ihtimal odur ki bu toprakların karanlıktan aydınlığa çıkışı ivme kazanacaktı.

Gerek Cevdet Çelebi Bey gerek Dr. Mehmed Hüsnü Bey ve onların benzeri nice büyüklerimiz, örnek kişilikleri ile zamanlarının isimsiz kahramanlarıdırlar. Millet olarak onları her yönleri ile daha yakından tanımak ve tanıtmak zorundayız. Kişilikleri zaman üstüdür. Dolayısıyla her daim topluma örnektirler. Ruhları şad mekanları cennet olsun.

Erkan Akbalık


[1] https://www.tarihistan.org/yazarlar/erkan-akbalik/120-yil-once-manisa-ya-hizmet-etmis-ornek-bir-sahsiyet-doktor-mehmed-husnu-bey/9558/

[2] https://www.tarihistan.org/yazarlar/erkan-akbalik/mehmet-cevdet-celebi/9648/

[3] Küçükbaş Özkan. Amerikan Misyoner Raporlarına göre Manisa’daki Faaliyetler (1873-1884). Yüksek Lisans Tezi, EK-1, Ankara Üniversitesi, 2020

[4] Küçükbaş Özkan, Amerikan Misyoner Raporlarına göre Manisa’daki Faaliyetler (1873-1884), S. 95

[5] Başbakanlık Osmanlı Arşivleri (BOA), MF.MKT,730,29,1

[6] BOA, MF.MKT, 799, 10, 1

[7] BOA, MF.MKT, 799, 10, 2.1

[8] BOA, MF.MKT, 799, 10, 4.1

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum