MANİSA’DA BİR ŞEHİT, BİR BELEDİYE BAŞKANI, BİR DOKTOR VE KADİRŞİNASLIK ÖRNEĞİ
Şehit Mustafa Bey ile Hatice Hanım’ın oğlu, Tahir Paşa’nın torunu olarak 1875 yılında İzmir’de doğar. Annesi Hatice Hanım, dedesi Tahir Paşa’nın yanına giderken vapurda doğduğu için adını Bahri koyarlar. Mülkiye’de okur. Okulu devam ederken Rodos’a sürgüne gönderilir. Eşi Nigar Hanım ile Rodos’ta evlenir. İki kızı, Şükriye ve Saime hanımlar burada dünyaya gelirler. Muhtelif yerlerde Bucak Müdürlüğü yapar. İşgal yıllarında Mudanya ve Milas’ta Kaymakamdır. Bahri Bey ülkeyi düşmandan kurtarmak için hiç tereddüt etmeden Milli Mücadeleye katılır. Sarıtepe’de savaştığı için soyadı kanunu ile birlikte SARITEPE soyadını alır.
Kurtuluş Savaşı sonrası Manisa’da 1923-1926 yılları arasında Belediye Başkanlığı yapar. Belediye Başkanlığını takiben Erzurum’dan Milletvekili seçilir. Bir sonraki dönemde de Manisa Milletvekili olarak Belediye Başkanı olduğu topraklara hizmet eder. Bahri Bey 10 Kasım 1935 tarihinde hayata veda eder. Karaköy mezarlığına defnedilir. Mezarlığın kaldırılması ile birlikte kabri Çatal Mezarlığına nakledilir. Yukarıda bahsedilen iki kızından başka 1914 doğumlu Mehmet Rauf isimli oğlu vardır. Mehmet Rauf Bey 1976 yılında vefat etmiştir. Bahri Bey İstiklal Madalyası sahibidir.
**
Bahri Bey’in sürgüne gittiği yılı tam olarak bilemesek de yaklaşık olarak o dönemde, 1897 senesinde, Rodos’ta Fevzi Efendi ile Huriye Hanım’ın bir oğlu olur. Adını Cemil koyarlar. Cemil iyi bir eğitim alır. Üniversite öncesi bütün eğitim ve öğretimini Rodos’taki Fransız Frerler Okulunda tamamlar. Üniversite olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini tercih eder ve askeri öğrenci olarak devam ettiği eğitimini 1920 yılında bitirir. Mezuniyetin ardından uzmanlığını Bakteriyoloji alanında yapar. Sırasıyla Konya, Kayseri, Niğde, Gülhane, Kars, Sarıkamış, Karaköse (Ağrı) ve Manisa Askeri Hastanelerinde Askeri Doktor Bakteriyolog olarak görev yapar. 1934 Yılında Manisa’da görev yaparken istifa eder ve serbest olarak sivil hayatta çalışmaya başlar.
Cemil Bey Milli Mücadelede nerelerde ve hangi hizmetlerde bulunduğuna dair bir soruya kendi el yazısı ile şu şekilde cevap verir.
“1335’de (1919) Milli Mücadeleye iştirak ettim. Konya, Niğde, Kayseri askeri hastaneleri Bakteriyologluğunu yaptım” kendisi ifade etmese de daha öğrencilik yıllarında, işgalin ilk zamanlarında Milli Mücadeleye katılmıştır.
1950 Sonrası siyasete atılır. 1955-1957 Yılları arasında Manisa’da Belediye Başkanlığı yapar. 1957 Yılında milletvekilliğine aday olduğu için Belediye Başkanlığından ayrılır. Yapılan seçimlerde Milletvekili seçilir.
Manisa’da kurduğu laboratuarda, bölgede bolca bulunan şevketibostan bitkisinden “Lityazol Cemil” adını verdiği ilacı yapar. Bu ilaç ilk patentli ilaçtır ve böbrek rahatsızlıklarında etkili olarak kullanılmıştır. Cemil Bey 3 Ocak 1978 tarihinde vefat eder, ilaç ise 1995 yılına kadar üretilmeye devam eder. Dr. Cemil Şener Şükriye Hanım ile hayatını birleştirmiştir. Kendisi gibi Rodos doğumlu olan Şükriye Hanım Bahri Sarıtepe’nin kızıdır.
**
Geçen gün eski İl Kültür Müdürlerimizden, Manisa kültürüne ve tarihine yaptığı katkılar ile bilinen Hakkı Avan Bey ile Yarhasanlar’da oturduk. Basıma hazır yeni kitabından bahsettik. Örnek çıktısı yanındaydı. İzni ile göz gezdirdim. Manisa’ya yine değerli bir yapıt kazandıracak, varolsun. Sayfalar arasında dolaşırken bir bölümde, Aksaray’dan gelip Manisa’da 8 Eylül 1922’de şehit olan Zülfikar Onbaşı’dan bahsedildiğini görünce bölümün tamamını okudum. Manisa’nın kurtuluş günü olan 8 Eylül 1922 günü şehre giren Türk Ordusu’nun öncü birliğinde yer alan Aksaraylı Onbaşı Zülfikar, Beypazarlı Onbaşı Hasan ve Bursa Yenişehirli Er İsmail pusuya yatan Yunanlılar ile girdikleri çatışmada şehit olmuşlardı. Yazılarımızı takip edenler hatırlayacaktır, bu konuyu defalarca anlatmış ve verdiğimiz dilekçeler neticesinde şehitlerimizin isimleri bölgedeki sokaklara verilmişti. Manisa için önemli olduğuna inandığımız bu olay ile ilgili araştırmalarımız kesintisiz devam etmektedir.
Hakkı Bey’in kitabındaki bölümü okurken Aksaraylı şehidimizin köyünün “Göstük” olduğunu öğrendim. Bu bilgiyi daha önceden bilmiyordum. Buradan yola çıkarak şehidimizin varsa yakınlarını bulabilmek için ilk adım olarak muhtarın adına ve iletişim bilgilerine ulaştım. Köyün ismi değişmiş yeni ismi “Doğantarla”. Muhtarı aradım, görüştük, konuyu ve talebimizi ilettim, sağolsun, yardımcı olacağını söyledi
Muhtar ile görüşmemden sonraki gün sabah saatlerinde telefonum çaldı. Mehmet Tosun Bey arıyordu. Aksaray’dan aradığını, muhtar ile konuştuğunu, şehidimizin torunu olduğunu söyledi. Nice zamandır aradığımızdı, kayıp bir yakınımızı bulmuş gibi çok mutlu oldum. Mehmet ağabey 71 yaşında, çok bilgili, bilinçli ve güzel konuşan, dinlerken keyif aldığınız, dedesi gibi vatan sevdalısı bir büyüğümüz. Konu ile ilgi bir iki soru cevap yaptık. Bize söylediklerini, kendi ifadeleri ile aktarmak daha uygun olacaktır.
“Dedemin adı Zülfikar değil Mehmet’tir, Zülfikar onun babası yani büyük dedemizdir. Zülfikar oğlu Mehmet Onbaşı demek daha doğru olacaktır. Şehit Mehmet’in oğlu Ali onun da oğlu ben Mehmet, benim de torunum Mehmet, 1952 Doğumluyum. Dedemin abisi Ali Çanakkale’de şehit düşüyor. Dedem şehit olduğunda babam 4 yaşında kalıyor. Ailemiz bir müddet sonra Manisa’ya gelip yerleşiyor. Dönemin ileri gelenlerinden Dr. Cemil Şener ve soyadını veya lakabını bilmediğim Bahri Bey (Sarıtepe, dönemin Belediye Başkanı ve Cemil Bey’in kayınpederi E.A) bir araya gelerek şehit yakınları için neler yapabileceklerini görüştükten sonra ailemize ulaşıyorlar. Babamı okutmak istiyorlar ve Manisa’da ilkokula yazdırıyorlar. İlk mektebin ardından ortaokulu İzmir’de okuyor. Eski ve yeni yazıyı çok iyi bilirdi. Ailemiz 1951 yılında Manisa’dan memlekete geri döner. Sonraki yıllarda da şehitlerin hastane karşısındaki kabrini ziyaret etmeye gelirler. Babam Ali Tosun 1965 yılında vefat eder. Şehitlerin naaşları yeni şehitliğe taşındıktan sonra da her fırsatta gelmeye çalışırdık. Ben en son sanırım 2 yıl önce ziyaret etmiştim.”
Mehmet ağabey ile konuşurken kendisine, birbirinden çok farklı coğrafyadan iki farklı kişiden nakil ile öğrendiğimiz, dedesinin şehit olma anı hakkında bilgisi olup olmadığını sordum. “Zülfikar oğlu Mehmet, düşmanın ilk kurşunlara maruz kalması sonucunda karın bölgesinin açılması ile dışarı çıkan organlarını sol kolu ile bastırır ve diğer elindeki tüfek ile ateş etmeye devam eder, hastanenin önüne kadar gelebilir ve orada şehadet mertebesine yükselir.” Bu şekilde anlattığı hadise bizim bildiklerimiz ile birebir aynıydı. Bu anı saklandıkları evin bodrum katının penceresinden gören bir hanımdan dinlediğini iletti. “Kanının son damlasına kadar savaşmak” tabiri tam da böyle olmalı.
Mehmet ağabey, Dr. Cemil Şener ve Bahri Bey hakkında ilk defa ortaya çıkan çok güzel bir bilgi vermiştir. Bu güzide insanlar, kurtuluşun üzerinden geçen 101 yıl sonra bile gösterdikleri kadirşinaslık örneği ile Manisa’dan yaklaşık 660 km ileride hala unutulmamışlardır.
Bütün bu örnek insanların isimleri yaşatılarak gelecek nesillere aktarılmalıdır. Şehitlerimizin, Cemil ve Bahri Beylerin ve diğer kahramanların ruhları şad mekânları cennet olsun.
Erkan Akbalık
(Biyografiler için, Sadık KARAÖZ’ün Manisa Belediyesi kitabından istifade edilmiştir. Cemil Şener’in el yazısı, Devlet Arşivlerinden alınmış bir belgedendir. )
FACEBOOK YORUMLAR