İLK AĞIZDAN
MANİSA’NIN KURTULUŞUNDAN HATIRALAR
-I-
Tarihi olayların araştırılmasında, yazılmasında ve okunmasında yazılı belgeler kadar hatıralar da önemlidir. Şehrimiz Manisa’nın yakın tarihte yaşadığı işgal ve işgalden kurtuluş süreci, o günleri yaşayanlar için çok ciddi bir travmadır. Çektirilen eziyetler, yapılan türlü türlü mezalim her yönüyle araştırılmalı ve erişilen her bulgu değerlendirilmelidir. Bu topraklar üzerinde huzur ve barış içinde yaşamanın yolu geçmişte yaşanan olayları bilmek, ders çıkarmak ve bir daha benzer durumlarla karşılaşmamak adına bilinçlenmekten geçmektedir. Emperyalizm ve emperyalistler evrensel bir gerçektir. Dün yapmayı başaramadıklarını farklı senaryolarla sahnelemeye devam etmektedirler. Manisa özelinde yaşanılanları özellikle ilk ağızlardan dinlemenin etkisi bambaşkadır.
Memnune İçen Hanımefendi, Avukat Şemi İçen Beyefendinin eşidir. Rahmetli Şemi Bey işgali ve kurtuluşu yaşamakla kalmamış aynı zamanda I. Dünya Savaşı’na da katılmış ve ciddi görevler almış bir büyüğümüzdür.
Hüseyin Erkenci Beyefendi Manisa’nın tanınmış ve sevilen avukatı olmanın yanında eski Baro Başkanlarımızdandır. Kendisi Manisa’ya sadece hukuki anlamda katkıda bulunmamış, yaşadığı şehrin tarihine ve kültürüne de hizmet etmiş ve etmeye devam etmektedir.
Hüseyin Bey, 25 Şubat 1984 yılında, Şemi Bey’in eşi Memnune Hanım ile bir söyleşi yapar ve bu söyleşiyi de kendisinin izni ile kaydeder. Bize sağladığı imkân ile kaydı dinlerken, yaşanan olayları ilk ağızdan duymanın heyecanını yaşadık. Bu hatıraları herkesin dinleme ve bilme hakkı olduğu düşüncesi ile aşağıdaki çözümlemesini yaptık. Çözümlemesi yapılan kayıtlar sadece mezkûr konuya yönelik olan kısımlardır.
Fotoğraf: Manisa Barosu’nun, Haziran 1935 yılında Şemi Bey’in bağında yaptıkları kır ziyafetini göstermektedir. Fotoğrafta dönemin Manisa Devlet Erkânı ve avukatları görülmektedir. (25 Haziran 1935 Akşam Gazetesi)
“H.E: Kendinizi tanıtır mısınız?
M.İ: Ben Edirne’de doğdum. Edirne’de ilk, orta, sonra öğretmen okulundan mezun oldum. Buraya (Manisa) tayinim çıktı. İlk küçük han diyerek bir yer vardı. Otel olarak o gece orada kaldık. Annemle beraber gelmiştim. Yabancısıydık Manisa’nın
...
Ayağından vurulunca kurşunla (Şemi Bey), Haseki Hastanesi’ne götürmüşler bunu. Tekrar iyi olduktan sonra cepheye dönmüştü. Ben bunun evrakını gördüm, bir zamanlar Yıldırım Orduları Hukuk Müşavirliği yapmış Cihan Savaşı 'nda.
H.E: Güzel bir şey.
M.İ: Evet Madalyaları vardır hala.
…
Hayal meyal kaldı hatırımda. Ben de çok yıprandım. Bu (Şemi Bey) güney cephesinde çalışırken Almanlar bir gece ziyafet vermişler. Pastayı ay yıldız yaparak öyle koymuşlar masaya. Ondan sonra bunlar (Şemi Bey ve arkadaşları) birden galeyana gelmiş, kaldırmışlar. Yani onlar (Almanlar) parçalayıp onu (pastayı) yemek istemişler. Bu (Şemi Bey) razı gelmemiş. Hemen kaldırmışlar, hadise çıkarmışlar. Anlatırdı heyecanla.
H.E: Kurtuluş Savaşı 'nda neredeydiniz?
M.İ: Kurtuluş Savaşı 'nda da, çok iyi hatırlattınız. Yani bilfiil böyle, şu Yarahasanlar Mahallesinin, Narlıca’nın, bir de kendi evinin olduğu Çarşı Mahallesinin yangından kurtulmasını sağlamış.
“Atatürk'ten emir aldım. Bütün o yaylada silahlı kimler varsa aşağıya insinler şehri müdafaa edeceğiz” demiş. Ve hakikaten otuz, otuz beş kişi Manisa cayır cayır yanarken böyle, onlar karşı gelmişler müdafaa etmişler. Yanmamasına sebep oldu. Yani bu üç mahalleyi kurtarmışlar.
3. kişi: Şimdi dayımın bir lafı vardır. Otuz otuz beş kişi. İki mahalleyi yangından kurtarmıştır.
M.İ: Bilfiil çalışan babamızdır orada. Anlatırdı bunu.
H.E: Başka kimler varmış o otuz beş kişi içinde? Hiçbir isim biliyor musunuz?
M.İ: Yalnız bir evlad-ı maneviyesi vardı. Neydi onun adı? Hafız. Hafız adı değildi, hafız olduğu için öyle denirdi. Türk Ordusu Akhisar’dan gelirken o otuz otuz beş kişiyle beraber bütün camilere o hafızı çıkartmış. Bayraklar taktırarak ezanlar okutmuştu babamız. Bunu her zaman böyle iftiharla anlatırdı. Çalışan çalışmayan pek bilinmez derdi. Elimizden gelen gayreti sarf ettik. Öyle anlatırdı.”
…..
Bu kısa söyleşi bize çok güzel bilgiler vermektedir. Şemi Bey’in toparlayabildiği 35 kişi ellerindeki kısıtlı malzemelere rağmen gösterdikleri direniş ile şehrin bazı bölümlerinin yanmasını engelliyorlar. Ayrıca I. Dünya Savaşı’nda ayağından yaralanması sonucu gazi oluyor fakat bu konulardan hiç bahsetmiyorlar. Şemi Bey’in bayrak hassasiyeti, Almanların pastaya çizdikleri ay-yıldıza gösterdiği tepki ile kendini göstermektedir. Ayrıca Kurtuluş Günü camilere bayrakları kimlerin astığını ve ezan okuttuğunu da yine bu söyleşiden öğrenebiliyoruz.
Bir sonraki yazımızda, bir başka büyüğümüzün hatıralarını okuyacağız.
Ruhları şad olsun.
Erkan Akbalık
FACEBOOK YORUMLAR