Erkan AKBALIK

Erkan AKBALIK

[email protected]

MANİSA, I. SÜLEYMAN'IN KANUNİ OLMA YOLUNDAKİ İLK ADIMI

08 Haziran 2022 - 09:19

MANİSA, I. SÜLEYMAN’IN KANUNİ OLMA YOLUNDAKİ İLK ADIMI
            Manisa, 1313 yılında Saruhan Bey’in fethi ile Türk egemenliğine girdi. Yaklaşık 100 yıl devam eden Saruhanoğulları’nın hakimiyeti 1410 yılında tamamen son bularak şehir Osmanlı’ya geçti. Osmanlı Devleti Manisa’yı çok önemsedi. Hakimiyeti sağlar sağlamaz “Şehzade Sancağı” yaparak 1595 yılına kadar yönetimini şehzadelere yaptırdı. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde şehzade sancakları olmakla birlikte Manisa, yönetiminde bulunmuş şehzadelerden padişah olanların çok olması sebebi ile ayrı bir öneme sahip oldu. 1595 Yılında III. Mehmet’in tahta geçişi ile birlikte şehzadelerin Sancak Beyi (vali) olma uygulaması kaldırıldı. Bu tarihten sonra Manisa Anadolu Beylerbeyi’ne bağlı sancak beyleri tarafından yönetildi.
            Seçilmiş sancakların yönetimlerinin şehzadelere verilmesinin en büyük gerekçesi, ileride büyük bir devleti yönetmeye namzet olan şehzadenin yönetim tecrübesi kazanmasıydı. Kısaca sancaklar şehzadelerin staj alanlarıydı demek pek yanlış olmayacaktır.
Manisa bilindiği gibi Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman gibi Osmanlı tarihinin önemli padişahlarından bazılarının yetiştiği beldedir. Bu padişahlar, şehzadelik dönemlerinde yönettikleri sancaklardan edindikleri tecrübe ve bilgileri devlet yönetimde kullandılar. Fatih Sultan Mehmet’in Manisa’dan ikinci kez tahta çıkması sonrası İstanbul’u fethetmesi Osmanlı tarihinin en önemli olaylarındı. Yine Manisa’dan tahta çıkan I. Süleyman (Kanuni) padişahlığı döneminde kendisine kadar hüküm sürmüş 9 padişahın dönemlerinde verilen kararların hepsini topladı. Bunların arasındaki itilaf olabilecek ve çelişkili görünenleri ayıkladı. Yaptığı düzenlemeleri, kanunları ve hukuki ıslahatları Şeyhülislam Ebüssuûd Efendi’nin onayından geçirerek İslam’a uygun olmasına çalıştı. Bu yönüyle, I. Süleyman’ın icraatlarında Ebüssuûd Efendi’nin payı büyüktü[1]. Yaptığı hukuki ıslahatlar, koyduğu kanunlar ve düzenlemeler ile I.Süleyman, tarih boyunca “Kanuni” olarak anıldı. Osmanlı Devleti, bu kanunnameleri ufak düzenleme ve değişiklikler ile yaklaşık 300 yıl kullandı.
Kanuni’yi Kanuni yapan bu uygulamalarının temelinin Manisa’da şehzadelik yaptığı döneme dayandığını söylemek sanırım doğru bir ifade olacak. Nasıl mı?
Yavuz Sultan Selim 1512 yılında tahta çıktıktan sonra, Manisa’da şehzade olan oğlu Süleyman’ın kendisinden talebi üzerine bir “Siyasetname” gönderir. Bu siyasetname bir “ceza kanunnamesi” hükmündedir. Konuya girmeden önce siyasetname kavramını biraz açmakta fayda var. 
Siyasetname, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “siyaset bilimini anlatan ve bu konuda öğüt veren eser” olarak tanımlanıyor[2]. Siyasetnameler kapsamları itibariyle Türk devlet kültürünün önemli bir unsurudurlar. Öğüt verici olmaları sebebi ile aynı zamanda uygulayıcısı için bir kılavuz, rehber niteliğindedirler. Devlet yönetim düzeni, sosyal yapı ve ekonomik konular gibi birçok içeriğe sahip olabilirler. Siyasetnamelerin Osmanlı’da genellikle, “İlim adamları”, “devlet adamları” ve “Sultanlar” tarafından yazıldığı görülmektedir. Siyasetnamelerde sultanlar daha çok ahlaki konular ile hukuki konuları ele almışlardır. Konumuz olan Yavuz Sultan Selim’in oğlu Şehzade Süleyman için yazmış olduğu “Siyasetname” de hukuki konuludur.
Mezkûr siyasetname ile bir süre önce Türk Tarih Kurumu’nun Belleten arşivinde karşılaştım. Çok ilgimi çekti. O dönemde yani 1512’de yaklaşık 18 yaşında olan ve ileride Kanuni olarak anılacak Sancak Beyi I. Süleyman’ın talebi üzerine babası tarafından yazılan bu siyasetnamenin, şehzadenin ileriki yıllarda yapacağı hukuki düzenlemeler ve kanunlar için bir temel teşkil ettiği aşikardı.
Yazımızın genelinde istifade ettiğimiz ve alıntılar yaptığımız makale “Belleten”’de Ord.Prof. Enver Ziya Karal tarafından 1942 yılında yayınlanmış[3]. Prof. Karal bu siyasetnamenin neşredilme safahatını makalesinde şöyle anlatıyor.
Manisa Ortaokul tarih öğretmenlerinden Çağatay, Şerî Mahkeme sicilleri üzerinde incelemeler yaparken Yavuz Sultan Selim’in oğlu şehzade Süleyman’a Manisa Sancağı’nı idare etmek için yollamış olduğu bir siyasetnâme suretine rastlamış ve onu kopya ederek tarih mecmualarından birisinde neşredilmek üzere Manisa mebusu Yusuf Hikmet Bayur’a göndermiştir. Muhterem hocam Yusuf Hikmet Bayur bu vesikanın tetkikini ve şimdiye kadar neşredilmemiş ise tahşiye ederek Belleten’de neşretmemi uygun buldular. Osmanlı İmparatorluğu’nda kanunlaştırma hareketlerini geniş ölçüde aydınlatan ve bilhassa Ceza Hukuku tarihini ilgilendiren bu vesikanın neşrinden bana da bir pay verdiklerinden dolayı Çağatay’a ve sayın hocam Hikmet Bayur’a en derin teşekkürlerimi sunarım.”
Alıntı paragraftan da anlıyoruz ki bu belgenin -diğer birçokları gibi- gün yüzüne çıkmasının mimarı Çağatay Uluçay’dır. Kendisinin Manisa tarihine katkılarını bir kez daha minnet ve şükranla anıyoruz.
Siyasetname, yukarıda belirttiğimiz gibi 1512 yılında gönderiliyor. Uygulama alanı Manisa sancağına bağlı şehir, köy ve kasabalardır. İçinde yazılı olan hükümlerin, adı geçen coğrafyadaki kadılar tarafından uygulanacağı belirtiliyor. Metnin yürürlüğe girmesi için öncelikle bölgedeki halka tebliğ edilmesi şartı koşuluyor. Belgede birkaç sayfanın yırtılmış olmasından dolayı eksikler vardır. Dili dönemine göre yalın sayılabilir. Siyasetname 5 bölümden oluşmakta olup yer alan hükümler şöyledir;

  1. Zina üzerine hükümler;
Kız ve oğlan kaçırmak, bir eve zorla girmek ve bir kadın yahut kızı kaçırmağa teşebbüs etmek suçlarını yapanın cezası içmeğinin (diz altında bilek üstü incik kemiği) kesilmesidir. Kız veya kadın kaçırarak zorla nikâh ettiren, zorla boşatılacak ve sakalı kesilerek dövülecektir. Pezevenklik edenin ise alnı dağlanacaktır. Avrat ile yakalanan bir kimse için siyasetnamede hususî bir hüküm konmamış, şer’an terettüp eden ceza ile bu suç işleyenin cezalandırılacağı kaydedilmiştir.
  1. Katil vakası üzerine hükümler;
Katil vak’asında dört durum gözetilmiştir.
Birinci durum; adam öldüren kimse öldürdüğü kimsenin yerine öldürülecektir.
İkinci durum; bir cemaat içinde adam öldürmüş ise, cemaat suçluyu bulup meydana çıkarmak mecburiyetindedir. Eğer adam öldüren bulunmazsa, cemaat hapsedilecek ve durum padişaha bildirilecektir. Cemaatin cezası padişah tarafından tespit edilecektir.
Üçüncü durum; cinayet köy içinde veya mahalle içinde işlenmiş ise, köy ve mahalle halkı adam öldüreni bulmağa mecburdurlar. Bulmadıkları takdirde diyet vermekle mükelleftirler.
Dördüncü durum; cinayet, ana, baba ve akraba şahsında işlenirse, cezası şeriat hükümlerine uygun olarak verilecektir.
  1. Hırsızlık vakası üzerine hükümler;
Muhtelif durumlar gözetilmiştir; sırasıyla şunlardır:
Birinci durum; esir çalan, esir kaçıran, dükkân açan ve birkaç kere hırsızlık yapmış olan kimse asılacaktır.
İkinci durum; hırsızlık bir cemaat içinde (bir bölük halk içinde) olursa, cemaat tehdit edilerek hırsız meydana çıkarılacaktır. Çıkarılmazsa cemaat hapsedilecek, durum padişaha bildirilecek ve padişah tarafından tayin edilecek ceza tatbik edilecektir.
Üçüncü durum; köy içinde veya mahalle içinde olacak hırsızlıklarda köy ve mahalle halkı hırsızı bulmakla mükelleftir.
Dördüncü durum; bir kimsenin elinde veya evinde çalınmış eşya bulunursa ve bu eşya da satın alınmış ise, kimden satın alındığı araştırılacaktır. Bulunmazsa, satın alan adama işkence edilecektir.
Beşinci durum; kervansaraycılar, sabahleyin kervansarayın kapılarını açmadan halka çalınmış eşyaları olup olmadığını soracaklardır. Kervansaraydan çıktıktan sonra vaki şikâyetler muteber değildir. Kervansaraycı böyle bir muameleye girişmeden kapıları açarsa sonradan vaki olacak hırsızlık şikayetlerinden mesul tutulacaktır. Kervansaraydan çalınan eşya, kervansarayın haricindeki kimseler marifetiyle çalınmış ise, zan ve şüphe altında olan kimseler tehdit edilerek hırsız meydana çıkarılacak ve çalınmış eşya sahibine geri verilecektir. Eğer kervansaraydan bazı kimseler hariçtekilerle sözbirliği ederek eşya çalmış ise, yine tehdit ile hırsızın meydana çıkarılmasına çalışılacaktır. Hırsız meydana çıkarılmazsa, kervansaray da mahalle içinde yapılmış farz edilerek o yoldaki cezalar tatbik edilir.
Altıncı durum; hırsız sipahi tayfasından ise ve ölüm cezasına müstahak ise hapsedilerek durum padişaha bildirilecektir.
Yedinci durum; bir kimsenin hırsızlığı örf ile sübut bulsa kadı önce hakkında cezanın tatbikine müsaade verir.
  1. Yankesicilik ve cerh üzerine hükümler;
Yankesici ile adam bıçaklayan hakkında iki durum bahis mevzuudur. Bu işleri yapan kimsede yankesicilik ve adam bıçaklamak adet hükmünde değilse, bıçak kızdırılıp kolları üzerinde gezdirilecektir. Yok eğer yapılan iş bir itiyad neticesi ise yapan adamın eli kesilecektir.
  1. Şehirlerde ve köylerde kundakçılık üzerine hükümler;
Şehirlerde ve köylerde evlere ateş verilmesi takdirinde zan altında kalan kimse tehdit edilerek kundakçı meydana çıkarılacaktır. Eğer kasten ateş vermiş ise asılacaktır. İşten haberi olup da haber vermeyenler de başka yer sürülecektir.
            Yukarıda sıralanan maddeler belirtildiği üzere Şehzade Süleyman tarafından Manisa ve ona bağlı beldelerde uygulanacaktır.  Bu siyasetname, yaptığı kanunlar ile Osmanlı Devleti’nin uzunca bir dönemine damgasını vuracak olan I. Süleyman’ın, “KANUNİ” olmaya doğru yola çıkış noktasıdır. Önemli fakat dikkatleri çok çekmeyen bu konu, Manisa’nın Osmanlı Devlet tarihi içindeki önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
            Aşağıda Siyasetnamenin adı geçen makaleden alıntıladığımız çevirisi ve fotoğrafı yer almaktadır.
YAVUZ SELİM’İN OĞLU SÜLEYMAN'A GÖNDERDİĞİ SİYASETNAMENİN SURETİ

Nişan-ı şerif-i âlişan-ı sultani ve tuğray-ı giti sitan-i hakâni
nefeze bilâvn-i süphani velyumn-u rabbâni hükmü oldur ki şimdiki
halde Saruhan sancağı kudret-i duşu, disar izzetişar nur-ı sıdk-ı
saltanat ve kişver-kâşay-i nur-ı hadıka ve hilafet ve ferman-revay-ı
oğlum Süleyman Şah’ı tayin ve tevfiz eyledim.
Öyle olsa mumaileyh canibinden zikrolan sancağın eşirasının
tedibi ve hırsızlarının siyaseti babında dergâh-ı mâdeletpenâhımdan
siyasetnâme talep olunmağın işbu siyasetnâmeyi verdim
ve diyorum ki liva-i mezbureye müteallik şehirlerde ve köylerde
ve kasabalarda mazmunu nida olunup amme-i nasa ilâm ve ilân
oluna, ba'de heza her kimden şirret ve şenaat sadır olur ise ol
yerin kadıları marifetile siyasetnâme mucibince hakkından geline.

Mesela kız ve oğlan çekip hiyanetle bir ecnebinin evine giren
kimesnenin avrat ve kız çekmeğe bile varan kimesnelerin içmeği
kesile. Kız ve avrat çekip güçle nikâh ettirene cebirle boşatıp
ve nikâh edenin sakalın kesip muhkem let edeler. Ve avratla
tutulanın şeran siyaseti ne ise icra oluna ve adam öldüren kimesneyi
öldürdüğü kimesnenin yerine öldüreler. Birkaç kere hırsızlığı olmuş
kimseyi asalar ve pezevenklik edenin alnına dağ edeler.
Ve bir bölük halk içinde adam ölse tehdit edip bulduralar. Bulmazlar
ise ol halkı tutup hapsedip dergâhı muallâya bildireler
Fermanı kaza cereyanım anların babında ne veçhile sadir
olursa mucibi ile amel edeler. Köy veya mahalle içinde adam
ölse veya kervan basılıp hasarat veyahut bir köy arasında ogurluk
ve haramilik olsa elbette hırsızı bulduralar çıkaralar
ve bir kimesnenin elinde ya evinde ugurluk nesne bulunsa
satın aldıysa satanı bulduralar. Bulunmazsa işkence edeler.
Meğer ki bulacak (bulduğu vakit) getirip kadıya teslim edeler.
Veyahut yabanda bulunduğunu isbat ede, ama işkencede ihtiyat
edeler ki kabl-el-subut telefi nefis olmıya ve eğer işkencede ölürse
davası sorulmaya ve kârban sürücüler emin ve mutemed kimesneler
olup her sabah Kârvansaray halkına icazet vermeden Kervansarayda
konan halktan istifsar edip kimesnenin rızkı ve esbabı
sirkat ve nehb olmadığın malûm ve tahkik ettikten
sonra Kervansaray kapısı açıp salıvere ve eğer Kervansaraycı
bu manayı ettikten sonra halka destur verici olsa sonra
Kervansaray halkından bazısı rızk ve esbab uğurlandı derlerse
mesmu olunmıya. Ve eğer Kervansaraycı bu manayı etmeden halka
destur vermiş olursa ol gece Kervansarayında konan halkın nesnesi
uğurlanmış olursa ki uğurlandı tahkik ola Kervansaraycıdan
çünkü gaddarlık oldu. Kervansaraycıya ol uğurlanan nesnenin kıymeti
tazmin oluna.  Eğer Kervansaraydan nesne uğurlanmak
Kervansaray taşrasında bulunup alınmakla olursa taşradan
mazanna ve müttehim olanları dutup (tutup) tehdit edip hırsızı
buldurup aldığı rızkı ve esbabı buldurup şer'ile sahibine teslim
edeler. Ve eğer içeriden olan hırsızla kavli ve ittifakı olmak
tevehhüm olunursa içerden olan halkda fitne olanları dahi tutup
şer'ile ve örfle tazyik edip ve tehdit edip hırsızı bulduralar.
bulunmadın Kervansaray mahalle içinde olursa mahallede oğurluk
olicak (olsa) hüküm her nice ise Kervansarayda dahi öyle ola.
Ve yan kesenin ve adam bıçaklayanın âdeti ise elin keseler, eşer
âdeti değilse bıçak sancıp gezdireler.

Eğer bir kişi atasını veya anasını veya akrabasından birin
öldürse emri şer' nice ise öyle ola. şehirlerde ve köylerde olan
evlere od korlar evler yanarsa şer'ile sabit olmayıp bir kimesneye
töhmet etseler tehdit ile hırsızı bulduralar. Eğer maksadla
etmiş olursa asalar ve bilegelenleri yasak edip ilden süreler ve
hırsız Sipahi tayfasından olup her siyasete müstahak olsa hapsedip
dergâhı muallâya arzedeler. Ve eşer örf ile bir kimesnenin hırsızlığı
zâhir olursa kadı olan kimesne ehli örfe hüccet verip ehli örf
ol Hüccet mucibiyle asılmaya müstahak olanı asa ve kat'ı uzva
müstahak olanı kat’ıl uzy edeler. Kadı bu bapta mâni olmaya ve
siyasetini tehir ettirmeyip günah olan yerde ettireler ve hırsız tayfası
işkence ile ikrar etse ve alâyim dahi delâlet eylese ol ikrar
muteber ola ve eğer bir hırsız tutulup…(sonrası yırtık olduğu için eksiktir.)

Erkan Akbalık

Kaynakça:
Karal, Enver Ziya, “Yavuz Sultan Selim'in Oğlu Şehzade Süleyman'a Manisa Sancağını İdare Etmesi İçin Gönderdiği SİYASETNÂME”, Belleten, (1942), Cilt VI, Sayı 21-22, 32-44
 
 
[1] Ahmet Akgündüz, "Ebüssuûd Efendi", Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA),1994, cilt X, sayfa 365-371
[2] Türk Dil Kurumu (TDK) Türkçe Sözlük, sayfa 2125, Ankara, 2011
[3] Enver Ziya Karal, “Yavuz Sultan Selim'in Oğlu Şehzade Süleyman'a Manisa Sancağını İdare Etmesi İçin Gönderdiği SİYASETNÂME”, Belleten, Cilt VI, Sayı 21-22, 1942, sayfa 32-44

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar