Ergül ALTAŞ

Ergül ALTAŞ

[email protected]

ZAFERLE DEĞİL SEFERLE YÜKÜMLÜYÜZ

24 Mart 2019 - 09:27

ZAFERLE DEĞİL SEFERLE YÜKÜMLÜYÜZ

1992 Burdur

Köyden indim şehre. Okula gidip geliyorum. Herkes elimden tutmak, yardımcı olmak için can atıyor. Biliyorum bu ayakları, kimseye yüz vermiyorum. Gözü açılmamış kedi yavrusu sanıyorlar akıllarınca beni. Oysa söylediğimiz türkü, yürüdüğümüz yol belli. 

MÇP içindeki ayrılık Ülkü Ocaklarına yansımış. Dergâh’a sığınmış bizim çocuklar. Dava delisi Ziya Ağabeyimiz herşeye yetişiyor. Hafta sonu sohbetleri, işyeri ve esnaf ziyaretleri yapılıyor. Bizim Dergâh dergisi okunuyor, dağıtılıyor.

Dergâh, Nizamı Âlem Ocakları oluyor. Büyük Birlik kuruluyor. Hilalin kucakladığı gülde mana buluyor dava. Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız. İçimizdeki sevda ateşi büyüyor. Nizamı Âlem olarak çıkan dergi bir süre sonra Alperen oluyor. Günlük gazetemiz Gündüz sesimiz soluğumuz; elimizde çiçek gibi, gururla taşıyoruz. Konferanslar, konserler düzenleniyor. Hasan Sağındık çalıp söylüyor. Kanımız kaynıyor. Okuyoruz, öğreniyoruz. Ülkemizin bize ihtiyacı var, biliyoruz.

Muhsin Başkan geliyor Burdur’a. Yüreklerde Büyük Birlik sevdası ete kemiğe bürünmüş nefes alıp veriyor. Heyecan, sevinç, gurur hepsi bir arada.

Sokaklara afişler asıyor, akşamın geç vaktinde boşürler, el ilanları atıyoruz dükkân kapılarının altından. Hepimiz dava delisi gençleriz. Reis’i bekliyoruz.

Nisanın başı. Bahar almış başını yürümüş. Genç, dinamik, yakışıklı; delikanlıyız. Taşı sıksak suyunu çıkaracak yaştayız. İçimizde coşkun ırmaklar çağlıyor: “Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın / Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!” 

İlk defa o gün orada, Burdur’da gördüm Reis’i. Gözlerindeki kararlılığa, yüzündeki aydınlığa, vakur duruşuna vuruldum. Sıcak ve samimi, tok bir sesle şanlı maziden aldı bizi, güvenle Kızıl Elma’ya yürüyeceğimiz istikbalin yolunu gösterdi.

Meydanlar dardı bize. Düğün salonunu değil sanki dünyaları doldurmuşuz. Sevdamız dağlardan yüce. Hop oturup hop kalkıyoruz. Kabımıza sığamıyoruz. “İslam dünyası sancağı bu topraklarda düşürdü. Aşkını, şevkini bu topraklarda yitirdi. Yitik, yitirildiği yerde aranır. Düştüğümüz yerden tekrar kalkacağız. Bu kudrete Allah’ın izniyle sahibiz.” diyor Reis. “Allah var ümitsizlik yok. Hem zaferle değil, seferle yükümlüyüz biz.”

2009 Darıca - Kocaeli

            1992’den 2009’a çok şey değişti de Büyük Birlik sevdalıların sayısı ve sevdası hiç değişmedi. Bir avuç kız kızan, aynı inançla geceyi yırtmak, gün ışığına kavuşmak için canla başla çırpınıp durdu. “Çırpınırdı Karadeniz”, “Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Azer bir boydur. ”  dilimizde, gönlümüzde hep aynı şarkılar.

            Baharın arefesindeyiz. Güneşin yuyup yıkadığı pırıl pırıl bir gün. Yaprağa duran ağaçlar, gökyüzüne sığmayan kuşlar, çoluk çocuk kendini parklara atan insanlar. Kıvamını bulan hayat coşkuyla akıyor.

            Takvimler 15 Martı gösteriyor. 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri için Muhsin başkan Darıca’ya geliyor.

            Oğlum henüz iki yaşında. Düşe kalka yürüyor. Bir elinden annesi tuttu, bir elinden ben; parka değil Reis’e gittik. Meydanın orta yerinde birbirine sokulmuş saysan yüzü geçmez bir avuç dava delisi, Türk İslam sevdalısı.

            Muhsin Başkan, Darıca Cumhuriyet Meydanında bir avuç insana değil bütün vatana, Türk ve İslam coğrafyasına hitap ediyor. Sesinde inanmış adamların o meveradan kopup gelen gümbürtüsü. “Yola sayı için değil ülkümüz için çıktık. Siyaset bizim için menfaat temin etme aracı değil, doğru bildiklerimizi haykıracağımız ermeydanı. Müslüman Türk milletinin dünden bugüne, bugünden yarına kutlu yürüyüşünün meşru yoludur.”

            O gün akşam tez oldu. Ufukları kızıla boyayan güneş başını alıp gitti. Körfez karanlığa gömüldü.

            On gün sonra, 25 Mart günü kâbusa döndü rüyalarımız. Maraş’tan bir haber geldi. Dediler Reis öldü. İnanmadık. Varsın düşsün helikopteri. Büyük adamdır O! Öyle kolay ölmez. Düştüğü yerden kalkar, Mamak’tan, tabutluklardan çıkan Yusufiyeli karlı dağları aşar diye bekledik. Saatler geçmedi, gece sabah olmadı. Tüm Türkiye üşüdüğünü söyledi. Ama, biz donduk be Koca Reis.

            “İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci'un”

            Şimdi gözlerimin önünde o dik duruşun, eğilip bükülmeyen mizacın, doğru bildiğin yolda asil yürüyüşün. Senin yanında durmayan, ardında yürümeyen seni ne bilsin! Zemheride değil belki, ama baharlarda hep üşüyoruz be Reis!

            “Sen sustuğun vakit ilkyaz yok artık

            Bereket de biter, sevda da biter

            Birden çöküverir kış ve karanlık

            Şarkısız, şiirsiz, resimsiz bir dünyaya dökülür

            Kanatları kırılan türküler…”

            2018 Manisa

            Aylar, mevsimler, yıllar gelip geçiyor. Dün kara dediğini bugün ak diyenler, tükürdüğünü yalayanlar, iki günlük dünya hayatı için fırıldak gibi dönenler hep aynı. Hayatı çepeçevre saran baharın diriltici nefesi onlara bir şey söylemiyor.

            Yine bir Mart günü. 30 Mart Cuma. Martlar dokuz yıldır hep aynı; hüzün ayı. Baharı müjdelemiyor bize; başka baharlara götürüyor.

            Reis’in Hakk’a yürüyeli 9 yıl olmuş. Onu anmak için Manisa il teşkilatı bir amma programı tertip etmiş. Bismillah deyip vardık. Salonda geçmiş günlerin coşkusundan eser yok. Çeşitli parti ve derneklerin temsilcileri protokol sıralarını doldurmuş, salon boş. Ağzını açan ‘ne büyük adam’ olduğunu söylüyor. Yerlere göklere sığdıramıyorlar. Reis hayattayken neredeymiş bunlar? Kafalarına yeni mi dank etmiş? İki günlük dünya için fırıldak gibi dönmekten beyinleri sulanmış olmalı.

            Anlamsız nutuklardan sonra Hasan Sağındık çıktı sahneye. Şarkılar hep aynı. Yüreğe dokunuyor. Sevdalı başımızı alıp Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarında dolaştırıyor gönlümüzü. Oradan yol buluyoruz Anadolu’ya, Avrupa’ya, Afrika’ya. “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan. Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.”

            Program bittiğinde vakit geçmiş, sokaklardan el ayak çekilmişti. Kışla bahar arasında serin bir gece inmiş çarşıya. Esnaf kepenkleri çoktan kapatmış. Bir an elimde afiş varmış gibi eğilip kapı altlarından atmak, kepenk aralarına sıkıştırmak geçti içimden. Baktım ellerim boş, gönlüm kırık.

            Kulaklarımda Selçuk Küpçük’ün şarkısı, Sağındık’ın sesi:

             “Kurşun kurşun üstüne oldu

            Hasret yangın gönle doldu

            Ölüm kalım bizlere oldu

            Yolumuzdan dönmedik biz.”

            2019 Manisa

            Yine Mart, yine seçim.

            Boynumuz bükük, gönlümüz mahzun:

            Demokrasi oyunu devam etse de Sen yoksun diye oynamıyoruz biz.