Ergül ALTAŞ

Ergül ALTAŞ

[email protected]

BEKLENEN TREN

23 Ocak 2022 - 09:59 - Güncelleme: 23 Ocak 2022 - 14:03

BEKLENEN TREN

Beklenen tren hiç gelmez, gelen tren beklenen tren değildir. Boyası soluk, camları kırıktır. Türkülerdeki trenlere benzemez. Seni alıp hasretini çektiğin diyarlara götürmez.
Beklemekle geçer ömür. Kışın yazı, yazın baharı beklersin. Mevsimler gelinlik kız gibi salına salına gelir geçer yanından, yamacından, yörenden. Beklediğin bu değildir. Elinin erdiğini, gözünün değdiğini beğenmezsin. Gözün hep başka trendedir.
Memleketi ziyaret için uygun zamanı kollarsın. Laleler açsın, keklikler ötsün dersin; hele işleri bir yoluna koyayım, soluğu köyde alacağım dersin. Yaz tatili dersin, on beş tatil dersin, ara tatil dersin, bayram dersin, dersin, dersin … Bile isteye binmediğin treni kaçırmış gibi yaparsın.
Çay eşliğinde demlene demlene okumak için kışın uzun gecelerini beklersin. Okuma listeleri hazırlarsın. Dört gözle beklediğin kış gelir oturur başköşeye. Okuma listesinde yeni düzenlemeler yaparsın. Zorunlu değişiklikler. Bazı kitapları yaza ayırırsın. Denizde güneşlenirken iyi okunur bunlar, dersin. Gözünü televizyondan, telefondan alamazsın. Kitap yüklü trenler sensiz kalkar istasyondan. Sen kitap yüklü başka bir treni beklersin her seferinde.
Bir dize düşer aklına. Hesapsız günlere götürür seni. O günlerin hesapsız arkadaşlıklarına. Sesini duymak istersin. Hele akşam olsun, dersin. Akşam olur, beklenen tren karşında durur. Şimdi hiç sebepsiz bunca yıl sonra damdan düşer gibi aranmaz ki. Hangi dağda kurt öldü derler adama. Hele bayram gelsin ararız, dersin. Birinde olmazda diğerinde. Karşında senin için bekleyen treni uğurlarsın bir başkasını beklemek için.
Yıldızlara bakmak için geceyi, dalgaları dinlemek için rüzgârı beklersin. Emekli olmak için çocukların evlenip barklanmasını. Gece olur unutursun gökyüzünü, rüzgâr çıkar sırtını dönersin denize. Oğlunu kızını everirsin ertelersin emeklilik planlarını. Trenler gelir geçer sen beklemeye devam edersin. Bir yere kımıldayamazsın. İpini koparan uçurtmalara imrenirsin, hayallerini kovalayan gezginleri kıskanırsın.
Beklemek yorar adamı. Hep yorgunsundur. Oturmak, yatıp uyumak kâr etmez. Uzun bir tatile çıkmayı hayal edersin. Felek yüzüne bakar. İstasyona senin için allı pullu bir tren girer. Sen renk körüsündür; görmezsin, anlamazsın. Aklın fikrin hep ipe sapa gelmez meşguliyetlerde. Ayağına kadar gelen saadeti her defasında yarınlara ertelersin. Yarın dipsiz bir uçurumdur, gözünün yaşına bakmaz yutar beklentilerini.
Uzaktan bakarsın tencerede pişirip kapağında yiyenlerin mutluluğunu. Mutlu olmaya ne var dersin. Ölümlü dünya. “Değmez bu yangın yeri avuç açmaya değmez” kalp kırmamaya söz verirsin kendine. “Dostun evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim” dersin. Sözde kalır verilen sözler. Ağırlığı kalmayan sözleri yüklenip kalkar trenler. Sen binebilecekmiş gibi bir başkasını beklersin.
Yanlış istasyonda yanlış treni beklemekle geçer ömrün. Beklediğin tren o istasyondan geçmiyordur ya da durmuyordur o istasyonda. Belki beklemenin cazibesi aklını başından almış otobüs durağında tren beklemişsindir bir koca ömür.
Beklemenin böylesi şifasız derttir. Bir kara tren türküsü tutturur teselli edersin kendini. Sitemle karışık dualar gönderirsin Hakk’a. Kader dersin. Gelip geçen onca treni yok sayıp kadere yüklersin kaçırdığın trenlerin vebalini.
Saçlarına kar yağar; gözlerinde fer, dizlerinde derman kalmaz. Sen beklersin zaman beklemez. Kampana senin için çalar. Gelen, hiç beklemediğin trendir.



 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum