Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

BORSA KAHVESİ KÜTÜPHANESİ

22 Kasım 2016 - 19:54

ŞEHİRLERİN KADERİ-BORSA KAHVESİ

NACİ YENGİN

www.tarhistan.org

Küçük şehirlerin kaderi şehirleri oranında olmuyor! Büyük kaderleri gerçekleştirmek için çok fazla gam, keder yaşaması gerekiyor küçük şehirlerin.

Kadim şehirlerin aynı minvalde bir kültür, sosyo ekonomik hayat ve geleneğini sürdürmesini bekleyemeyiz. Ancak en azından tarihe damga vurmuş, ülkenin geleceğinde birinci derecede rol oynamış şehirlerin elan bu özelliklerini devam ettirip ettiremediklerine baktığımızda hayal kırıklığı karşılar bizler!  Hele hele bahsini ettiğimiz şehirler Devlet-i Aliye olarak her alanda tarihe, bu güne ve yarına uzanacak medeniyetimizin önemli kilometresini oluşturan Osmanlı devletinde şehzade şehirleriyse işte o zaman oturup düşünmek ve nerede hata yaptığımızı sorgulamamız gerekir!

Saruhan Sancağı (Manisa), Trabzon, Amasya, Kütahya başta olmak üzere Osmanlı şehzadelerine adeta başkentlik yapmış söz konusu şehirlerden kültür, sanat, edebiyat, mimari ve hatta siyaset… Alanlarında bu güne ne kaldı? Demem o ki Osmanlı şehirlerini, şehir, mahalle, insan ve çevre anlayışından bu güne taşıyabildiğimiz; pratik, hayatta uygulayabildiğimiz milli, irfana dair ne kaldı elimizde?

İnsanlar şehirlerinin, ülkeler coğrafyalarının kaderini yaşar. Şehre yapılan yatırım, gösterilen ihtimam oranında insan kendisini değerli hisseder, ülkeler coğrafyalarına gösterdikleri özen kadar yaşarlar. Ancak ülkelerin coğrafyaları tıpkı insan gönlü gibidir. Atalarının mezarlarının bulunduğu yerler kadar geniş! Şehirler ve şehirliler medeniler ve medeniyeti oluşturanlar şeklinde de açıklanabilir. Ayrılmaz ve birisi olmadan diğerinin olamayacağı gibi bir bağ oluşturan insan ve şehrin yaşanırlılığı oranında medenileşir aksi durumda bedevilik, vahşilik, insani olmayan yönlerimiz kendini gösterir. İşte o zaman sanayi devrimi Avrupa insan ve şehirleri gibi talan, yağma, tüketim ve “insan insanın, insan medeniyetin kurdudur” anlayışına yenik düşeriz. İşte o zaman bilinmelidir ki biz biz değilizdir. İsimlerimiz, kimliğimiz lisanımız, inancımız her ne olursa olsun özünden, sözünden, dilinden ve belinden emin olunamayacak yaratıklar haline gelmişiz demektir!

Hani atalarımızın adeta dini bir nas gibi benimsediği ve kesinlikle taviz verilmeyecek milli hassasiyetlerimizin başında gelen  “Eline, beline, diline sahip çık” özdeyişi bu günlerde ne kadar da önem kazandı. Sanki bu günler için söylenmiş gibi. Gerçi bizler atalar sözünün gerçek anlamını kavramaktan bile aciz aşırı liberal ve çağdaş şehirliler olduğumuz için önemsemeyiz böyle sözlere ve sözlerin anlamlarını ama ben yine de hatırlatayım:

El-İl: Devletine sahip çık

Bel-Belde: Toprağına, vatanına, şehrine, köyüne sahip çık

Dil: Lisanına, Türkçene sahip çık

Kısacası değerlerine sahip çıkmayan milletlerin halini çevremizde yaşayan ve daha çok Türk-İslam dünyasına yönelik devam eden kuşatma-yok etme hareketinden tanığız. O zaman yapılacak şey Bilge Kağan’ın dediği gibi titreyip kendimize dönmemizdir!

***

Bu yazının amacı Manisa’da şehri geri getirme adına yaşayan bir güzelliği, hizmeti anlatmaktı.

Borsa Kahvesinin hayırsever Dr. İbrahim Türek’in çabalarıyla kütüphane dönüştürüleceğini duymuştum. 12 Kasım 2016 tarihinde Tarihi Borsa Kahvesi T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı uhdesinde Dr. İbrahim Türek Halk Kütüphanesi adıyla hizmete açıldı. Başta İbrahim Türek ve Ticaret Borsası yetkilileri olmak üzere konu ile ilgili yoğun mesai harcadığını bildiğim İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Sudak ve tüm emeği geçenleri kutlarım. Manisa gerçekten şehirli olma ve bizden olma yolunda önemli bir adım attı.

21 Kasım 2016