Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

KÜLTÜR BİZİ KURTARIR MI?

30 Eylül 2014 - 11:09

KÜLTÜR BİZİ KURTARIR MI?

Eskilerin irfan yuvası olarak kabul ettikleri mekteplerimiz vardı.

Şimdi okul oldu. İrfanın içi boşaltıldı kültüre dönüştürüldü! Kültür yoz, soysuz bukelemun bir kavram.

Neyin kültürü? Toprağın, suyun, tabiatın... İnsanlığın... Halbuki irfan öyle mi ya!

Bir milletin irfanı ile kültürü aynı şey değildir. İrfan mektepleri ile kültür okullarında farklı şeyler anlatır! Kültür soysuzluğun, batının tarihinde vardır. Vahşetin öteki adı. İrfan milletimin bilinçaltı, imanı, töresi maneviyatı!

Bir de hakim yönetimin kültürünü insanlara aktarmak için oluştrulan Kültür ve Eğitim Bakanlıkları’na bağlı kurumlar vardır!

Cumhuriyet, bir zihniyet ve baştan aşağıya köklü bir medeniyet tasavvurunun eseridir. Farklı bir medeniyetin bizim milletimize biçtiği gömleğin ürünüdür kültürel dayatmalar! Batılı ekonomi, yönetim ve dünya tasavvuru ile kurulan Cumhuriyet Türkiye’si Halk Mektepleri ile başlattığı devrimin yeni kültürel kodlarını CHP parti binalarında devam ettirdiği görünmektedir. Halk Mektepleri, Şehir Kulüpleri, Ordu evleri, il yönetimi resmi ve sivil kurumları uhdesinde bulunduran tek parti anlayışı insanların ne düşünmesi, nasıl düşünmesi ve nasıl yaşamasına karar verecek mercilerle birlikte kültürel kodları da üretme yoluna gitmiştir!

İlk zamanlarda ittihatçı mantıkla başlayan süreç Halk Evleri’nin amacı haline gelmiştir. Halk Evleri’nin temel amacı Batıcı Cumhuriyet’in düşünce ve anlayışını halka anlatmak, benimsetmek ve bunu yayarak taban oluşturmak olarak görülür! Ancak bu anlayışın toplumun değer yargılarına karşı olup olmamasına bakılmaksızın tepeden inme bir şekilde devam ettirildiği de aşikardır. Milletin bin yıllık geleneksel de olsa yaşaya geldiği inanç ve kültürel değerleri bir anda unutması, bırakması beklenemez. Ancak tepeden inmeci bir anlayış ve yaklaşımla gerçekleştirilmeye çalışılan devrimin mantalite ve yaşam modelini benimsetme anlayışı toplumun kabuğuna çekilmesine; devletin- merkezin- halkı öteki görmesine kadar gitmiştir!

Öyle ki Cumhuriyet’in ilk ve orta dönemlerinde baskın merkezi kültür halk kültürünü görmezden gelerek yok saymış yeni ekame bir kültür ve hayat tarzı oluşturma yoluna gitmiştir.

Ankara başta olmak üzere şehirler modern hayat adı altında milletin tüm değer yargılarına bigane şekilde şekillendirilmiş, planlanmış, kültür ve eğitim sayesinde resmi olarak kültür ve gelenekten kopuk nesillerin yetişmesinin önü açılmıştır!

Son dönemde kültürel değerlere karşı daha nazik ve daha içselleştirici bir anlayış yaygındır. Geleneksel kültüre daha yakın yönetimler iktidara gelse de Cumhuriyet Türkiyesi’nin rejim refleksi itibarıyla tam anlamıyla halk kültürü ve değeriyle barışık yaşadığı söylenemez! Bu durumun yaşanmasında yönetime gelen  “milliyetçi”, “ muhafazakar”, “sağ” olarak ifadelendirilen iktidarların halk çoğunluğunun istediği ölçüde kültür ve milli değerlere dönememesinde Cumhuriyet’in kuruluş refleksinin büyük etkisi vardır. Ancak iktidarların muktedir olamamasıkültür, millilik kavramları ve dinden ne anladıkları sorunu da en az Cumhuriyet’in kuruluş refleksleri kadar sorunludur diye düşünüyoruz! İktidarları sırtında taşıyan halk kitlelerinin genel ekseriyeti ekonomik yönden kalkınma amaçlasalar da milli ve manevi yönden de kalkınma, arınma ve aydınlanmayı tercih ederler. Ve bu beklentilerini eğitim, sanat ve kültür alanlarında görmek, yaşamak isterler. Böyle bir durum hasıl olduğunda da iktidar kültürü ile kendi kültürel algıları, anlayışları arasında paralellik, nezerlikler oranında iktidara yakın ya da uzak dururlar. Halk nazarında iktidar Ankara’dır! Ankara Cumhuriyet, rejim olarak kabul edilir. Bu durumda iktidar aynı zamanda yönetim ve rejimin temsilcisi olarak görülür.

Ekonomiden dış politikaya, eğitimden kültürel hayata varıncaya kadar iktidarların içinde bulunacakları siyasi ve sosyal ilişkiler her ne kadar salt iktidarı ilgilendiriyormuş gibi bir algı yanılgısı oluşturuyorsa da aslında derinlerde iktidarların zemini bu olumlu ya da olumsuz durumdan etkilenmekte; takip ettiği politikalar çerçevesinde kendisinden bir şeylerin var olup olmadığını gözlemleme arzu ve isteğini her daim canlı tutmaktadır.