Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

TÜRKÜLER DİNLERDİK

17 Nisan 2011 - 17:39

 

Türküler dinlerdik, içimizde sabahın coşkusu tüterdi. İliklerimize kadar işler, sermest ederdi bizi. Baş hoşluğumuzdan günün bittiğini gecenin başladığını anlamazdık. Anlamazdık erkenden güne yeniden uyanacağımızı. Yeni günler, gelecek seherler, bizim kısa hayat yolculuğumuzun kilometre taşları olacakmış, su gibi akıp gidecekmiş zaman, farkına varmazdık. İkazlara, uyaranlara, hiç aldırmazdık. Yaprakları dökülmüş, güzlenmiş kavaklar misali, inlercesine reddiyeler dizerdik. Yolun sonunu düşünmezdik, görmezdik.

 

Türküler dinlerdik, sevda bulutları üstümüzden kayar geçerdi. Koyuverirdi testiden boşanırcasına yağmurlarını üstümüze, biz ahmakıslatana tutulmuşçasına cımcılık ıslanırdık, iliklerimize kadar, uzaktan sevmek aşkların en güzeli ile üşümezdik, titremezdik hatta hiç korkmazdık. Çivi çiviyi söker der tekrar yaşlanır, tekrar ıslanırdık, usanmadan yılmadan bıkmadan ıslanırdık türkülerle, yıkanırdık türkülerle, onların bize söyledikleriyle, bizim onlardan idrak edip anladıklarımızla.

 

Türküler dinlerdik, umutsuz aşklar yakamızdan tutardı. Başımızda kavak yelleri, ülkü denen nazlı gelin, göz eder, işmar eder, sonra kendine çeker, bizi bende ederdi de kölelik zincirini kırmak yerine, Aslımı el aldı deyip silkinmezdik, titreyip kendi kendimizi bulmazdık, yumuşak ipeklerin, narin kızanların tuzaklarına yakalanırdık. Defalarca dağlanırdık, göz göz olan yaralarımızı saracak hekim bulamazdık. Ağlama yar ağlama der, hem ağlar hem giderdik. Daima ileri giderdik.

 

Türküler dinlerdik, inadına çoğalırdı sevdamız, sıkardık pençelerimizi, duvarlara vururduk. Kol kırılır yen içinde deyip kırıldı kolum kanadım ile içimize, ciğerimize, yüreğimize seslenir, hayıfımızı yandı ciğer kebap oldu nağmeleriyle âleme ilan etmezdik. Ben yürürüm yane yane aşk boyadı beni kana der, yine severdik, yine severdik. Sevdam dağlardan da yücedir söylencesine, aşan bilir karlı dağın ardını yansımız olurdu.

 

Türküler dinlerdik, başımızı göğe değdirirdi. Hele bir aşk delisini, divanesini gördük mü, acımız tazelenir, sevdamız galebe çalar, bir daha severdik. Halep ordaysa arşın buradadır diyerek kendimizden geçer, sevdanın peşinden seyirtir, yedi arşını bir hamlede geçerdik. Dikkat et diyenlere boş ver aldırma derdik. Efkârlanır, yine parelendi gönül, ferman dinlemiyor faslından cevap verirdik. Ereğimizin, emelimizin ardından her aşığın bir âhı var, diyerek yürürdük…

 

Türküler dinlerdik, geceye verirdik kendimizi. Gecenin aydınlanmayan karanlığında aydınlanırdık, dinlenirdik, tekrar yorulurduk. Türkülerle fikir ederdik. Uzun havalar, yanık yüreklerimizi daha da dağlar, kavururdu. Ậhımızı duyanlar sevdamıza hayran olur, bizim kimliğimize düşman olurdu. Çakmağı çakarlar, çıramızı yakarlardı, biz hala yar için potin aldım teki yolda kaldı nakaratını tekrar eder dururduk. İçlenmiş, kederlenmiş, gamlanmış bir edayla ama yürekten, ama ölesiye samimi.

 

Türküler dinlerdik, kavuşmak hayal olurdu. Yar aşkıyla yana yana ayrı düştüm ellere, bağlı olarak nazlı gelin nettin ne eyledin diyemezdik, demezdik. Aşkına düşeli derbeder oldum bu âlemde, han kalmadı sığınacak diyenlerden olmadık. Kendi külhanımızda, hörelendik, naralandık, illa içimize ağladık. Hep ümit var olduk. Geleceğin hesabını yapmadık.

 

Türküler dinledik, gelenlere- geçenlere yol verdik. Diken olmadık ela göze. Deli gönül ben bu elden gidersem dedik fakat gitmedik. Her yer gurbet oldu gözümüze. Dünyaya garip geldik, garip gideceğiz dedik amma garip davranmadık. Dostlar bizi hatırlasın istedik. Arkamızda saf bağlasınlar, hayırla ansınlar, gitti canımın canı buna çare yok desinler dedik, tevekkül ile naçar bırakmadık.

 

Türküler dinledik, kuytularda, koyaklarda, sokaklarda, meydanlarda, darlarda; coşturan, ağlatan, hüzünlendiren, türküler. Haber bekleyen yürekleri yırtan, kucak dolusu muştular salan, aklı baştan alan, her şeyiyle bizim olan, ana sütü gibi temiz türküler. Türküler dinliyoruz her telden, her dilden. Türküler dinlemek istiyoruz herkesten.

 

 Geçmişimizi geleceğe taşıyan türküler, bir yalnızlık türküsü değil, bir teselli ver türküsü, yarınlarımıza umut olan türküler, sevdalarımızı dillendiren ezgilendiren türküler, kurtuluşun, yükselişin, hükümran oluşun müjdesini âleme, avaz gibi salan türküler; batıdan- doğuya, kuzeyden- güneye esen, estikçe kalplere dolan, gönül iklimlerini şevklendiren, kırılganlıkları yok eden türküler dinlemek dileğiyle. 17 /04/ 2011