Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

ŞEHİRLER

03 Kasım 2014 - 09:00

ŞEHİRLER

 

Şehirler, bir topluluğun kendilerini vitrine çıkardıkları mekânlardır. Bir toplumun kültürünün görünür olduğu, bir arada bulunduğu yerdir. Hayatımızın değişik safhalarının, değişik dönemlerinin, çok çeşitli renklerinin içinde barındırıldığı tablolardır. Uygarlık tarihimizin toplanma, sergilenme alanlarıdır aynı zamanda.

 

Şehirler, toplumsal ilişkilerin çeşitlendiği, zaman zaman içinden çıkılmaz karmaşıklığa ulaştığı yerlerdir. Hepimiz ya da çoğumuz bu şehirlerin sokaklarında, caddelerinde, mahallelerinde yaşarız. Lakin kaçımız yaşadığımız kentin iç dünyasına ve ya dış dünyasına kalıcı bir damga vururuz. Cevabını bilmek için çok uzun araştırmalara gerek duyulmaz, çünkü şehriyle özdeşleşmiş insan sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadardır.

 

Şehirler, ömrümüzün neredeyse tamamını alır bizden, biz ise ona bir iz, bir işaret bırakmakta çok başarılı olamayız. Ne rengimizi, ne şeklimizi, ne düşüncemizi, ne de kaygılarımızı ona benimsetemeyiz. Benimsetmek bir kenara ona yakınlığımız toprağında gezinmekten ve son durağında konaklamaktan öte geçmez. Oysa onunla konuşabilmeliyiz. Ona derdimizi açabilmeliyiz, ona ulaşabilmeliyiz. Fısıldaşmaları, fikirleşmeleri, gülüşmeleri duyabilmeli, ona cevap verebilmeliyiz.

 

Şehirler, haklarında yazılanları okuduğumuzda görme merakının kancasına takılmış bir balık gibi hemen peşinden koşar gideriz. Gideriz de ama hayıflanmadan da edemeyiz. Neden ben bunları göremedim diye. Oysa hayıflanmak için seçilecek yer evvela kendi şehrimiz olmalı. Kendi kentimizin güzelliklerini görme ile yetinmeyip onları başkalarının da görmesini sağlayacak çaba ve gayretin sahibi olmalıyız. Bu gayretler neticesinde belki bir iz bırakmak da mümkün olabilir.

 

Şehirler, ışık oyunlarının, zaviye farklılıklarının, aşağıdan ya da yukarıdan bakışın değiştirdiği yerleşkeler değildir sadece. Bir sanatçının gözlemlerinin gücü nispetinde algılanan, değer bulan belki de değişime uğrayan belki de harcanan görüntülerdir. Bu durumun tespiti de bir başkasının marifetiyle mümkün olan bir değişimdir. Ama bizden habersiz, bizden uzak, biz olmadan gerçekleşen bir değişim.

 

Şehirler, insanlarının kendisinde yaşamaktan mutlu olduğu şehirler olduğu gibi kendisinden bihaber halde yaşayanların da azımsanmayacak sayıda yaşadığı insanların elindeki şehirler de vardır. Bu noktada mutlu insanları bağrında barındıranların mutlu şehir olmaları bir şans olsa gerektir. Mutluluk verimliliğin itici gücüdür. Bu mutlu insanlar şehrin mutluluğu için elinden geleni yapmaktan kaçınmazlar.

 

Şehirler, insanlarının ruhlarına işleyen, insanlarını değiştiren, etkileyen şehirler, galiba modern zamanlar tarafından hayli yıpratıldı. Yaşadığımız kent bunun bir örneği olarak rahatlıkla gösterilebilir. Vaktinde yaşayanlarının hamurunu şekillendirip onu iktidar koltuğuna varis yapan sonrasında sahip yapan şehir, eski günlerinden kalan siluetinin neredeyse tamamına yakınını terk etti. Ruhlarına kendinden bir şeyler katan şehir bu ruhtan hayli uzaklara gitti. Adeta yabancılaştı…

 

Şehirler, modernleşme adına birbirleriyle yarışa tutuşmuşken birbirlerinden farklı şekillere bürünürken farklılık meydana getiren güzelliklerini de bir bir yok ediyor desek fazla ileri gitmiş olmayız herhalde. Kent çarpıklaşması olarak da adlandırılabilecek olduğumuz bu değişim, insanı kendine çeken ruhani havasını tamamen ortadan kaldırmaz umarım.

 

Şehirler, kendilerini koruyan bir efsunun eline terk edilmiş gibi gözüküyor gözüme. Umarım şehrimizi de koruyan bir tılsım ve sırlara vakıf eller vardır. Umarım eski güzelliklerini, yeni şehir iklimlerine taşımayı başarır, şehzadeler barındırmış, büyütmüş, şehrim…

 

30.10.2014 Muammer AZMAK