Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

ENERJİ ÜZERİNE

20 Mart 2020 - 20:17 - Güncelleme: 21 Mart 2020 - 14:12

ENERJİ  ÜZERİNE

Dünya gezegeni; Samanyolu Galaksisi’ne bağlı Güneş sistemi’nde milyarlarca yıl gizemli süreçlerden geçtikten sonra kaderdaşları olan Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Merkür, Venüs ve Mars ile birlikte kadim hayatını uzakta ve tek başına sürdürüyor.

Bilim insanları, atomlardan oluşan evreni, metafizik bağlamında  kuantum teorisiyle açıklıyorlar. Bu teori doğrultusunda yeryüzünde yaşanabilirlik, manyetik alan çerçevesinde ancak güneş enerjisi ile mümkün olmaktadır.

İnsanlık, bilim ve teknolojideki olağanüstü gelişmeler sonunda  doğaya egemen olmuş, çok sayıda epidemik ve pandemik hastalığı cesurca yok etmiş, yaşam süresini uzatmıştır.

Bununla birlikte yaşanan yüzyılda dünyada bazı elementlerlerin yanı sıra ekolojik dengenin giderek bozulduğu, bu nedenle gıda, tatlı su ve enerji kaynaklarının olumsuz etkilendiği ve beklenmedik küresel sorunların başgösterdiği,  insanlık gündeminin tam da merkezine güçlü bir şekilde yerleşmiştir.

Dünyada doğal olarak var olan veya üretilen enerji, depolanamamaktadır. Enerji  depolama teknolojisi  (storage) henüz keşfedilmemiştir.

Enerji; modern toplumun vazgeçilmez bir parçası, bir insanlık hakkı; sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmanın en önemli etkenlerinden  biri olarak kabul edilmektedir.

Enerji üretiminin algoritması ile nüfus artışı arasında pozitif bir korelasyon vardır. Bu nedenle enerjide temel amaç, ucuz yatırım ve üretim maliyetli, güvenilebilir ve yenilenebilir enerji projelerinin hazırlanması ve hayata geçirilmesidir.
*
Enerji verimliliği, yatırımlarda start-up uygunluğu ve evlere panel konulması  açısından, özellikle güneşe dayalı enerji projelerinde son yıllarda artış kaydedilmektedir.
Güneş enerjisi olmadan hayat da olmaz. Bu yüzden enerjide önceliğin güneşe ve rüzgara verilmesi gerekmektedir. Daha sonra da jeotermal, çöp, biyokütle ve diğer enerji kaynaklarında söz edilebilir.
*
Günümüzde kurulagelen elektrik santrallarını büyük ölçüde; doğalgaz, kömür ve fuel oile dayalı “termik”; suya dayalı “hidrolik” ve nihayet “nükleer”  kaynaklar oluşturmaktadır.
Termik ve nükleer santrallerin çevreye verdiği zararlar (hava, toprak, su ile  canlılar üzerinde yaptığı olumsuz etkiler) bilinmektedir.
*
Ulusal ve uluslararası enerji  projelerinin  finansmanı büyük önem taşımaktadır. Dünya bankası ve ticari bankalar gibi finansman kuruluşları, genellikle yatırımın geri dönüşüm oranı ile muhasebe rasyoları yüksek, % 50 öz kaynak şartıyla rantabl projelere kredi  vermeyi tercih etmektedirler.

Türkiye Mühendislik Odaları tarafından yayımlanan verilerden;  enerji projelerinin yaklaşık olarak %40’ının öz kaynak, %10’unun kamusal kaynak, %50’sinin yabancı kaynaklarla finanse edildiği anlaşılmaktadır.
*
Dünyanın belli başlı ülkelerinde enerji  üretim, iletim ve dağıtım şirketlerinin bir holding çatısı ya da merkezi bir otorite altında dış ülkelerle bağlantılı bir şekilde ve entegre bir sistem içinde birleştikleri görülmektedir.

Türkiye’de Enerji Sektörü faaliyetleri;  Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK)’ nın yönetiminde; ülkenin ilk elektrik kuruluşu olan Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)’in yeniden yapılanmasıyla  birlikte işletmeye geçirilen Elektik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ),  Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) ve özel sektör firmaları  tarafından  etkin çalışmalarla  yürütülmektedir.

Resmi açıklamalara göre: Türkiye’nin 2018 yılı elektrik üretim kapasitesi; özel sektör, EÜAŞ, yap işlet, işletme hakkı devri ve yap işlet devret yoluyla  doğalgaz, kömür, hidrolik akarsu, rüzgar, güneş ve jeotermal santrallarında, bir önceki yıla nazaran 3.350,0 MW artarak, toplam 85.550, 8  MW olarak gerçekleşmiş; tüketilen elektrik miktarı ise 300.109, 2 TWh’ye ulaşmıştır.

Gelecek yıllar için hedeflenen enerji politikaları ve uygulamaları; petrol sektörünün, doğal gaz sektörünün, kömür sektörünün, hidrolik sektörünün ve diğer sektörlerin durumu ve kapasiteleri göz önünde bulundurularak etkin bir şekilde planlanlanmaktadır.

Bu bağlamda; çevreye, iklime,    doğaya ve topluma olumsuz etkilerinin en az düzeyde olan yatırım projeleri üzerinde durulması; enerjinin yeterli, kaliteli, güvenilir, sürekli, düşük maliyetli ve fiyatlı kamusal bir hizmet olarak sunulması;  enerji kaynaklarının eş zamanlı ve merkeziyetçi bir anlayışla çeşitlendirilmesi; iletim ve dağıtımda kaçak ve kayıpların mümkün olduğu aşağıya  çekilmesi ve  dışa bağlılığın azaltılması  bilimsel temelde bir  ilke olarak benimsenmektedir.

Önder Gürcan
[email protected]