Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

SONBAHARSIZ

21 Ekim 2024 - 11:01

SONBAHARSIZ

 
Sonbaharın ilk yağmurlarıyla birlikte ayaza çalan geceler geri geliyor.
Bu mevsimde şehri dolaştığınızda karşılaşacağınız manzara sizi yanıltabilir. Zira ne bir sonbahar yaprağı ne de yapraklarını dökmeye başlayan ağaç kümeleri göremeyebilirsiniz.
Hâlbuki eskiden şehirlerimizde sokakların, caddelerin iki yakalı ağaçlarla süslendiği zamanlarda sonbahar sonbahardı yaz da yaz. Kışta kıştı hani. Saçaklardan sarkan buz kütlelerinin altında kalmamak için sakınarak yürürdük çatıların altında…
Son zamanlar da şehirlerde boy gösteren bodur ağalar bile sonbaharın geldiğinden bi haber! Şehrin yapısına uygun olup olmadığı meçhul küçücük, ne gölgesinden faydalanabileceğiniz ne de bir derde merhem olacak ağaçlar dikilir oldu kaldırımlara, parklara.
Ağaçlandırma yapmak, yeşil alanları çoğaltmak medeniyetin bir göstergesi, insan olmanın erdemli yönlerinden birisidir.
Ancak bölgenize ve şehrinize has bazı ağaçlar vardır. Her yöreye özgü ağaçlar şehri koruyan ve ekolojik dengeyi ayarlayan iklim dengesini düzenleyen en önemli canlılardır. Yörenize en uygun ağaçların hangileri olduğunu anlamanın en kolay yolu tarihi mekânlara, hazirelere,  mezarlıklara bakmaktır. Bu sayede aslında farkında olmasanız da şehrin dokusunu bozmadan geçmişten geleceğe doğru sürekliliğin devam ettiğini de görmüş oluruz.
Ancak bu anlayışın hala devam edip etmediğinden emin değilim.
Bölgeye has ve şehirleri süsleyen ağaçların başında çınar ve servi ağaçları gelir. Elbette çam ağacı da bunlardan ayrı tutulamaz.
Şehrin dokusunun ayrılmaz parçası olan ağaç ve yeşilliklerimiz, altında oyunlar oynanıp mahallenin buluşma yeri olan ağaçlarımız modern hayatla birlikte yerini beton yığınlarına bıraktı bırakalı şehirler ağaçlara ve yeşilliğe hasret yaşıyor.
Modern insana kendini unuttuğu gibi çevreyi, ağacı ve bizimle birlikte yaşayan âlemin diğer canlılarını da unutturuldu.
Yalnız ağaç ve yeşil alan değil tarihi ve kültürel dokuyla da barışık olmayan yeni hayat tarzı elinden gelse biyonik insanları zombiler gibi şehirlere doldurup ruhu, duyguyu, sevgiyi, özlemi, aşkı ve insanlığı da ortadan kaldıracak!
Şehirlerinizde sonbaharın sararmış yapraklarını görebileceğimiz parklar, ormanlık alanlar ve köylerimiz hala varsa hala çok şanslıyız.  Ancak korkarız gelecek kıymetini bilmesek te ağaçlarımız, ormanlarımız, yeşil alanlarımız gelecek nesillerin arayıp da bulamayacağı en önemli ihtiyaçlarından birisi haline gelecek.
Türk aile kültürünün şiarlarından birisi de doğan çocuklar adına bir ağaç dikilmesidir. Bu konuya verebileceğim en güzel örnek Muradiye Camii önünde Milli Mücadele kahramanlarından Müftü Âlim Efendi tarafından dikilen ağaçlardır.
Manisa Muradiye Camii Mimar Sinan’ın Ege Bölgesindeki tek eseridir. Bununla da Manisalılar ne kadar gurur duysa azdır. O zamanlar Muradiye Camii imamı olan ve aynı zamanda Milli Mücadeleye büyük katkıları sağlayan Atatürk’ün en büyük destekçilerinden Müftü Âlim Efendi’nin cami avlusuna diktiği bir servi ağacı vardır.
Âlim Efendinin Manisa’nın tanınmış simalarından Keşfi Karadanışman adına diktiği bu servi ağacı Muradiye Camii avlusunda şadırvanın yanında bütün heybet ve haşmetiyle camiyle boy ölçüşmeye devam ediyor.
Yetkililerinin yapması gereken şey gidip bu tür anıt ve hikâyesi olan ağaçları hem daha iyi korumak hem de bir kimlik kartı çıkarıp yaşatmak olmalıdır.
Sonbahar en güzel nerede yaşanır derseniz bence Topkapı Sarayını denize bağlayan meşhur Gülhane Parkı’nda derim.
Gülhane Parkında yaprakların sesini dinlerken ayağınızın altında yağmurlu bir günde yol boyunca sararmış yaprakların sesini dinlemek bir ömür doyumsuz mutluluk gibi gelir insana. Bir de radyoda Cem Karaca’nın “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkında…”  çalıyorsa ve sıcak bir çay yudumluyorsanız daha ne ister insan!
 Sonbahar: Son zamanlarda ne olduğu belli olmayan, ağaca benzeyen bir takım görüntülerle parklarımızı istila eden ışıklı-cafcaflı bazı nesnelerin arasında dolaşarak sonbaharı yaşamak beyhudedir.
Sonbaharı yaşayamayan şehirlerde her geçen gün beton yığınlarının gök delen adıyla yükselmesi ne acıdır ki insanlığı, medeniyetin köklerini, kadirşinaslığı ve bize ait her ne varsa tüm değerlerimizi bir bir alıp götürüyor… Naci YENGİN, 22 Ekim 2024, www.tarihistan.org


 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum