Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TÜRK MANİSA

11 Kasım 2013 - 12:14

TÜRK MANİSA

NACİ YENGİN

[email protected]

Bir şehrin başına gelen olaylar bir bakıma ülkenin ve medeniyetin başına gelmiş gibidir. Şehrin geçirmiş olduğu değişimlerde iç ve dış dinamiklerin etkisi büyüktür. Değişim ve dönüşümler her ne şekilde olsun bir şehri oluşturan ve şehrin deşiminde birinci derecede rol oynayanların şehrin bünyesinde barındırdığı insanlar olduğu aşikardır.

Bahsi geçen şehrin yüksek medeniyette ilk sıralarda yer alan şehir olduğu dşünülürse o şehir hakkında yapılacak çalışmaların, söylenilecek sözlerin kuru- içi boş çalışma ve sözler olmamasına dikkat edilmelidir.

 Türk Manisa’sı her ne kadar Osmanlı-İslam Medeniyeti çerçevesinde değerlendirilse de bir başka yönüyle de dünyaya nizam vermeyi amaçlayan insanları bünyesinde barındırmasıyla önem kazanmıştır. Saruhan Beyden itibaren hükümdar, şehzade, bey, paşa, lala, şair…bünyesinde barındıran bu şehir şimdilerde mahsun, üzgün ve kırık kalplerin vatanı olarak bir kenara atılmış vaziyette durmaktadır.

Yazımızın başlığı bazı insanların kulaklarını dikmelerine, kulak kesilmelerine vesile olacaksa bundan mutluluk duyarız! Türk ifadesiyle herhangi bir maddi hayatı, fizyolojik kimliği kastetmediğimizi belirmek isteriz. Türk Manisa derken İslam’ı anlamak, Türk Manisa derken manevi dünyayı anlamak ve Türk Manisa derken “Türk Tipi”nin ne olduğuna bakmak gerekir.

26 Ekim 1313 Manisa’nın fetih gününde  Saruhan İlinde algılanan  Türk anlayışı ile günümüzde algılanan-anlaşılan arasında elbette büyük farklar vardır.

Geçen hafta “Manisa ve Fetih Kutlamaları” hakkında yazmış olduğumuz yazıya olumlu olumsuz birçok değerlendirme yapıldı. Öyleki Fetih kutlama hazırılklarının taslaklarını dahi görme imkanı bulduk! Ancak mesele taslağı göstermek ve aslında çok güzel bir program düşünüldüğü bunun değişik sebeplerle yapılmaması değil ki! Bu bir mazeret olamaz. İnsanlar somut beklentilere girerler. Yoksa biz de bir yıl öncesinden değişik kurum ve kuruluşların “Fetih 700” programlarına ön hazırlık çalışmaları yaptığına. Mesele insanların önüne “Türk Manisa” adına 26 Ekim 2013 tarihinde nasıl bir programla çıktığınız! İnsanları ilgilendiren budur! Gerisi seneye yapılıp  yapılmayacağı meçhul olan kutlamalara kalmıştır!

Türk Manisa’ya ehliyetli, dirayetli yöneticiler gereklidir öncelikle.

Türk Manisa’ya şehre ayna olacak kşiler gereklidir.

Türk Manisa’ya inşa etmeyen imanlarını nakşeden mimarlar, ustalar, gönüller gereklidir.

Türk Manisa’ya medenit  bilincine varmış siyasi kariyer peşinde koşmayan, makam mevki derdi gütmeyen ve sadece Saruhan Bey’in Fetihle canlandırdığı ruhu canlı tutabilecek idareci, bürokrat ve ehliyetli şahsiyetler geremektedir.

Türk Manisa için ivedilikle bir dernek kurulmalı ve Türk Dilinin zenginliği, tarihi dokunun ve kaynaklarının korunması, mevcut abide eserlerin yeniden canlandırılması için çalışmalar yapılmalıdır. Saruhan Bey Külliyesi, Sinan Bey , Hatuniye, Sultan, Muradiye Külliyeriyle gençlerin irtibatı sağlanmalıdır. Her hafta seminerler, konferanslar, sanatsal çalışmalar, tarihi, kültürel ve bilimsel, teknolojik kurslarla gençlerin bu tür etkinliklere gitmesi özendirilmelidir.

26 Ekim 2013 tarihinde Türk Manisa için yapılamayan “Fetih Kutlamaları” değişik kesimlerin hem de aynı kökene, referansa atıfta bulunan kesimlerin aralarında mesafe olduğunu göstermektedir.

Ancak durum yarınlar için; Türk Manisa için çok vahimdir. Türk Manisa’nın mayası İslamdır. Kendisini bu ülkeye ve Manisa’ya bağlı hisseden her kesin elini taşın atına koyması gerektiğine inanıyoruz. Bugün elimizi taşın altına koymazsak korkarım işgal yıllarında olduğu gibi nice gövdeler bu taşın, toprağın altında kalacak ve o gün çok geç olacaktır!