Dünya ekonomik alanında Türk devletleri

Günümüzde "küresel politika" ve "küresel ekonomi" terimleri dünyanın tüm ülkelerinde en sık kullanılan ifadelerdir. Bu bir tesadüf değil. Geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren hızlanan küreselleşme süreçleri, siyasi ve ekonomik süreçlerde birçok yeni eğilimin oluşmasına neden olmuş ve bu ifadeleri uluslararası sözlüğe kazandırmıştır. Bugün bu açıklamalar olmadan gerek ulus devletler düzeyinde gerekse uluslararası düzeyde herhangi bir analiz mümkün görünmüyor.

Dünya ekonomik alanında Türk devletleri
06 Mayıs 2024 - 09:15

Javansir FEYZİYEV/Milli Meclis Milletvekili, Felsefe Doktoru

 
Geçtiğimiz yüzyılın ilk 90 yılında "Türk devleti", "Türk ekonomisi", "Türk ürünü", o dönemde dünya siyasi haritasındaki tek bağımsız Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilendirildi. Son 30 yılda 5 bağımsız Türk devleti daha (Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan) dünyanın siyasi, ekonomik ve kültürel hayatında rol almaya başladı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki ilk 30 yıl, esas olarak bağımsızlığını yeni kazanan Türk devletleri için bağımsızlığın güçlendiği bir dönem olmuş ve her Türk devleti bu doğrultuda önemli başarılara imza atmıştır. Bu başarıların elde edilmesi, doğrudan ekonomik canlanmaya, modern ekonomik modellerin uygulanmasına ve son olarak küresel ekonomik ve finansal sisteme nasıl ve hangi kaynaklarla entegre edildiğine bağlıdır.   
Günümüzde Türk devletlerinin küresel ekonomideki rolünden bahsederken her Türk devletinin ayrı ayrı hangi kaynaklara sahip olduğu ön koşuldur. Bu açıdan baktığımızda her Türk devletinin dünya ekonomisine sunabileceği doğal kaynaklara sahip olduğunu görüyoruz.
Türkiye, dünya siyasi haritasında olağanüstü jeostratejik öneme sahip ülkelerden biri ve belki de ilkidir. Dünyanın en zengin jeotermal enerji kaynaklarına sahip 5 ülkesinden biridir. Başlıca kömür ve tuz yatakları ile az miktarda petrol ve doğal gaz rezervleri bulunmaktadır. Ülkenin genel ekonomik ve mali cephaneliğine bankacılık hizmetleri, turizm, ağır metalurji, petrokimya, madencilik ve hafif sanayi hakimdir. Sanayi sektörünün ve hizmetlerin GSYİH içindeki toplam payı yüzde 65'tir. Turizm çekiciliğine göre dünyanın ilk 10 ülkesinden biridir. Türkiye ekonomik güç bakımından dünyanın 19'uncu ülkesi olup, GSYH'si 1,1 trilyonu aşmaktadır. 1995 yılından bu yana Avrupa Birliği ile Gümrük Anlaşmasına katılmış olup, ana ticaret ortağı Avrupa'dır. 
Azerbaycan aynı zamanda doğal kaynakları nedeniyle dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Cumhuriyet topraklarının 2/3'ü petrol ve gaz yatakları bakımından zengindir. Resmi olarak teyit edilen toplam petrol rezervleri 8 milyar varil, gaz rezervleri ise 2,2 trilyon metreküpten fazladır. Altın, demir, alüminyum, gümüş, kromit, bakır ve diğer maden yataklarına sahiptir.  
Bağımsızlığın ilk yıllarında işgal nedeniyle ülke ekonomisi 1995 yılına kadar gerilemeyi sürdürdü. 1994 yılında imzalanan petrol ve gaz sahalarının işletilmesine ilişkin "Yüzyılın Anlaşması" adını alan anlaşma, Azerbaycan'ın bugün devam eden petrol stratejisinin temelini attı. 1995 yılından itibaren makroekonomik istikrar sağlanmış ve ülke sürdürülebilir kalkınma dönemine girmiştir. Bağımsızlık yıllarında Bakü-Supsa, Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum boru hatlarının inşası Azerbaycan'ın enerji ihracatının çeşitlendirilmesi için geniş fırsatlar yarattı. 2016 yılında 3.500 kilometre uzunluğunda olacak Güney Gaz Koridoru projesinin lansmanı yapıldı. 
Bu proje çerçevesinde Güney Kafkasya Boru Hatlarının (SCP) genişletilmesi, Türkiye üzerinden geçen Trans Anadolu Boru Hattı ile Yunanistan üzerinden geçerek İtalya'ya ulaşan Trans Adriyatik Boru Hattının inşası öngörülmüştür. 2016-2020 yıllarında inşaat çalışmaları tamamlanarak “Güney Gaz Koridoru” (SGC) tam olarak kullanıma açıldı. Projenin amacı, "Şahdeniz" gaz-kondensat sahasından çıkarılan doğal gazın, genişletilen Güney Kafkasya Gaz Boru Hattı, Trans-Anadolu Boru Hattı ve Trans-Adriyatik Boru Hattı aracılığıyla önce Türkiye'ye, ardından da Güney Avrupa'ya ihracatını sağlamaktır. 
Halihazırda doğal gaz, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk üzerinden ve Adriyatik Denizi'nin dibinden İtalya'ya uzanan 3.500 kilometreyi aşan boru hatlarıyla Avrupa'ya ulaştırılıyor. 2022 yılında Avrupa Birliği ile "yeşil enerji" üretimi ve iletimine ilişkin Mutabakat Zaptı imzalanmış olup, Azerbaycan yenilenebilir enerji üretimi alanında büyük ölçekli ve uluslararası öneme sahip projeleri hayata geçirme kararlılığındadır. 
Azerbaycan'ın petrol ve gaz politikası, ülkeyi alternatif bir enerji kaynağına ve Avrupa Birliği için en güvenilir enerji sağlayıcısına dönüştürdü. Sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı sağlamak amacıyla, petrol dışı sektörün gelişmesini sağlamak ve bu alanda yabancı yatırımı artırmak amacıyla ülkede halihazırda çok sayıda devlet projesi uygulanıyor. Son 20 yılda ülkeye 200 milyarın üzerinde yabancı yatırım yapıldı. Geçen yılın sonuçlarına göre ülkedeki GSYİH üretimi 123 milyar manatı aştı ve bunun yüzde 40'ından fazlası sanayiden kaynaklanıyor. 
Kazakistan toprakları aynı zamanda doğal kaynaklar açısından da zengin bir Türk ülkesidir. Başlıca doğal kaynakları petrol, gaz, kömür, bakır ve demir cevheridir. Aynı zamanda Kazakistan'da zengin alüminyum, kurşun, çinko, gümüş, nikel, altın ve diğer nadir metal yatakları bulunmaktadır. Kazakistan uranyum ve çinko rezervleri bakımından dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Petrol ve gaz rezervlerinin hacmine göre Kazakistan dünyanın 11. ülkesidir. Dünya petrol rezervlerinin yüzde 3,2'si Kazakistan'da bulunuyor. Kazakistan, ekonomik potansiyeli açısından Türk dünyasında Türkiye'den sonra ikinci sırada yer almaktadır. 2011 yılında GSYİH 200 milyar dolara ulaştı. Doğru, şimdi hafif bir gecikme var ve 2020 istatistiklerine göre Kazakistan'ın GSYİH hacmi 163 milyar oldu. Kazakistan küresel rekabet gücü açısından ilk 50 ülke arasında yer almaktadır. Dünya Ticaret Örgütü'nün bir üyesidir ve bu, kendisine dünya ekonomik ve finansal sistemine başarılı bir şekilde entegre olması için geniş fırsatlar sunmaktadır. 
Özbekistan aynı zamanda doğal kaynaklar açısından da zengin bir Türk ülkesidir. Asya'nın en büyük altın madeni Özbekistan'da bulunuyor. Özbekistan, altın yataklarının hacmine göre dünyanın 4'üncü, gümüş rezervleri açısından ise 10'uncu büyük ülkesidir. Zengin doğal gaz rezervlerine, çinko, uranyum ve kömür yataklarına sahiptir. Devlet, GSYİH hacmini 2030 yılına kadar 160 milyar dolara çıkarmayı planlıyor. Son birkaç yıla kadar doğrudan yabancı yatırımların hacmi diğer eski Sovyet ülkeleri ve Türk devletleriyle karşılaştırıldığında düşük düzeydeydi. Ancak son yıllarda Özbekistan'da yabancı yatırımların hızla arttığı gözleniyor.  
Kırgız Cumhuriyeti'nde, dağlar arası çöküntülerde demir dışı metal yatakları - bakır, molibden, demir cevheri, altın, cıva, kurşun, petrol ve kömür rezervleri bulunmaktadır. Kumtor altın yatakları dünyanın en zengin altın yataklarından biridir. Altın ve cıva ülkenin başlıca ihraç ürünleridir. GSYİH'nın önemli bir kısmı tarım ve turizmdir. Ülkenin hidroelektrik potansiyeli çok büyük ve büyük ölçekli yatırımlara ciddi ihtiyaç var.     
Türkmenistan doğalgaz ve petrol yatakları bakımından zengindir. Ülkede şu ana kadar 144 petrol ve doğalgaz sahası keşfedildi ancak bunlardan yalnızca 40'ı işletiliyor. Türkmenistan, petrol ve gaz rezervlerinin toplam hacmi bakımından dünyada 4. sırada yer almaktadır. GSYİH'yi oluşturan ana sektörler sanayi, tarım ve hizmet sektörleridir. Enerji ihracatının çeşitlendirilmesi yönünde önemli adımlar atıldı. Çin'e doğalgaz sağlayacak boru hattının inşası, Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan boru hattının inşası ve enerji kaynaklarının Azerbaycan üzerinden Avrupa'ya taşınması Türkmenistan'ın enerji politikasının bir parçası. 
Günümüz küreselleşme koşullarında Türk devletlerinin sıralanan doğal kaynakları etkin bir şekilde kullanabilmesi, doğal kaynaklarını ayrı güç merkezlerinin etkisi altında kalmadan halkının refahını artırmaya harcayabilmesi için ekonomi politik anlayışından yola çıkması gerekmektedir. Ülkelerin geleceği için hesaplanmış pragmatik bir politikayla, ekonominin şu veya bu alanında sahip oldukları tüm ekonomik potansiyeli, avantajları kullanmalılar. Dünyada ortaya çıkan yeni gerçekler koşullarında Türk devletleri açısından kabul edilebilir sayılabilecek tek ekonomi politikası öncelikle ekonomik ilişkiler düzeyinde maksimum entegrasyonun sağlanması olmalıdır. Bu öncelikle Türk devletleri arasındaki ulaşım yollarının genişletilmesi, ticari ilişkilerin ve karşılıklı yatırımların hızla artmasıyla mümkün olabilir. Sonuç olarak bu entegrasyon doğrultusunda izlenecek politika, Türkiye jeopolitik bölgesinde tek bir ekonomik pazarın oluşmasına yol açabilir.  
Tüm Türk ülkelerinin tek bir ekonomik pazara entegrasyonunu belirleyen birçok faktör vardır. Tarihimiz, kültürümüz, dilimiz ve dinimizin yanı sıra sayabileceğimiz en önemli unsurlardan biri de Orta Koridor projesidir. Orta Koridor konsepti, Doğu ile Batı'yı en verimli transit ulaşım yolları ile birbirine bağlayan, küresel öneme sahip bir projedir. Bu proje, 2018 yılında kurulan Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Koridorunun daha geniş bir konseptidir. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığının arka planına karşı, kendisine uygulanan yaptırımlar, Orta Koridor projesini Doğu ile Batı arasında istikrarlı lojistik düzenlemek için en uygun seçenek haline getiriyor.  
Çin ile Avrupa arasındaki ulaşım çeşitlendirmesini içeren Orta Koridor, Türk devletlerinin dünyanın en dinamik ekonomik ve ticari ilişkiler ağına entegrasyonu açısından hayati önem taşıyor. Çin-Kazakistan sınırından başlayan Orta Koridor, Orta Asya ülkeleri üzerinden Hazar Denizi'ne, ardından Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye toprakları üzerinden Batı Avrupa'ya geçiyor. Bu, Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan en kısa ve en uygun rotadır. Hiç şüphe yok ki Azerbaycan, son 20 yılda hayata geçirdiği büyük ölçekli altyapı projeleriyle Orta Koridor'a olan ilginin küresel ölçekte artmasında istisnai bir rol oynuyor. Bu projenin başarıyla uygulanması Türk devletlerinin ekonomik kalkınmasını ve birbirleriyle gelişen ilişkilerinin dinamiklerini önemli ölçüde etkileyecektir. Küresel hedeflere hizmet eden Orta Koridor, uygun politikaların uygulanması halinde Türk devletleri arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin daha da yoğunlaşmasına ve Türk jeopolitik bölgesini kapsayan tek bir ekonomik bölgenin oluşmasına da yol açacaktır. Tek ekonomik pazarın oluşması, Türk devletlerinin tek siyasi platform etrafında birleşmesine de hizmet edecektir. Uluslararası siyasi arenada tek siyasi platformdan hareket eden Türk devletleri, Avrasya ölçeğinde tek güç merkezi olma konusunda büyük bir fırsata sahiptir.

Not: Makale ilk olarak 05/05/2024 tarihinde Azerbaycan'dan yayın yapan xalqqazeti.az sitesinde yayınlanmıştır. 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum