“İNSANLIĞIN HİZMETİNE ADANMIŞ BİR ÖMÜR”(*)
Kalemden satırlara dökülen şiirler
Emekli Muhtar Hacı (Sakin) İlhan Gürbüz
Edebiyat dairesi içinde baktığımızda muhtemelen en meşakkatli alan şiir türüdür. Hatta bundan dolayı şiiri sanatın zirvesi olarak gören bir anlayış da hâkimdir ki; Friedrich Hegel şöyle der: “Güzel sanatların en üstünü ve en zor olanı şiir sanatıdır.”
Şiirin tanımına bakacak olursak; genel olarak düşünce veya hayallerin ahenkli mısralar eşliğinde söz ve yazıya aktarılma sanatıdır diyebiliriz. Tabiiki birçok aydının, sanatçının farklı şiir tanımlarını görmek mümkündür. Mesela; Türk edebiyatının zirve şairlerinden Ahmet Haşim şiiri şöyle tanımlar: “Şiir sıradan bir dil değildir. Şiir düzyazıya çevrilemeyen dildir.”
Edebi ürünler içinde en eski türlerden biri olan şiir insanlığın varoluşundan beri söylenegelmiştir. İnsanlar özlemlerini, hasretlerini, sevinçlerini, korkularını kısaca insani duygularını şiire dökmüşlerdir. Kimi zaman; ozanın dilinde aşkını arayan bir bülbül gibi feryat figan, kimi zaman milletine ruh vermek adına çağlayan bir ırmak gibi gürlemiştir.
Tarihin ilk dönmelerinden beri her milletin şairleri olmuş, şiirlerini o milletin gönül dünyasına nakşetmişlerdir.
Tarihin en kadim milletlerinden biri olan Türk milletinin şairleri en eski çağlardan beri lirizmin de, epiğin de ve tabi diğer konularda da şiir icra edip meclislerde söylemişler, yazılı hayata geçtikten sonra da bu şiirler kalemden kağıta dökülmüş yüzyıllar ötesinden bizlere atalar mirasını taşımışlardır.
Türk şiiri için şairleri tasnif etmede değişik ölçütler kullanılsa da kısaca halk şairleri, klasik şairler, modern şairler diye genel anlamda üçe ayırabiliriz. Tabii ki her tasnifin kendi içinde sıkıntıları vardır mutlak ölçü değildir. Bulundukları edebi muhitlere, edebi akımlara ya da bağımsız tavır sergilemelerine göre de ayrılan şairler her sanatçıda olduğu gibi yaşadıkları çağın tanığıdırlar aynı zamanda.
Hatta bazı şairlerimiz vardır Anadolu’nun uçsuz ovalarında, geniş yaylaklarında, bir dağ başında, bir ırmak kenarında, bir köy kahvesinde otururlar. Belki de ömürlerinde sadece askerlik dönemlerinde köyün dışına çıkmışlar. Belki de sadece okuma – yazma biliyorlardır. Ama gönül coğrafyalarına dünyayı sığdırmışlardır. İnsanlığın bütün dertlerini omuzlamışlardır. Dertlerini, sevinçlerini, hüzünlerini, aşklarını, hassasiyetlerini, sorumluluklarını evvela gönül dünyasına, sonra kaleme, ahiren kâğıda dökmüşlerdir. Hissetmişlerdir, yazmışlardır, bazen bir toplumsal olay etkilemiştir o an gözyaşları kelime, kelimeler mısra olmuştur. Anadolumuzun irfanını, vicdanını, ruhunu, merhametini temsil etmişlerdir.
İşte bu şairlerimizden birisidir (Sakin) İlhan GÜRBÜZ amcamız, biyografisinden öğrendiğimize göre şairimiz 1935 doğumlu, Manisa’nın Alaşehir ilçesinin Toygar köyünde doğmuş, ilkokul mezunu, özel bilgilerimize göre şiirlerini torunu Sakin Bozdağ kitaplaştırdı. Biz de daha önceleri kendisinden dinlediğimiz şiirlerini bir ziyaretimiz vesilesiyle yazarından temin etme fırsatımız oldu. Yine özel bilgilerimize göre Şair İlhan GÜRBÜZ sağlığının daha iyi olduğu dönemlerde milli günlerde, resmi törenlerde halka karşı da şiirlerini okumuş, hitabet yeteneği de olan Anadolu’muzun irfanını, gönül zenginliğini, milli ve manevi hasletlerini şahsında taşıyan bir büyüğümüzdür.
Elimizdeki kitapta şairin 91 şiiri mevcuttur. Şiir başlıklarına bakacak olursak; lirik, epik, didaktik ve pastoral şiir türü gibi birçok alanda kalem oynattığını, geniş bir konu yelpazesinde şiir yazdığını görürüz.
Ahlak, anne, asker, bayrak, devlet, gönül, tabiat, eğitim, ilim, vatan, din gibi konular onun şiirinin içeriğini oluşturur.
Şiirlerinde büyük bir içtenlik, samimiyet, alçak gönüllülük, duygusallık, maneviyat, milli ruh gibi, hasletler ön plana çıkar. Onun şiirlerinde Anadolu mayasını, Türk kültürünü ve İslam hassasiyetini hiçbir ticari meta haline getirmeden tamamen safiyane duygularla görmek mümkündür.
Mesela şair “Ahlak” adlı şiirinin bir dörtlüğünde şöyle der;
“Gün geçtikçe çoğalıyor arada gezenler
Her gün çok tırajlı yalanı çoğaldı yazanlar
Kalmadı artık vatan için doğruyu çözenler
Ne oldu bize kardeş biz böyle değildik”
Evet, sadece bu basit, sade ama bir o kadar hakikati yüzümüze bir tokat gibi vuran şiiri toplumumuzdaki ahlaki erozyonu, liyakati, ehliyeti değil, bizden olanın evla olduğunu, vatan için kimsenin kaygılanmadığını bize haykırmıyor mu? Toplumda kimin güveni kaldı ki televizyon ekranlarında seyrettiği bir yorumcuya ya da okuduğu bir köşe yazarına.
Şair, anne kavramına dair iki şiir yazmıştır. Annesini genç yaşta kaybeden şairin bir mısrasındaki şu ifadeden;
“Bıraktığın oğlun hem baba hem dede oldu”
Annesine karşı büyük bir özlem içinde olduğunu görmek mümkündür. Bizim annelerimizin kutsallığı, cennet annelerin ayaklarının altındadır gibi kelamlar, kültürümüzün, inancımızın gereği annelerimize karşı büyük bir muhabbet beslememize, onlara ayrı bir sevgi nazarıyla bakmamıza vesile olmuştur. Bu hasletleri şair şiirlerine imbik imbik işlemiştir.
Şairimizin şiirlerine baktığımızda bir de milli konuların vatan, bayrak, Mehmetçik gibi kavramların üzerinde hassasiyetle durduğunu, sıklıkla vurguladığını görmekteyiz. Türk milletine mensubiyet şuuruyla bağlı olan, hayatını ülküsüne, idealine adamış bir şahsiyetten de farklı bir tavır görmemiz olmazdı zira. Mesela şair “Bayrak Sevgisi” adlı şiirinin mısralarında bize şöyle der;
“Başkalarına uymaz bizdeki bayrak sevgisi
………………………............................
Bayrak sevgisi bir millette ayrı bir sırdır”
Zira haksız mı şairimiz bu ifadelerinde? Bizim kadar bayrak inmesin, ezan susmasın, vatan bölünmesin şiarıyla yaşayan, bu uğurda candan geçen, anadan, yârinden ayrı kalmayı göze alan başka bir millet var mı? Bayrağıyla dertleşen, neşelenen, ona destan yazan bir millet var mı? Bayrak her Türk’ün kalbinin en derininde tarihinin derinliğini sırlayan bir kavram değil mi? Elbette öyledir.
Bu örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Diğer şiirlerinde işlediği konularda da şairimiz kendine has üslubuyla kelamını kâğıda dökmüştür. Bu şiirleri konularını göre daha ayrıntılı olarak incelemek mümkündür. Şiirleri halk diliyle oluşan şairimizin şiir dili sadedir. Okuyanın rahatlıkla anlayıp, kendisini o şiir örgüsü içine çekebilecek mahiyettedir. Ayrıca şairimizin şiirlerini yöresel dil özellikleri açısından bir başka yazının konusu olarak incelemek mümkündür.
Elimizde bulunan şiir kitabı şuan 85 yaşına girmiş, köyünde yaşayan bir büyüğümüze aittir. Bunlar bizim kültürel belleğimiz, hafızamızdır. Dünyada hak ettiğimiz yere gelmek istiyorsak bir an önce maarif ve irfan hayatımızı gözden geçirmemiz gerekir. Devletimiz bir kültür politikası oluşturarak bunun gibi büyüklerimizi kayıt altına alıp gelecek nesillere ulaştırması büyük bir ihtiyaçtır.
Yazıma şairimizin bir dörtlüğüyle bitirip, kendisine Cenabı Haktan hayırlı bir ömür dilerim.
“Yıllar geçiyor insanlar egoist olmuş bir alem
Ararsın bulamazsın onlardan dost olan bir kerem
Çok arkadaşlık edersin çıkar seni yolda koyan
Nerede kaldı ah o eski dostlar”
Şiirle kalın efendim…
Mustafa ORAL
(*) “İNSANLIĞIN HİZMETİNE ADANMIŞ BİR ÖMÜR” İlhan GÜRBÜZ, Basım Tarihi: Mayıs 2019, Baskı: Konak – İzmir, sayfa: 136