Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

AYAZ ATA

05 Ocak 2015 - 15:20

AYAZ ATA

 

Aralık ayının son gününü ve ocak ayının ilk gününü unutulmazlar arasına dâhil ettik sayesinde, öyle bir geliş geldi ki unuttuğumuza da unutturulduğuna da pişman etti geldiği topraklarda yaşayan ahalinin büyük bir çoğunluğunu.

 

Dumanlı dağımızın başını görmek mümkün olmadı birkaç gün. Başını bir kenara bıraktık, gövdesinin çokçası bile kayboldu, üzerine çöken sis ve duman perdesinin altında. Hele yıllardır alıştığımız yeşil giysilerin yerini ak pak, beyaz mı beyaz fistanlar kaplayınca hayli şaşkınlık oluştu bakışlarımızda tabi bir o kadar da sevda. O ne alımlı hale büründü, ne alımlı bir çehre oluverdi birden, bakan bir kez daha baktı hem hayretinden hem de isteğinden.

 

İki bin elli metre rakımlı şehirde yaşadıklarımız geldi birden hatırımıza ve ver elini dağlar demekten kendimi zor alıkoydum. Gönül, deli gönül aldı başını hemencecik çıktı, gitti pencereden, Sivrice tepesinin doruklarına,  önce delişmen bir tayın damdan ilk çıkışı gibi hopladı, sıçradı, koştu uzun süre her yanı tozutarak. Sonra sağa sola bakındı, muzır ve yaramaz bir çocuk edasıyla, yuvarlandı kar kızın saçıldığı düzlüklerde, topladı ardından ak kızları o yana bu yana savurdu olanca gücüyle ve ardından gelen şen kahkahayla evreni çınlattı, gür sesiyle.

 

Oysa neşe çok uzak geçmişte, çok uzak diyarlarda terk etmişti onu. O, Türkistan coğrafyasından göç nidasını duyduktan sonra heybesindeki irili ufaklı kültür negereklerini döke saça, dağıta dağıta gelmişti Anadolu’nun sımsıcak saran yaylalarına. Bu yolculuk sırasında Ayoz Bobo, Ayaz Ota, Ayas Han, Ak Ayas, Kaç kez Onu yoklamıştı selamsız sabahsız. Ayazda durma, Ayaz çarpar, Ayaz vurdu, Ayaza sırtını dön; mirasını bırakarak.

 

Atalarının anlatısındaki gibi Ay’ın gökte rahat görüldüğü, açık sakin havalarda kendisini daha bir belli ederdi, oysa bu defa öyle olmadı, hava inadına kapalı, inadına karanlık ve inadına delişmen bir esintiye teslim olmuştu. Ayas han, ay ışığından yaratılmış ve kuru bir soğuk olmuştur bazen. Bazı zamanlarda ise Kış soğuğunda ortaya çıkıp kimsesizlere, gönülsüzlere, açlara yoldaşlık eden olmuştur. Bazen de ilk karın yağışı, ilk soğuğun vurması ile düzenlenen Soğumbaşı adlı kış eğlencesinin/bayramının başkahramanı olmuştur. Ayas, açık ve bulutsuz havada ay göründüğü zaman çıkan soğuk demektir aynı zamanda.

 

Ayaz Ata; Altay, Sibirya, İdil-Ural ve Türkistan mitolojilerinde, özellikle Kıpçak ve Sibirya Türklerinde sık gördüğümüz bir karakterdir. Azerbaycan Türklerinde, Şahta Baba - Tatarlarda, Qış Babay - Başkurtlarda, Kış Babası olarak bilinir ve 'Kar Kızı' adında bir de kızı/ torunu vardır. Soğuk havaya neden olur. Adı “Ak Ayas” olarak da geçer. Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve oradan soğuk hava üfler. Böylece kış gelir. Ayaz, tüm Türk coğrafyasında yakıcı soğuk anlamına gelir. Özbekçede Şahta (Shaxta, Şaxta) sözcüğünün ocak manasına gelmesi ise kelimenin anlamı açısından dikkat çekicidir. Bu coğrafyalardaki Türkler arasında Yüzyıllarca bir kültür timsali olarak kuşaktan kuşağa aktarılmış ve günümüzde hâlâ varlığı bilinen ve etkinliklerde boy gösteren karakter olarak gözümüze çarpmaktadır.

 

Daldığım geçmişe yolculuk deryasından elimde, ayağımda, vücudumun diğer azalarında meydana gelen Ayaz vurgunu ile uyandım. Sivrice tepesinden aşağılara veryansın eden kar kızın serpintileri, ona eşlik eden rüzgâr ve bensiz nereye gidiyorsunuz diyen yağmur üçlüsü, çok güçlü bir titremenin müsebbibi oldular ve beni derin uykumdan uyandırdılar.

 

Şehrimin bu kuytu koyağında, elime tutuşturulan sıcak çayın harareti ile içim birden ısındı. Bu yıl ‘bahar geç olacak’ düşüncesi uyanacakken onu yere çaldı ‘ama çok bereketli bir yaz bekliyor ömrü olanları’ düşüncesi. Özlemişiz seni Ayaz ata, hoş geldin. Umarız heveslilere hoş vakit eylersin, zararlılara kıran girdirirsin, Bahara çıkanda ise bereketi hem yukarıdan, hem aşağıdan gür eylersin.

 

01.01.2015 Muammer AZMAK