Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

AÇMADAN SOLAN BİR GÜL

05 Nisan 2015 - 20:42 - Güncelleme: 06 Nisan 2015 - 16:44

AÇMADAN SOLAN BİR GÜL

Ben mi unuttum? Biz mi unuttuk? Siz mi unutturdunuz? Hiç birisinin olduğunu zannetmiyorum. Mahzende muhafaza edilen hazineler kıymetinde hatıralarınla seni unutmak ne mümkün. Yüzün hep gülsün demek tuhaflığını yaşatmak sana züldür. Sen hep gülen yüzün, solan bakışlarınla aramızdan ayrılırken hatıralarımızın derinliklerine sığınsan bile hep yüzeye çıkarılacaksın, sen açmadan solan bir gülsün…

Ağır, mahzun, melül bakışların yorgun akşamların ilk vakitlerinde yudumlanan soğuk sular kadar ürpertici; baktığın yerler tutuştu, yandı. Gamzelerin sadeliğinin numunesi olmaktan ötelere geçme çabası sergilemedi. Sanki yüzünden tebessüm eksilmesin diye öğüt almışçasına fazlasını sergilemedi. Seslenişlerinin muhatabı olanlar o yumuşak sedanı hala duyacaklarmış zannıyla iç serinliğini kayıp etmemek bahtiyarlığındalar, sesini algılayanların kulakları hala yumuşaklığıyla sarmalanmış ama sen, açmadan solan bir gül oldun…

Saliseden saatlere, günlerden haftalara, aylardan yıllara arada ne varsa hepsi tek tek yerinde saysın. Hatta yerinde dursun, geçip gitmesin. Sen konuş, biz dinleyelim, biz konuşalım sen dinle, lakin vermeyelim geçip gidecek olana fırsat. Olmadı, olamazdı da bu ham bir hayaldi. Zamanın kiminin lehine kiminin aleyhine işlediğini bilen yok aramızda. Hiç kimse tutamaz zamanı uçup giderken elimizden. O, saman altından su yürütme sinsiliğine malik sanki. Kelimeler artık boğazlarda birer kör düğüm oldu, oturdu kaldı bilinmeyen bir merkeze ve hıçkırıklar tercüman olmaya kalktı, arsızca ses çıkarmayan duygulara, ama sen açmadan solan bir gül oldun…

Sanki hayal dünyamın bilinmezliğinden sökün edip gelmiş gibisin. Sanki rüyaların orta yerinden çıkıp gelmişsin, ne mümkün bunları söylemek, düşleri aşar boylu boyunca duruşun. Sen bizlerden birer parça olmuştun. Umutların yarısı, emellerin ortağı, hedeflerin tarifsiz misafiriydin. Bazılarımız sensiz hayatın anlamsızlığını erden dillendirmişti de çok alınmıştık, kahırlanmıştık, katlanmıştık var olan gafletimizin büyüklüğüne. Sen davranasın, bizi utandırasın diye çok çaba sarf etti ilim ehli olanlar, tanıdıklar, dostlar, akraba ve taallukat, maalesef bütün gayretkeşlikler yetersiz kaldı, lakin sen açmadan solan bir gül oldun…

Anlamasın istedim kimseler körpe hayatın sana verdiği gailelerin acısını, gözlerin ferinin yavaşça kısılmasını, yalvarmak nafileydi bugün. Açamadık bahtın kilitlediği akıbeti. Açamadık hüzünlerin olmadığı iklimlerin kapısını. Açamadık engellerin kapattığı hayat yolunu. Açılmadı dünya denilen oyuncağın aldatıcı görünürlüğü. Fakat kapladı evvela hüzün bulutları, sardı sonra keder söylencesi, çalan zilin yırtıcı sesi her yanı sarmaladı, tutuldu akıllar, söylendi aykırı ağıtlar, telaşlandı yürekler ama sen aldırmadın, açmadan solan bir gül oldun…

Yüzün sükûnet iklimlerine kanat çırpan bir kuş misali süzüldü. Kalbin tuzaklara yakalanmışçasına çırpınmadı, iç huzurun habercisi güzel kokulu çiçek misali giderken rayihanı bıraktın. Göz ucuyla sunulan bir lütuf bakışıyla ayrıldın aramızdan. Aklımızda yüzünün aklığı, gülüşünün tatlılığı, delişmen yüreğinin izleri… Ve senin ardından kalan kahredici sessizliğin terkinlerini bırakarak giderken açmadan solan bir gül oldun…

Gittiğin yerde de gül, rahmet denizleri kuşatsın seni, Allah’tan dileriz ki hesabı kolay görülenlerden olasın. Çok yakınlardadır yüzün, seni hatırlatır sakin sesin, herkes kabul etti emanettir kardeşin, ciğerparelerini yaktı ateşin, bütün bunlardan vardır haberin, ne desek ne etsek silinmez kederin, artık sen bizim için gerçekten açmadan solan bir gül oldun… 30.03.2015 Muammer AZMAK