Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

AYNI RÜYAYI GÖRENLER

04 Eylül 2016 - 19:51

AYNI RÜYAYI GÖRENLER

Naci YENGİN

Yorgun düşler ülkesinde de olsanız, görülen rüyalar birkaç asır engellense de aynı rüyayı görmeye devam edenlerin rüyaları gerçekleşirmiş.

Rüya görenler zamanlarında anlaşılmasa da zamanın sarkacından geçen tarih bu rüyanın gerçekleştiği müjdesini verecektir gelecek nesillere!

Ülkeyi her devirde adam olan, aynı rüyayı gören ve dik duranlar kurtaracaktır. Yanardöner, her devrin, her ideolojinin ve her rüyanın insanları değil! Rüyaları ortak olan ve kadim medeniyetimize bağlı olanlar tökezleyebilir, engellenmek istenebilirler ancak ayağa kalkmaya, bayrağı taşıyıp aynı rüyayı gerçekleştirmeye devam edip dimdik ayakta kalanlardır!

Bir ülkede geleceğe ait rüya görmeyi bırakırsanız insanları gönülsüz bırakır, ülkeyi kaybedersiniz!

Rüyalarınızın ağırlığı altında ezilen insanlar olabilir. Fikirler, sistemler, ideolojiler… Ancak amaca ulaşmak için birilerinin çıkıp yanlış hesapları Bağdat'tan döndürmesi gerekebilir! Yanlış hesapları Bağdat’tan çevirecek insanlar var olduğu sürece ümit ve umut var demektir!

Yanlış hesaplar Bağdat'tan çok geç dönüyor olsa da, samanın içindeki sapları ayıklayacak ehliyette insanlar var olduğu sürece hedefiniz sapasağlam ayaktadır! Ancak emaneti ehline vermek şartıyla!

Yanlış hesabın Bağdat'tan dönmesini istiyorsanız ya Bağdat 'a yakın olmak ya da Bağdat'ın aslına rücu etmesini mi sağlamanız gerekebilir! Sonuç her nereye varırsa varsın Bağdat gerekirse geri getirilir, gönül sınırları ortadan kalkabilir ve hedefe varılır.

Ancak son yüz yıldır Bağdat Bağdat olalı coğrafyamızda bu kadar yanlış hesap yan yana gelmemişti!

Osmanlının dize getirilmesiyle başlayan rüyasızlık, ufuksuzluğumuz gerek iç siyasette gerekse dış siyasette hücrelerimize kadar işlemiş ve sanki makûs talimiz gibi yanlış bir anlayışa kadar götürmüştür insanımızı.

 Medeniyet inşasında bin yıldan fazla kadim Türk-İslam medeniyeti içinde hedefe odaklı, ilerlemeci, törenin şefkatli kanatları arasında “Nizam-ı Âlem için İ’lay’ı Kelimetullah” rüyası gören milletimin rüyaları değişik dönemlerde bölünmüş ve kâbuslarla kesilmek istenmişse de tökezleme dönemleri fetret-kargaşa dönemi olarak adlandırılarak kısa zamanda atlatılmıştır. Ancak yüz yıldan fazladır rüyaları daraltılan, hedefsiz, idealsiz yetiştirilen nesillerin algılarının sınırları daralmış, özgüveni kısırlaşmıştır!

Devlet yönetiminde idealleri olanlarla milletin geleceğe olan bakışı-inancı arasındaki paralellik, milli hassasiyetlerin beslenmesi, milletin devlet, devletin millete mal olmasıyla mümkün olabilmiştir. Devlet- millet bütünlüğü gelecek ideallerinin buluşması adeta nirengi noktasıdır. Aksi durumlarda devlet milletten, millet devletinden uzak kaldığı sürece ufuklar dar, rüyalar kâbus, kargaşa ve fetret dönemlerine benzeyen sıkıntılı-sancılı süreçler başlayacaktır.  Ki bu durum milleti devletine küstürecek yönetim elitleri devletini milletten koparacak adalet ölçülerine sığmayacak uygulamalarla devletle millet arasındaki kalbi birliktelik zayıflayacaktır.

Hiç istenmeyen, arzulanmayan bu durum karşısında alınması gereken en akılcı tedbir adaletten uzaklaşmadan, milletin ekonomik refah düzeyini arttırmak ve milletin fertleri arasında ayrım yapmadan tarihten gelen milli refleksler doğrultusunda yol almalarının önünü açmak olmalıdır.  

“Osmanlı’da Yüce devlet, Devlet-i Aliyye” anlayışının sona ermesinde en önemli unsur adaletten uzaklaşma olmuştur.” der Halil İnalcık. Ve devam eder: XVII. Yüzyıl… Otorite birliği, kanun egemenliği ve hoşgörü politikasının kaybolduğunu… Adalet, herkesi eşit biçimde himaye prensibi temel devlet felsefesiyken bundan uzaklaşıldığı vurgusun yapmaktadır.

Yüce devlet anlayışı milleti aynı geniş görüşlülük etrafında toplamayı amaçlarken aynı rüyayı gören iktidar sahipleriyle millet arasında sarsılmaz bağların oluşmasını da sağlayan en önemli harçtır da. Ancak adaletten ayrılmamak koşulu ile!

NACİ YENGİN

www.tarihistan.org