Kadir KESKİN

Kadir KESKİN

[email protected]

ÇOCUKLARIN BAŞARISINDA AİLE HUZURUNUN ÖNEMİ

16 Şubat 2014 - 21:17

ÇOCUKLARIN BAŞARISINDA AİLE HUZURUNUN ÖNEMİ

Soma Belediyesi SOBEM Dershanesi’nin en güzel, en çalışkan ve  en

sempatik kızlarından biridir. Öğretmenlerine saygılı, arkadaşlarla olan ilişkisi

sempatik, girdiği yeri neşelendiren cıvıl cıvıl bir öğrencimizdir. Kendisine

“Çok güzel bir kızsın. Manisa'da senin kadar güzel kız yok.” diye takıldığımda,

S.“ Manisa'da bile benim kadar güzel kız yokmuş.” diye, arkadaşlarına

kendisini övermiş. Her dershaneye gittiğimde mutlaka bir bahane ile beni

görür ya notlarını gösterir ya da bir şeyler sorar; ben de her zamanki “ Güzel

Kız” diye iltifatımı eksik etmem. Sadece S.ye değil, diğer öğrencilerime de

erkekse “yakışıklı”, kız ise “Güzel Kız” diye iltifat etmek eğitim hayatımdaki

Alışkanlıklarımdandır. S. de iltifatlarımdan inanılmaz sevinç duyduğunu okulda

Öğretmenlerine, evde anne babasına gururla anlatırmış.  Bu yaşlardaki

Gençlerin hassasiyetini elli yıldır gözlüyorum. Özellikle karma okullarda

Gençlerin en yumuşak karnı, birbirlerine güzel görünmeleri ve güzelliklerinin

Özellikle anne babaları, öğretmenleri tarafından dillendirilmesidir.

Bir gün dershaneye gittiğimde beni gören S. benden kaçar bir

 

Şekilde uzaklaştı. Teneffüslerde yanıma gelmez oldu. Ertesi günlerde baktım

Teneffüste yalnız başına bir köşeye çekilmiş ve olabildiğince üzüntülü bir hali

var.” S. hayrola hasta mısın neyin var?” dediğimde kaçarcasına yine benden

Uzaklaştı. S.nin bu davranışlarına bir türlü anlam veremedim. Dershanenin

müdürü Tuncay Bey'e S.nin durumunu sorduğumda “ Hoca’m, maalesef

S.nin anne babası boşanmak üzere mahkemeye başvurmuşlar. Bu ayın yirmi

Yedisinde de duruşmaları varmış” dediğinde S.nin benden kaçışının sebebini

anladım. Hemen S.yi çağırdım. Olayı bir de S.den dinledim ve Tuncay Bey'in

Verdiği bilginin doğruluğunu öğrendim. Bir an ne yapabilirim, diye düşündüm.

Hemen aklıma annesini çağırmak geldi. Çağırdım, bir süre sonra annesi geldi.

Baktım kızım yaşında bir bayan. Sebebini sordum. Beyinin kredi kartını

kaynına verdiğini, kayınının da limit dışı harcama yapıyor, yaptığı harcamayı

Ödeyemeyince borcun üzerlerine kaldığını ve maddi sıkıntı içinde olduklarını

Söyledi. Bunun üzerine ben de evlenirken “ tasada, kederde ve sevinçte

beraber olmak üzere” nikâh defterine imza attıklarını kendisine hatırlattım.

Dedim ki “Hiçbir evlilik birinci evliliğe benzemez; gençsiniz, çalışır bu sıkıntının üstesinden gelirsiniz. Bunu unutma! Bak gençsin, yalnızlık Allah'a mahsustur. Yarın talibin çıkacak evleneceksin. Kızın S.yi de hâkim sana veya babasına verdi. Zaman zaman evine gelecek. Pekâlâ, evlendiğin adama kızının nikahı düşer mi düşer. Evlendiğin beyin de aynı yaşta bir erkek çocuğu varsa aynı evde bulunmaları sıkıntılı olmaz mı?” dedim ve kitabımdaki “Açım, Açım,

Açım!” başlıklı yazımı kendisine okuttum. Yazıyı okuduktan sonra bayan bir

Tuhaf oldu ve “Ben bunları hiç düşünmemiştim Hoca’m.” dedi.

Arkasından beyini çağırdım. Aynı şeyleri beyine de söyledim. Aynı

yazıyı ona da okuttum. (Evliliği sıkıntıda olan okurlarım mutlaka “ EĞİTİM ÖĞRETİM DEDİKLERİ” adlı kitabımda Manisa’da geçen “ Açım, Açım, Açım” başlıkla bölümü okusunlar.) Sanmasınlar ki birinci evlilikte yaşadıkları problemler, ikinci evliliklerinde olmayacak. Birinci evliliklerinde yaşadıkları problemin sarmalını, ikinci evliliklerinde de yaşacaklarını asla gözden ırak tutmasınlar. Nihayet her ikisi de yumuşadı.  Duruşmaya kalmadan

mahkemeyi geri aldılar. S.nin de yuvası kurtuldu. Bizim güzel kız S. babasının

da evde olduğu bir zamanda, bir öğle teneffüsünde SOBEM'in bütün

öğretmenlerini evine davet ederek annesinin yaptığı güzel pasta ve

Böreklerden bizlere ikram etti. S.nin de eski neşesi yerine geldi.

Bu arada yurtdışında kalmam nedeniyle oradaki aile yapısını da kısmen inceleme fırsatı buldum. Batıda aile hayatı maalesef büyük bir çöküntü içinde. Bu çöküntü sonucu babası belli olmayan çocuk sayısının oranı, günden

güne korkutucu bir şekilde artmaktadır. Almanların bizim aile yapımıza olan

Övgülerini bizzat yakın Alman dostlarımdan işittim. Özellikle Alman

dostlarımla bulunduğum bir toplantıda lisemiz Kardeş Okul İgolstadt Apian

Lisesi Müdürü Dr. Frans RiEDERER'in Türk aile yapısı hakkındaki konuşması

Beni oldukça duygulandırmıştı. Aile yapımıza imreniyorlar. Hastaneye düşen

bir Alman'ın çocuğu dahi ziyaretine gelmezken, yurttaşlarımızdan biri

hastaneye yattığında eşinin dostunun ve uzak hemşerisinin hastane ziyaretleri

bile dikkatlerini çekmektedir. Özellikle bizzat şahit olduğum bir olayı anlatarak

işin vahametini sizlere arz etmiş olayım. Almanya'da, Bielefeld'de Okul Aile

Birliği’nin tertiplediği ve yüksek dereceli bir polis yetkilisi tarafından verilen “

Almanya'da Çocuklara Cinsel Taciz” konulu konferansa katıldım. Konferans

sonucu her dilde hazırlanmış “Nereye Gidiyoruz?” başlıklı bir broşür dağıtıldı..

Ben de Türkçe hazırlanan elli beş sahifelik broşürü aldım ve bir solukta

okudum. Bu broşürden size bir paragraf sunduğumda, Almanya'da aile yapısının ne büyük çöküntü içerisinde olduğunu arz etmiş olacağım.

Sahife 55. başlık “ Çocuklara Cinsel Tacizde Suçlular”

“Yakın sosyal çevrede seksüel anlamda şiddetin suçluları genellikle

erkekler olmaktadır. Bunlar da genellikle aile dışından değil, çocukların güven

duyduğu aile yakınlarından birisidir. Suçlular genellikle aileden birisi, üvey

baba, üvey erkek kardeş, annenin bir erkek arkadaşı veya amcası veya babası

da olabiliyor.” (Geniş bilgi: www.polizei.propk.de)

Başka söze hacet var mı? Evet sonuna kadar aile. Dünya cennetinin

huzurlu bir aile olduğunu unutmayalım. Bu huzuru temin de karı koca her

ikisinin görevidir. Reçetesi ise,“Kadın deli olduğunda erkek, veli; erkek deli

olduğunda, kadın veli olacak.” Şu anda ülkemizin en büyük teminatı aile

yapımızın hâlâ dipdiri olmasıdır. Ailemizi yaşatalım. Çocuklarımızın sağlığı

ve başarısı açısından bunun önemini belirtmeme gerek var mı, bilmiyorum.