İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

"BABAM CEMİL MERİÇ" ÜZERİNE

02 Aralık 2019 - 12:03 - Güncelleme: 13 Haziran 2021 - 11:15

Ama önceliğim Cemil Meriç’i ilim, kültür ve de irfan dünyamıza kazandıran kişilerde. Cemil Meriç’in hikayesi sadece kendi yaşamı üzerinden bir birey olarak tamamlanabilecek bir hikaye asla değil. Hatay’dan İstanbul’a uzanan hayatı her ne kadar fırtınalarla, çilelerle geçse de hayat duraklarında onu tamamlayan insanlar aynı zamanda bize;  “aile”nin ibret-i nazarından bizim hayatımıza da dokunuyor. Yeni dokunuşlar, tazelenmeler yaratıyor: baba olmak, eş olmak, evlad olmak adına. Hepsi “Babam Cemil Meriç” kitabından hayatımıza dokunuyor.”

İsmail ZORBA

([email protected])

 

                       “BABAM CEMİL MERİÇ” ÜZERİNE 

                 Üniversite yılları, Cemil Meriç’i hayatıma sokacak ilk cümle : “Muhteşem bir mâziyi daha muhteşem bir istikbâle bağlayacak bir kelime ve sevgi köprüsü olmak..” Elimde büyük bir aydının gençlere sonsuz ufuklar açacak en büyük mirası, kitabı: “Bu Ülke!” Kitabı elimden bırakamıyorum. Diğer kitaplar gibi okunmuyor. Bir türlü elimden düşmüyor. Düşünmeye teşvik ediyor, hatta zorluyor. Bir kitap içinde kütüphaneler barındırıyor. Bir türlü tamamlanmıyor ama; bir şekilde düşünce ufuklarımızda yeni pencereler açıyor, bizi tamamlıyor.

                Evet, sadece “Bu Ülke”yi okumak bile Cemil Meriç’in üstlendiği misyonu anlamamıza yetiyor. Adanmışlık, kitaba, düşünceye aşkla teslimiyet, çekilen onca çile, ilmik ilmik beyne dokunmuş bilgiler, ilim uğruna gözlerini dahi feda edecek büyük bir okuma aşkı. Cemil Meriç, o zamanlar içimizden biri değildi. Çünkü biz o deli zamanlar okumanın, kültürün, irfanın neresindeydik?

                  “Ruhumuzun mahzenlerinde bizden habersiz yaşayan bir alay misafir var. Berhanenin bazen bir, bazen birkaç odası aydınlık. Işık binanın üst katlarında.. Kendini tanımak; kendini, yani dağılanı, eriyeni, dumanlaşanı. Sen acılarınla, utançlarınla, zilletlerinle aynısın; rüyâların, hayâllerin, dileklerinle bir başkası.” diyen Cemil Meriç’i bütün hayatını vakfettiği düşünce dünyasının içerisinde farklı cepheleriyle görürüz. Bazen çağlayan, coşan, haykıran zirvelerin adamı; bazen karanlığın sürgün ettiği çilehanede çekilen çilelerin adamı. Sonuçta Cemil Meriç, bizi kendi dünyasından bütün dünyayı kucaklayan bir yolculuğa çıkartır. Cemil Meriç’i kızı Ümit Meriç’in rehberliğinde tanımak ise onu okurken, anlamaya çalışırken ve de onu bir yere; aklınızda bir yere oturtmaya çalışırken nefes almak kadar kolaylaştırır.

                  Ama önceliğim Cemil Meriç’i ilim, kültür ve de irfan dünyamıza kazandıran kişilerde. Cemil Meriç’in hikayesi sadece kendi yaşamı üzerinden bir birey olarak tamamlanabilecek bir hikaye asla değil. Hatay’dan İstanbul’a uzanan hayatı her ne kadar fırtınalarla, çilelerle geçse de hayat duraklarında onu tamamlayan insanlar aynı zamanda bize;  “aile”nin ibret-i nazarından bizim hayatımıza da dokunuyor. Yeni dokunuşlar, tazelenmeler yaratıyor: baba olmak, eş olmak, evlad olmak adına. Hepsi “Babam Cemil Meriç” kitabından hayatımıza dokunuyor.

                   Cemil Meriç’in hayatındaki kadınlar onu hayatının sert iniş çıkışlarında kadınlara yaraşır nahiflikte, zenginlikte, sadakatta, vefada tamamlıyor onu. Önce duygu dünyasında ilk emekler.. Bir anne yalnızlığın ve gurbetin bütün incelikleriyle Cemil Meriç’in kozasında en hassas dokuyu hazırlıyor. Sonra Cemil Meriç’in entelektüel dünyasında okuma ve bilim aşkını ilk destekleyen insan, kardeşi için hayatını fedakarlıkla vakfeden ablası Zehra Hanım. O’nun hayatına okumada ilk pencereleri açar.

                    Cemil Meriç’in bütün birikimiyle bir sığınak, bir liman aradığı zamanlar.. Okumaları, araştırmaları, tetkikleri sonucu sahip olduğu ilmî birikim o noktaya gelmiştir ki hayatında duygusal, şefkatli dokunuşlara ihtiyacı vardır. Yörüngesini bulamamış fırtınaya tutulmuş bir gemi gibidir. İşte o an bütün yoksunluğuna rağmen “Refika-yı Şefika”sı karşısına çıkar: muhterem eşleri Fevziye Menteşoğlu hanımefendi.

                    Cemil Meriç’i kucaklayan, besleyen, özüne akışını sağlayan sadık bir eş Fevziye Hanım. Cemil Meriç’in uyanışında, kozasından çıkıp eserlerini vermeye başlamasında ve Cemil Meriç gibi gerçekten zor bir insanı şefkatiyle yumuşatmada eşinin yeri çok ayrıdır. Fevziye Hanım her başarılı erkeğin arkasındaki asıl gücün simgesidir aslında. Asla taviz vermek, terk etmek, yılmak yoktur.

                      O, Cemil Meriç’i ilk gördüğü an, onun gözlerindeki zeka ışıltılarına aşık olmuş ve ona inanmıştır. Bir eş olarak o’nun için yapmayacağı fedakarlık yoktur. Yeri gelir her türlü maddi zorlukları yaşar, kendi isteklerini sineye çeker, Cemil Meriç’in dünyası karardığında da onun dünyasının zarif ışığı olur. Sadece çocuklarının annesi olmaz Fevziye Hanım, birlikte kurdukları ilim yuvasını ziyaret eden bütün gençlere de annelik eder. Yuvasını kurmak, yaşatmak için hiçbir hizmetten kaçınmaz. Bu hizmeti bir İstanbul hanımefendisinin zarafetinde ve yumuşaklığında dokur. Dokunuşu saygıdır bu asil ruhlu hanımefendinin. Kitapta Fevziye Hanım’a ait anlatımlarda bir kelebeğin insanların yaşamına dokunuşunu ve zarafetini hissediyorsunuz.

                     Hakikatli bir evlat nasıl olur? Ümit Meriç’i kitapta takip etmek yeterli. Ümit Meriç, ailesinin kendisine verdiği tüm zenginlikleri vefalı ve sadık bir evlada yaraşır incelikte ruhi bir tamamlanışla yerine getirmiş bir evlat. Okuduğum onca kitaba rağmen bir evlat nasıl olunur sorusuna Veysel Karani hazretlerinden sonra Ümit Meriç hanımefendi de cevap bulabiliyorum. Babasının “Timuriçem Kraliçem” hitabında mana olarak karşılığını bulan bir evlat. Çocuk yaşlarında iken gözlerini kaybeden babasına bütün insani hasletlerin gerçeğini bulan bir idrakle “göz olmaya” karar veren ve bunu babası yaşadığı sürece bir vazife telakki eden bir evlat.

                     Yeri gelir babasının gören gözü, duyan kulağı hatta gönül iklimlerine açılan penceresi olur. Yuvalarını ülkesinin, milletinin hatta dünyanın hizmetine vakfederler. Önce okumalar. Doymak bilmeyen ve her daim ilme aç bir belleğe okumalar. Saatlerce evde, bahçede, plajda, merdivenlerde. Kızı okur, babası dinler. Kızı okudukça ilmini, hilmini arttırır. Bir kuşun gagasında taşıdığınca beslenir ilim deryasından. Beslendikçe hilmi de artar. Sonra baba konuşmaya başlar, kızı da notlar almaya. Bunun da zamanı, mekanı sınırlı değildir. Ümit Meriç aynı zamanda akademisyendir. Ama evde ve okulda tahsil devam eder. Bütün bu emekler nice eserin ilim, irfan ve kültür dünyamıza kazandırılmasıyla sonuçlanır. Ümit Meriç’in evlatlığı yediverenler gibi kuşatır Cemil Meriç’i.

                       “Babam Cemil Meriç” kitabı okundukça hem maddi, hem de manevi dünyamızda yepyeni pencereler açıyor. Cemil Meriç’in eserleri aydınlanıyor, eserlerin okuma haritası, kodları belirleniyor. Cemil Meriç okumaları çok yönlü okumalar gerektiriyor. Bu kitap Cemil Meriç üzerine yazılan kitaplar arasında temel kitap durumunda.

                       Bir evlat olarak Ümit Meriç, bana çok şeyler öğretti bu kitapta. Ümit Meriç hanımefendi ülkemin tüm gençlerine hatta anne babalarına nasıl evlat olunur üzerine bütün birikimlerini aktarmalı bence. Son sözler Cemil Meriç’le kızı arasında bir diyalogdan ve de kitaptan..

                       “Günler geçmekte, Cemil Bey’in artık yataktan kalkıp yürüyebileceği ümidi giderek sönmektedir. Bir gün Ümit babasının yemeğini getirir, onu doğrultur, arkasını yastıklarla destekler, yemeğini yedirir, suyu ile ilacını verir. Sonra yanına ilişir ve utansa da “Babacığım, benden razı mısınız?” diye sorar. Suyun son yudumunu içen Cemil Bey bir an duraksar, sonra Ümit’e, hayatının en büyük şeref beratını verir : “Eğer dünya kuruldu kurulalı, bir baba evlâdından razı oldu ise, o baba benim.” Tepsiyi mutfağa götürürken Ümit’in sağ gözünden akan tek bir yaş damlası tepsiye düşer.”

                        Ümit Meriç’in gözünden tepsiye düşen o damla, rahmet olup gönlümüze yağdı. Bizim de gözlerimiz yaşardı. Anne babanın rızasını almak ne kadar da önemli ve anlamlı. Razı olunan bir evlat, razı olunan bir anne baba olmak hatta razı olunan arkadaş, dost, akraba ve insan olabilmek ne kadar önemli. “Babam Cemil Meriç” kitabı sadece Cemil Meriç’i tanımak için değil içimizdeki insanı tanımak ve içimizdeki insana seslenmek için güzel bir kaynak.

“Kervan yürür, tesadüf tesadüfü düzeltir

Devrilen her nizamın sinesinden yine

Nizam fışkırıverir.”

Victor Hugo-Hernani’den (Çeviri: Cemil Meriç)

Kaynak : Babam Cemil Meriç – Ümit Meriç- İnsan Yayınları- Genişletilmiş Birinci Baskı- Şubat 2018, İstanbul