Önder GÜZELARSLAN

Önder GÜZELARSLAN

[email protected]

YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI ÜZERİNE

13 Mart 2021 - 11:02 - Güncelleme: 13 Mart 2021 - 23:59

YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI ÜZERİNE

Son günlerde yeniden gündemimizi meşgul etmeye başlayan bir konu var. Türkiye’de siyasiler tarafından belirli zamanlarda dile getirilen bu konu Anayasa meselesi. Özellikle 12 Eylül 1980 den sonra askeri vesayet altında yapılan Anayasanın artık tamamen sivilleşmesi arzulanıyor.

Yazımıza başlamadan önce Anayasa nedir ve Anayasa ile ilgili girişimler bugüne kadar neler olmuş onu bir inceleyelim.

Anayasa devletin kuruluşunu, yasama, yürütme ve yargılama kuvvetleriyle yurttaşların hak ve görevlerini düzenleyen temel kanundur. Anayasalar genel olarak temel hükümler koyarak, temel hak özgürlüklere yer verir ve onları güvence altına alırlar. Temel hükümler dışındaki değişebilir ayrıntılar diğer kanunlar ile çözümlenir. Alt kanunlar hiçbir şekilde Anayasaya aykırı olacak şekilde düzenlenemez. Devletin temel yapısını ortaya koyan anayasaların değiştirilebilmesi de yine kanunla belirlenen çerçeve dairesinde olabilmektedir.

Türkiye’de 1923 yılında Cumhuriyetle birlikte yeni devlet kurulunca, ilk Anayasa 20 ocak 1921'de Birinci Büyük Millet Meclisi tarafından yapılmıştır. Daha sonra  20 nisan 1924'te İkinci Büyük Millet Meclisi tarafından 2. Anayasa hazırlanmıştır. 27 mayıs İhtilalinden sonra Kurucu Meclis'in hazırladığı üçüncü Anayasa, 9 temmuz 1961'de halk oyuna sunularak milletçe kabul edilmiştir. 60 ihtilalinden sonra 71 de bir muhtıra ile demokrasiye tekrar ara verilmiş, 1971 den 12 Eylül’e giden süreçte koalisyonlar ve artan anarşist eylemler 12 Eylül 80 de yeniden bir ihtilali gündeme getirmiş. Ordu devlete el koymuş ve kurulan yeni hükümet 29 Haziran 1981'de çıkarılan kanunla bir Anayasa yapmak için "Kurucu Meclis" oluşturmuştur. Millî Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisinden oluşan bu meclisin, hazırladığı Anayasa 7 Kasım 1982 yılında halkoyuna sunulmuş, % 91,37 kabul oyu ile yeni Anayasa kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir.

1982 yılından bu yana yaklaşık 40 yıl geride kaldı. Bu süreç içerisinde her seçim döneminde veya uygun zeminlerde sivil Anayasa tartışmaları gündeme getirildi. Peki nedir sivil Anayasa?

Bağımsız yargı çerçevesinde, Anayasanın kurallar bütünü dahilinde, hiç bir fikirden etkilenmeyen, dil, din, ırk, cinsiyet gözetmeden bütün toplumun eşit haklar içinde yaşaması için oluşturulan kurallar bütününe sivil Anayasa denir.

Peki sivil Anayasa yapabilmek mümkün mü?

1982 Anayasası, Anayasada değişiklik yapılması usulünü 175. maddesiyle düzenlemiştir. Anayasanın 175. maddesi, Cumhurbaşkanına, Anayasa değişikliği sürecinin onay safhasında çok önemli yetkiler vermiştir. Cumhurbaşkanının sahip olduğu yetkiler Anayasa değişikliğinin kabul edilmesinde ulaşılan karar yeter sayısının beşte üç veya üçte iki olmasına göre değişmektedir.

82 Anayasası diye tabir ettiğimiz Anayasa üzerinde 1995 ve 2001 yıllarında kısmi değişiklikler yapılmış olsa da, omurga da önemli diyebileceğimiz ve parlamenter sistem yerine başkanlık sistemine geçiş sürecini hazırlayan değişiklik 2016 yılında olmuştur. 2016 Kasım ayında gündeme gelen sistem değişikliğiyle birlikte, 21 maddelik Anayasa değişikliği önerisi üzerinde görüşmek için iktidar partisi ve MHP bir araya gelerek uzlaşmış, referanduma gidilmesi için gerekli olan meclis onayı sürecini başlatmış oldular. Mecliste Anayasa değişikliğini oluşturacak gerekli çoğunluk olan 367 oy sağlanamadığı için Meclis Anayasa Komisyonundaki görüşmelerin tamamlanmasının ardından 18 maddelik değişiklik teklifi  referanduma sunulması ve beşte üç oy çokluğu gerektiren 330 oyu elde etmek için meclise sevk edildi. Meclisteki oylamalar 9 Ocak 2017'de başladı ve oylamanın ilk turu 15 Ocak'ta tamamlandı. Oylamanın ikinci turu ise 20 Ocak'ta tamamlandı ve teklifin bütün maddeleri 339 oy ile meclisten geçmiş oldu. Onaylanan değişikliği yürürlüğe koymak için yapılan nihai oylama referandum sınırı olan 330'u geçerek 339 oyla kabul edilmesine rağmen doğrudan yürürlüğe girmesi için gerekli olan 367 barajının altında kaldığından, 16 Nisan 2017’de referanduma gidildi ve referandum da % 51,41 evet; % 48,59 hayır oyu çıkarak Anayasa değişiklikleri onaylanmış oldu.

Bundan sonra Anayasa değişikliği için de, 200 milletvekilinin yazılı teklifi gerekeceği ve Anayasanın değiştirilmesine yönelik teklifler, TBMM Genel Kurulu'nda iki kez görüşülüp, yapılan gizli oylama ile değişiklik teklifi sonuca bağlanması; kabul  yeter sayısının; toplam milletvekili sayısının 3/5'i veya 2/3'ü olacağı belirtilmiştir. Eğer Anayasa teklifinde yapılacak değişiklikler mecliste yeterli kabul oyu alırsa Cumhurbaşkanı’na gönderilecek. Cumhurbaşkanı, değişikliği, bir daha görüşülmek üzere meclise iade edebilir, gerektiği durumda halk oylamasına da götürebilecektir.  

Bu bilgiler ışığında bugüne geldiğimizde sivil bir Anayasaya ihtiyaç var mıdır ? sorunsuna verilebilecek cevap elbette vardır olacaktır. Ancak nelerin ne şekilde değiştirileceği konusunda geniş mutabakat aranmalıdır. Genel olarak yargıya dair içerikler üzerinde durulmaktadır. Bugün aslında kuvvetler ayrılığı dediğimiz yasama, yürütme ve yargı üçlemesinde yargı kanadı ciddi yara almış durumda. Mahkemeler bağımsız olması ve hukuki karar vermesinin ötesinde siyasallaşmıştır. Bu da yönetime ve hayata dair endişeleri arttırmaktadır. Başkanlık sistemi ile birlikte parlamento da neredeyse of vaziyete düşmüştür. Parlamento yasama ve denetleme görevi yapmanın ötesinde işlerle uğraşır hale gelmiştir. Bir defa parlamentoyu oluşturan milletvekillerini belirleyen siyasi parti üst kurulları iktidarda oldukları yönetim mekanizmasının başında oldukları süre içerisinde yaptıkları hata ve yanlışları kim nasıl denetleyecek. Ya da hangi saik ile bunu yapacak. Burada bir tezatla karşı karşıyayız.

Bu arada iktidar tarafından sürekli dile getirilen reform paketi içinde neler yer alacak. Reform bütün kesimleri nasıl kuşatacak. Toplumun bütün katmanlarının arzu ve isteklerine yer verilebilecek mi? Fikir hürriyetine, özgürlüklere ne kadar cevap verebilecek. Bugün bütün siyasi partilerin en büyük endişesi gerginleşen ve kutuplaşan siyaset ve bunun topluma yansıması. Bir taraftan terörle mücadele verilirken bu mücadele sivil halka nasıl yansıyor. Doğu ve Güneydoğu’daki halk ne şekilde devleti ile barışık bir atmosfer soluyacak. Ülkenin toprak bütünlüğü asla tartışılmaz. Ancak vatan toprağının bir ucundaki insanın aldığı hizmet ve gördüğü muamele diğer ucundakiyle eşit olmalıdır ki, vatan parçası bir bütün olarak algılanabilsin. Daha doğrusu devlet bir baba şefkatiyle kucaklayıcı olmalıdır. Yönetim anlayışında siyasi kaygılardan ziyade ülkenin geleceği konusu üzerinde durulmalı ve bu meyanda kamu hizmetleri yürütülmelidir. Kamu bürokratları siyasi endişe taşımamalıdır. Devletin bir görevlisi olarak devlet adına hukuk ve kanunlar çerçevesinde herkese eşit mesafede bir anlayış çerçevesinde hizmetini, işini yapmalıdır. Toplumun temel değer yargılarının, ahlaki değerlerinin güvence altına alınması gerekir. Bugün maalesef bağımsız olan mahkemelerin büyük çoğunluğu siyasallaşmış durumda. Hukukî karardan çok siyasî karar verir duruma gelmiştir. Öncelikle bu yapının düzenlenmesi gerekir. Toplumun her ferdi kanunlar karşısında eşit sayılmalıdır. Bunu sağlamak yeterli değil. Bununla birlikte kanunlar öyle açık ve sarih olmalı ki, bir suç işleyen ya da kanunsuz bir işlem yapan biri bir avukat olmasızın kendini savunabilmeli. Bunun olabilmesi içinde hakim ve savcının sadece ve sadece hukukî karar veriyor olması gerekir. Kanunda yazılı olan suçun dışında siyasi erkin beklentisi ne olur diye düşünerek hüküm vermemelidir. Yeni Anayasa dillendirildiği bu günlerde reform paketi konuşulmaya devam ediyor. Reform paketi içinde bir diğer konu da ekonomik konular. Bu konuda yazılacak ve söylenecek çok şey var. Kısa ve öz ifade edecek olursak bütün bir millet olarak mal ve hizmet üretir konuma gelmeliyiz. Üreten bir ekonomik yapı tercih edilmelidir. Özellikle rant ekonomisi, borca dayalı para sisteminden, faiz ve döviz sarmalından kurtulmamız gerekir. Burada yapılacak en önemli işlerden birisi de odaların milleti sömürmesine müsaade edilmemesi. Artık esnaf odası, ticaret odası adı altında kurulmuş ne kadar oda varsa sömürü düzeni şekilde çalışmalarına müsaade edilmemeli. Devlet öyle bir ticari düzenleme yapmalı ki odalar insanları sömürememeli. Hiçbir hizmet üretmeyen odalardan bütün meslek sahipleri ve odaya bağlı iş yapmak durumunda kalan insanlar artık bu odaların tavrından yaptıkları uygulamalardan bıkmış ve usanmış durumdalar. Üreticiye, üreten insana gerekli kolaylıklar sağlanmalı, üretici bir sürü prosedür altında ezilmekten kurtarılmalıdır.

Yine yeni anayasa da yer alması gereken önemli bir diğer konu bireylerin sosyal hakları. Hiçbir şekilde imkanı olmayan insanlara devlet kol kanat germelidir. “parası olmayan” hiçbir kimse asgari insan haklarından mahrum edilmemelidir. Yaşam hakkı, eğitim hakkı en asgari düzeyde herkesin alması sağlanmalıdır. “İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın” prensibi benimsenmelidir. 

Darbeler sonrası hazırlanan Anayasaların ülkemize ağır maliyetleri olmuştur. Milli iradenin yetkilerini kısıtlayan Anayasalardaki çarpıklıklar bütün değişikliklere rağmen tam olarak giderilememiştir. Yeni Anayasa hayata geçirilebilirse millet iradesi ile yapılmış ilk sivil Anayasa olacaktır. Bunun için bütün toplumun ortak katkı sunacağı çalışmalara ihtiyaç var. Hiçbir grup ve kesimi yok saymadan, büyük bir konsensüs kurularak, millet iradesine dayanan  sivil Anayasa bir an evvel hayata geçirilmelidir.
   

 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum