3 BİN YILLIK TARİHİ ANTİK KENT SEBASTAPOLİS
Ülkemiz coğrafyası Anadolu toprakları tarihin her döneminde insanlığa kucak açmış bereketli topraklar. Bu topraklarda her döneme ait izler bulmak mümkün. Bu izlerden birisi de şirin ilimiz Tokat’ın köklü tarihine şahitlik etmiş olan Sebastopolis Antik Kenti’dir. Antik Kent şehirde yaşayan insanlar tarafından bilinse de şehir dışında pek fazla bilinmemektedir.
İstanbul’da düzenlenen Tokat günlerini ziyaret ettiğimde öğrendiğim bu Antik Kent ve termal şehri Sebastapolis (Sulusaray) hakkında biraz araştırma yaptım. Edindiğim bilgileri ve Anadolumuzun bu şirin tarihi yerleşim yerini sizlerin de tanıması için bu yazıyı kaleme almış bulunuyorum. Ülkemizin her noktasında yer alan tarih, kültür ve tabiat güzelliği gezilip görülmeye değer değerlerimiz arasında gelmektedir.
Sebastopolis Antik Kenti, Tokat merkezine 68 km uzaklıkta bulunan Sulusaray ilçe merkezinde yer almaktadır. Antik Kent’in tarihi ilk Tunç Çağında başlayan büyük bir höyük üzerine kurulması ile başladığı bilinmektedir. Daha sonraki çağlarda da burada yerleşimin devam ettiğini ispatlayan arkeolojik bulgulara rastlanılmıştır.
Bugün üzerinde ilçe evlerinin bulunduğu höyükte yapılan çalışmalarda elde edilen buluntular, höyüğün Erken Tunç (M.Ö. III. binyıl), Hitit (M.Ö. II. binyıl) ve Frig (M.Ö. I. binyılın ilk yarısı) dönemlerinde iskân edildiğini ortaya koymuştur. Ancak yine de bu antik yerleşim yerinin hangi yılda kurulduğu hakkında net kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde, bazı kaynaklar kentin M.Ö. 1. yüzyılda kurulduğunu ortaya koymaktadır. Buradaki yerleşim yeri planı olarak Bergama Antik Kenti’ne benzemektedir. Şehirde bulunan en önemli kalıntılar arasında tapınak, hamam ve aslan heykeli yer almaktadır. Sebastopolis, kelime olarak ulu, azametli ve büyük anlamına gelmektedir. Antik kentten çıkartılan kalıntılar ve birçok diğer eserler, Sebastopolis Açık Hava Taş Eserler Müzesi ve Sebastopolis Mozaik Evi Müzesi ismiyle açılmış olan müzeye taşınarak halkın ziyaretine sunulmuştur.
Sulusaray’da bulunan bu antik kentin, Sebastopolis adını almadan önce Karana adını taşıdığını ünlü tarihçi Strabon’dan öğrenmekteyiz. Karana, Ateporix adlı yerel bir Galat beyinin başkenti durumunda iken, Ateporix’in ölümünden sonra bu küçük eyalet, Roma İmparatorluğu’na dahil olur ve Pontus Galaticus Eyaleti’ne bağlanır. Bu bağlamda, şehrin tarihi M.Ö. 3 Ekim’inden itibaren başlamaktadır.
Sebastapolis Roma Dönemi’nde önemli bir yerleşim yeri olarak karşımıza çıkmaktadır. M.S. 98-117 yılları arasında Roma İmparatoru Traianus zamanında ve Pontus Galaticus’la, Polemoniacus Eyaletlerinden ayrılarak Kapadokia eyaletine dahil edilmiştir. Traianus zamanında Sabastopolis’de sikke basılmaya başlanmış ve bu yönüyle Traianus döneminde Anadolu’da Sebastopolis’i Romalılaştırma merkezi yapmak istediği anlaşılmaktadır. Roma Dönemi’nde zengin ve mamur bir kent olarak karşımıza çıkan Sebastopolis, Roma imparatorları tarafından ziyaret edilmiş ve burada imparatorlar onuruna gymnasium, stoa gibi yapılar inşa edilmiştir. Özellikle İmparator Hadrianus döneminde Roma İmparatorluğu'nu baştanbaşa dolaşmış bu ziyaretleri sırasında Sebastopolis’e de uğradığı burada ele geçen yazıtlardan ve kaynaklardan anlaşılmaktadır. Yine bu yazıtlardan anlaşılacağı üzere, Hadrianus’tan itibaren Sebastopolis’te imparatorlar için kültler ve oyunlar düzenlendiği bilinmektedir. Hatta Sebastopolis Senatosu ve halkı, Atina’ya iki elçi vasıtasıyla I. Olimpiyatlarda Olimpia yakınlarında bir yere dikilmek üzere Hadrianus heykeli göndermiştir. Heykel, Hadrianus’un M.S. 131’deki Sebastopolis’i ziyaretinden sonra M.S. 132’de kutlanan olimpiyatlar sırasında dikilmiş olacağı ifade edilmektedir.
İmparator Hadrianus Dönemi’nde Sebastopolis’te yapılan bir gymnasium, tapınak, etrafında dükkân ve atölyelerin olduğu bir stoa, bir giriş kapısı, gladyatör ve hayvan dövüşlerinin yapıldığı bir stadyum gibi yeni yapılar ile gelişimini devam ettirmekle beraber, asıl önemini ve gelişimini Flaviuslar zamanında yapılan yol şebekesi inşasıyla kazanmıştır. Önemli yollar kavşağında yer alan Sebastopolis, Galataia’yı Kappadokia’ya oradan da Pontus ve Ermenia’ya bağlayan yollar üzerinde yer alması şehrin o dönemde önemini arttırmıştır.
Roma İmparatorluğu’nun Doğu ve Batı Roma olarak ikiye ayrılması ile Doğu Roma yani Bizans’ın hakimiyetinde kalan Sebastopolis o dönemde bir piskoposun ikametgâhı durumunda olmuş ve burada, Erken Hıristiyanlık Dönemi’ne ait Asya’nın en büyük kiliselerinden birisi inşa edilmiştir. Genel olarak Bizans Dönemi’nde yoğun bir iskânın olduğu kent, daha sonra Sasani ve Arap saldırılarına uğramıştır. Anadolu’nun kapılarının Türklere açıldığı 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra bu bölge Türk egemenliğine geçmiştir. Zaman içerisinde eski önemini yitirmiş olan bu bölge küçük bir Türk köyü olarak anılmıştır. Sırasıyla Danişment, Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyeti altına giren kent, Antik Kenti’n yakınındaki sıcak su yani termal kaynaklarından dolayı Sulusaray ismini almıştır. Bölge özellikle 19. yüzyılda savaşlar ve Rus işgalleri ile Anadolu’ya gelen Çerkez muhacirlerin yerleştiği bir köy haline gelmiş, zaman zaman çeşitli sebeplerle ilçe merkezi yer değiştirse de 20 Mayıs 1990 tarihinde ilçe yapılarak Tokat iline bağlı bir ilçe olmuştur. İlçe de Çekerek Irmağı üzerinde ne zaman yapıldığı kesin bilinmeyen tarihi bir köprü yapılmış ve bugün de hala kullanılan tarihi bu köprü Roma döneminde yapıldığı zannedilmektedir.
Sulusaray aynı zamanda zengin termal kaynaklara sahiptir. Tarihi Antik kent yakınlarında yer alan termal kaynakları içinde sodyum klorür, sülfat ve bikarbonat gibi mineraller bolca bulunmaktadır. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bu termal kaynaklar etkin bir şekilde kullanılmıştır.
Bugün dağlarla çevrili Çekerek Irmağı kenarında kurulan Sulusaray ilçesi, ilçe de inşa edilen oteller ile turizme açık bir bölge haline gelmiştir. Özellikle romatizmal hastalıklara şifa sunan termali ve Antik yerleşim yerleri görülmeye değer bir bölgemizdir.
FACEBOOK YORUMLAR