TOROSLARIN HIRÇIN ADAMI DELİ RÜZGÂR SERDENGEÇTİ
Çocukluk yıllarımdan kalma bir alışkanlık okuma hastalığım hız kesmeden devam ediyor. Nereye gitsem bir kitap ile karşılaşsam hemen ilgimi çeker. İçlerinden okumadıklarım varsa izin ister alır okur ve geri iade ederim. Geçtiğimiz günlerde öğrencilik yıllarından elinden tuttuğumuz bir genç kardeşimiz Adıyamanlı Osman Alan’ı muhasebecilik yaptığı Sefaköy’deki ofisinde ziyaret ettim. Rafta birçok kitap gördüm ilk elime geçen kitap Prof. Dr. Cemal Kurnaz’ın kaleme aldığı deli rüzgâr isimli kitap bu kitabın konusu Aksekili Osman Yüksel Serdengeçti. Biraz biyografi, biraz roman biraz da tarih anlatan kitap epey sürükleyici olunca hakkında da birçok şeyi merak ettiğimden bir solukta bitirdiğim kitaplar arasına girdi. Serdengeçti hakkında birçok merakımı bu kitapla gidermiş oldum. Bu vesile ile de Serdengeçti’yi daha yakından tanıyalım diye bu yazıyı kaleme almış oldum.
Cemal Kurnaz hemşerisi olan Serdengeçti’den bahsederken Torosların hırçın çocuğu diye ifade ediyor. Ulu dağlar ile onun kahramanlıkları arasında benzerliler kurmaya çalışıyor. Serdengeçti için yaratılış olarak büyük kahramanlar ailesindendir diyerek onu kabına sığmayan, içinde bitip tükenmeyen bir enerji kaynadığını bu haliyle Ferhat’tan bile daha önde dağları delip geçen dik başı ile gökleri bile delip geçtiğini vurgulamıştır.
Büyük bir cihan devleti olan Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı bir dönemde 26 Temmuz 1917 yılında dünyaya gelen gazeteci-yazar, şair ve Milletvekili Osman Yüksel Serdengeçti alimler yatağı diye bilinen Antalya’nın Akseki ilçesinde doğmuştur. Asıl ismi ise Osman Zeki Yüksel’dir. Uzun süre yayınladığı Serdengeçti dergisinde bu imzayla çıkan yazılarından dolayı bu soyadıyla tanınmıştır.
Osman Yüksel Serdengeçti’nin doğduğu topraklar dağlık, kayalık yerler. Hatta insan ölse gömülecek toprak bile bulmak zordur bu toraklarda. Kendisine Akseki ile ilgi burada ne yetişir diye sorduklarında burada hiçbir şey yetişmez sadece insan yetişir der. Aralarında Ahmet Hamdi Akseki, il eski müftülerden Hacı Salih Efendi’nin de bulunduğu âlimler yetiştirmiş bir aileye mensup olan Serdengeçti’nin ailesi ‘Osmanbaşılar’ diye anılan bir ailedir. Serdengeçti ilkokulu Akseki’de, ortaokulu yatılı öğrenci olarak Antalya’da okumuştur. Annesi Emine hanımı 11 yaşında kaybeden Serdengeçti’nin babası Salim Efendi ilim erbabı bir kişidir. 9 yıllık müftülük görevinde bulunmuş ve ilk görev yerine yine kendi memleketinde Akseki’de 1 Mart 1922 yılında tayin edilmiştir. Osman Yüksel Serdengeçti babası için bir dönem Diyanet İşleri Başkanlığı yapan yakın akrabası Ahmet Hamdi Akseki’den ilim yönünden daha üstün olduğunu dile getirmiştir.
Osman Yüksel Serdengeçti Lise’nin ilk sınıfını da Antalya’da okur, daha sonra 1937 yılında Ankara Erkek Lisesi’ne kayıt yaptırır ve liseyi Ankara’da bu okulda tamamlar.
Serdengeçti, Lise olgunluk sınavını pekiyi derece ile bitirmiştir. O yıllarda okulu pekiyi derece ile bitirenler sınavsız üniversiteye alınırmış hatta o dönemde Avrupa’ya bile gitmeye hak kazanmasına rağmen bunu tercih etmeyip Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine kayıt yaptırmıştır. Fakülte’de ikinci sınıf öğrencisi iken Mayıs 1944’teki olaylara karıştığı için yükseköğrenimini tamamlayamaz. Bu dönemde Nihal Atsız ve Alpaslan Türkeş’le birlikte bir süre cezaevinde tutuklu kalır. Bir süre de Malatya’da, Ahmet Emin Yalman davasından tutuklanır, burada “üstad” olarak benimsemiş olduğu Necip Fazıl’a hapishane arkadaşı olur. Bu hapishane arkadaşlığıyla ilgili fıkralar üretilmiştir. Serbest bırakılınca öğrenimine devam etmek istediyse de okumasına izin verilmemiştir. Serbest kalınca yeniden Serdengeçti dergisini çıkarmaya devam etmiştir. Pek çok sayısı toplatılan bu dergide çıkan yazıları nedeniyle hakkında çok sayıda dava açılmış ve sık sık tutuklanıp serbest bırakılmıştır.
1947-1962 yılları arasında yayınladığı Serdengeçti isimli aylık dergi sık sık tutuklanması ve derginin kapatılması yüzünden ancak otuz üç sayı yayımlanabilmiştir. 1952 yılında Bağrı Yanık adında tek sayfalık mizah gazetesi de sadece bir sayı çıkabilmiştir. Bunun üzerine yazı hayatını Yeni İstanbul, Zafer, Türk Yurdu, Millî Gazete, Çağlayan gibi gazete ve dergilerle devam ettirmiştir. Yazılarında ve çıkardığı Serdengeçti dergisinde sürekli tek parti dönemini eleştirmiştir. Hatta yazılarına devam ettiği döneme akrabası olan dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’yi bile birçok kez zor durumda bırakmıştır. Çok renkli bir hayat süren Osman Yüksel Serdengeçti bir ara siyasete atılmaya karar verir. İlk siyasi deneyimi1954 seçimlerinde memleketi Antalya’dan bağımsız milletvekili adaylığı ile olur. Ancak hakkında çıkartılan asılsız haberler ve karalama sonucunda o yıl Milletvekili seçilemez. 1955 yılında Antalya’dan İl genel Meclisi seçilir fakat bu görevi kendisine yakıştıramaz iki yıl sonra bu görevinden istifa eder.
Serdengeçti siyasi deneyimlerine bir süre daha devam eder ve nihayet 1965-1969 döneminde Adalet Partisi’nden Antalya milletvekili olarak 10 Ekim 1965’te meclise girer. Milletvekili seçildiği dönemde meclise ilk gireceği gün yaşadığı olayı değer verdiği dostu Süleyman arif Emre şöyle anlatmaktadır:
Serdengeçti kravat takmaz, kravatı yok, saçı başı dağınık üstü başı perişan halde birlikte meclisin kapısına geldik. Polisler Serdengeçti’yi durdurmuşlar:
-Şişt hemşerim, sen bu taraftan giremezsin. Bu kapı milletvekillerine mahsus. O da polislere dönerek:
-Yahu bende milletvekiliyim.
Amvabey, bizi işletme. Hani giriş kartın? Diye sorduklarında,
Serdengeçti kimliğini gösterir ve içeri girer. Polisler de kendisinden özür dilediler.
Meclise kravatsız gelişiyle, nükteli sözleri ve muhalifliği ile damga vuran Osman Yüksel Serdengeçti Milletvekili seçildiği partisini ve yöneticilerini sürekli eleştirmesi sonucunda 15.2.1967 yılında dolayı partiden ihraç edilmiştir. Daha sonraki dönemlerde başka partilerden meclise girmeyi denediyse de başarılı olamamış ve milletvekili seçilememiştir.
Akrabalarından İsmet Hanım’la evlenmiş olan Osman Yüksel Serdengeçti ömrünün son yıllarında parkinson hastalığına yakalanmıştır. Uzun süren tedavilere vücudu cevap vermeyince 10 Kasım 1983’te tedavi gördüğü Ankara Hacettepe Üniversite Hastanesi’nde vefat etmiştir. Mezarı Ankara’da Cebeci Asrî Mezarlığı’ndadır.
İslam inancına samimiyetle bağlı bir fikir ve dava adamı, politikacı, gazeteci, mizah ustası ve iyi bir hatip olan Serdengeçti, hamasî ve lirik şiirlere imza attı. Ağıtlar ve sosyal konulu şiirler yazmıştır. Mazlumların her daim sesi olmuş ve komünizm ile ciddi mücadele vermiştir. Kültür emperyalizmine de dikkat çeken Serdengeçti, Mabetsiz Şehir, Gülünç Hakikatler, Bir Nesli Nasıl Mahvettiler, Bu Millet Neden Ağlar, Akdeniz Hilalindir, Ayasofya Davası, Türklüğün Perişan Hali, Mevlâna ve Mehmet Akif, Kara Kitap, Müslüman Türk Çocuğunun Şiir Kitabı, Kanlı Balkanlar, Said Nur ve Talebeleri, Kanunî Devrinde Bir Sefirin Hâtıratı, İlimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk, Beynelmilel Yahudi, Sokrat’ın Müdafaası (Eflatun, Ankara 1962); Peygamber Kahraman Muhammed, Serdengeçti’nin Mahallenin Yedi Delisi (hikâye), Millî Görüş, Olur mu Böyle Olur mu, Kardeş Kardeşi Vurur mu adlı eserler geride bırakmıştır. Yine bunun yanı sıra gazete ve dergilerde, kitaplarına girmemiş çok sayıda makalesi vardır.
Kalemini Hak yolunda bir kılıç gibi kullanan, bu nedenle de Anadolu’da efsanevi bir kahraman gibi tanınan Osman Yüksel Serdengeçti, düşüncelerini çok açık ifade edemediğinde espri ve mizah yeteneğini kullanmış, karikatürize ettiği olay, uygulama ve düşünceleri eleştirmiştir. Yazı ve şiirlerine hâkim olan heyecan dışında hicivleri ve esprileri de muhaliflerini yaralayacak kadar keskin olmuştur.
Bu yazı vesilesiyle kendisini rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
FACEBOOK YORUMLAR