Önder GÜZELARSLAN

Önder GÜZELARSLAN

[email protected]

BİR LİYAKAT ÖRNEĞİ GAZNELİ MAHMUT VE AYAZ'IN HİKAYESİ

24 Ağustos 2022 - 10:06

BİR LİYAKAT ÖRNEĞİ GAZNELİ MAHMUT VE AYAZ’IN HİKAYESİ

Liyakat; uygun düşmek, yaraşır olmak demektir. Liyakat sistemi yani işi ehline verme olayı dünyadaki çalışma hayatını yandaşlığa ve kayırmacılığa karşı koruyucu bir kalkandır. Liyakati olmayan bir sistemin adaleti yoktur. Adaletin tesisi liyakatin tesis edilmesi ile mümkündür.  
Yazımıza işi ehline vermeyi bizlere çok güzel bir şekilde izah eden Gazneli Mahmut ile Ayaz arasındaki şu hikâye ile devam edelim.
İlk Müslüman Türk Devletlerinden biri olan Gazneliler’in büyük sultanı Sultan Mahmut Gaznevi saltanatı boyunca İslam dinine ve Müslümanlara yaptığı nice hizmetlerle bilinmektedir. Hindistan gibi büyük bir coğrafyayı İslam Diniyle buluşturmuştur. Müslümanların gönül dünyasında daima yad edilmiş nice eserlerde hayatı, menkıbeleri ve faziletlerine yer verilmiştir. Gazneli Mahmut ve onun has adamlarından biri olan Ayaz ile olan dostluğu ve aralarındaki hukuku anlatan iki güzel menkıbe de Mevlana’nın Mesnevi’sinde yer almaktadır.
Bir gün Gazneli Mahmut avlanmaya çıktığı vakit avının peşinde adamlarından ayrı düşer, yorulur ve bir hayli de susamıştır. Yolda Ayaz'ın evine rast gelir. Ayaz Sultan'ı tanımamasına rağmen kılığına kıyafetine bakarak büyük biri olduğunu anlar. Ona gerekli hürmeti, ilgi ve alakayı gösterir, onunla hoş ve sohbet eder. Oldukça susamış olan Sultan kendisinden su istediğinde:
-Babam su almaya gitti, birazdan gelir, diyerek sohbeti biraz daha uzatır. Aradan bir müddet geçince eve geçip Sultan'a su ikram eder. Sultan bu durumu sual edince delikanlı Ayaz şöyle cevap verir:
-Efendim terli ve yorgundunuz. Suyu hemen verseydim üşütüp hasta olabilirdiniz. Terinizin soğuması için sizi beklettim sonra suyu getirdim, bağışlayın.
Bu cevaptan bir hayli memnun olan Sultan Mahmut çocuk yaştaki bir köylünün bu zekasına hayran kalır ve ailesinin rızasına olarak Ayaz'ı yanına alır. Ayaz zamanla Sultan Mahmut’un yanında yüksek rütbeli memurlardan biri konumuna gelir, aynı zamanda da Sultan’ın en has adamlarından biri olur. Öyle ki aldığı maaş fitneye sebep olur ve beylerden birisi nasip bir dille Ayaz'a niçin otuz adama verilen ücret kadar maaş verildiğini Sultan'a sual eder.
O vakit suale cevap vermeyen Sultan ilerleyen günlerde bir hayli adamı ile beraber ava çıkar. Av esnasında uzaktan bir kervanın geçtiğini gören Sultan, adamlarından birini yollayarak:
-Öğren bakalım bu kervan nereden geliyor, der.
Bir müddet sonra dönen adamı:
-Efendim kervan Rey şehrinden geliyor, deyince, Sultan bu defa:
-Peki bu kervan nereye gidiyormuş, diye sorar.
Adam bu suale cevap veremez, bunun üzerine bir başka adamını bu sorunun cevabını öğrenmesi için gönderir. O adam geldiğinde kervanın Yemen’e gittiğini öğrenirler. Sultan bu kez kervanın yükünü sorar ancak bu soruda cevapsız kalır. Bu şekilde bir hayli adam kervana gider gelir ama teşekküllü bir bilgi edinemeden Sultan’ın yanına döner. Bunun üzerine Sultan Ayaz'ı yanına çağırttırır. Ayaz’a kervanın nereden geldiğini öğrenmesini emrede. Ayaz Sultan’a:
-“Efendim kervan görünce sizin soracağınızı tahmin ettiğim için kervana evvelce vardım. Kervan Rey şehrinden yola çıkmış. Yemen’e gitmektedir. Şu kadar insan var, şu kadarı silahlı, bu kadar at, şu kadar deve mevcut. Bunlar filanca kabileye mensup, Yemen’de de filanca kişilerle ticaret yaparlar.” diyerek ve daha bir hayli malumatı Sultan’a arz eder.
Ayaz Konuşurken onun maaşına itiraz eden beyler Ayaz’ı ağızları açık dinlerler Sultan Mahmut'un Ayaz'ı taltifini, Ayaz'ın işteki maharetin idrak edip Sultan’dan af dilerler.
Gazneli Mahmut'un Ayaz'a verdiği değeri kıymeti anlatan aralarındaki kuvvetli dostluğu ifade eden daha nice hikayeler benzeri eserlerde yer almıştır Sultan'ın Ayaz'ı keşfi ise üzerinde durulması gereken bir hadisedir. Sıradan bir köylü olarak yaşamakta iken Sultan'ın Ayaz’ı saraya alması, onu yetiştirmesi neticesinde Ayaz, Sultan'ın has adamlığını yapacak bir duruma gelmiştir.
Bir yöneticinin kıymetini arttıran hususlardan biri de insanın sermayesini en iyi şekilde değerlendirmesi, onu işleyip değerini en üst seviyeye çıkarılabilmesi gizlidir. Gazneli Sultan Mahmut bu yönüyle de başarılı bir yönetici olarak İslam tarihinde yerini almıştır.
Bu hikâye de bize liyakat ve ehliyetin önemini çok güzel bir şeklide anlatmaktadır. İyi bir idareci veya devlet başkanı sadece ehil insanları göreve getirmekle başarı sağlayamaz. Liyakat başarıya giden yolda eksik kalır. Liyakat ile birlikte yöneticilerini yani insan sermayesini en uygun ve en iyi şekilde kullanması gerekir. Bugün bunun eksikliğini ziyadesiyle hissetmekteyiz. Devlet adamını başarıya taşıyan çevresindeki liyakatli seçilmiş doğru yöneticiler ve onunla birlikte yol yürüyen sadık sadakatli güvenilir insanlardır.
Yazımızı Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bir sözü ile bitirelim. Rasûlullah Efendimiz “Emanet kaybedilince kıyameti bekleyin.” Buyurmaktadır. Hz. Peygamber Efendimizin bu sözü özellikle inanan insanlar tarafından çok önemli bir uyarı olarak kabul edilmelidir. Emanet ehline verilmeyip, ulufe dağıtılır gibi bizim taraftarımız diyerek her önüne gelene yöneticilik verilirse vay hailimize. Emanete hıyanetlik ederek, liyakati bir kenara koyarak hareket edersek başımıza gelecek olanların sorumlusu kendimiz oluruz. Son söz.
Toplumsal düzenin sağlanabilmesi, adaletin adil bir şekilde uygulanabilmesi için liyakatin yönetimin merkezinde yer alması mutlak bir zorunluluktur.


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum