Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TÜRKİYE VE ORTADOĞU

25 Kasım 2014 - 22:57

TÜRKİYE VE ORTADOĞU

NACİ YENGİN
Ortadoğuda herkes kendi Hilalinin peşinde. Halbuki Hilal İslam coğrafyasının ortak sembolüdür. Her ülke kendi hilalinin peşine düşünce ortaya pek çok hilaller ve pek çok İslam anlayışı, algıları çıkıyor. İşte o zaman bir Musa'nın çıkmasını, bir İbrahim'in gelip putlarımızı kırmasını beklemeye başlıyoruz. Ancak bu boşuna bekleyişlerimiz hiçbir zaman sonuçlanmayacaktır. Her Hilal savunucu ülke, rejim ve guruplar ortak Hilal peşinde koşmadıkça kendi oluşturduğumuz putlarımız bizi kendilerine ram etmeye devam edeceklerdir. Dün böyleydi bugün böyledir ve korkarım gelecekte de böyle olmaya devam edecektir!
Umulur ki putlarımızı ayaklar altına alır ve İslam'ın din ve dünyaya bakışı algılarımızı ve bizi değiştirebilir!

Fransız siyaset bilimci Gilles Kepel Türkiye'nin 'Birinci Dünya Savaşı sonrası çizilen yapay sınırların dikişlerinin patlattıığı'nı ifade ediyor!

Türkiye Sykes-Picot tarafından çizilen Ortadoğu haritasının dikişlerini bırakın patlatmayı bu haritayı, milletin makus talihini geri çevirme şansına sahiptir. Yeter ki idari, siyasi ve sosyal kodlarıyla oynanmasın!

Türkiyenin millet ve devlet olarak idari siyasi ve kültürel kodlarıyla oynanmıştır. Yeni bir devlet oluşturmak adına Yunandan, Hitit’ten, Sümerden medet umulmuştur. Bunların boş çıkması üzerine Batı’dan idari, siyasi, kültürel ve ekonomik kurum, anlayış ve değerler monte edilerek yeni bir ulus varedilmek istenmiştir!

Ancak artık tarihi tersine çevirmek, şartları geriye götürmek mümkün değildir. Ortadoğu 1916 şartlarına göre daha bir kaos ve açmazın içindedir. Ortadoğu ülkelerinin bu kaostan kurtulmasını beklemek hayaldir. Ortadoğu’yu kaos sarmalından kurtarmak isteyen Türkiye’nin atacağı kararlı ve kapsamlı adımlar olmalı ve olacaktır.

Ortadoğu Uzmanı Prof. Dr. Gilles Kepel Türkiye'nin yeni dış siyasetini değerlendirirken şunları söylüyor: “Araplar için Osmanlı İmparatorluğu emperyal bir baskı demektir. Türkiye'nin politikası için neo-hilafet demek daha doğru. Kaldırıldığı dönemde hilafet, ruhani ve politik bir liderlik olarak görülüyordu. Bugünkü tablo aynı.” Neo İslam olarak adlandırılan Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği politika birçok Ortadoğu uzmanı tarafından da kabul ediliyor. Halbuki kamuoyu Türkiye’nin son dönemde Neo Osmanlıcı bir politika izlediğini ortaya atarak emperyal düşüncenin yeniden canlandırılmak istedindiği zehabına kapılmıştı! Bunun doğru olmadığı son dönemde yüksek sesle söylenmeye başlandı. Uygulamalar ve atılan adımlar da ılımlı bir din anlayışının hızla uygulamaya konulduğunu göstermektedir.

Neo İslam algısı kamuoyunun yabancı olduğu yeni bir model mi yoksa tarihi kökleri var mı?

Türkiye’nin izlemeye çalıştığı ve daha çok dini Ortadoğu açılımının politik yanı her ne kadar yaşanan bölgesel kaostan yara almışsa da önümüzdeki dönemde olumluya dönüşecek gibi görünmektedir. Mezhepler ve milletler üstü ılımlı İslam anlayışını yeniden yeşertmeye çalıştığı görülen Türkiye’nin bölgede oynayacağı rolde inandırıcı ve daha güvenilir olabilmesi için beklenmedik adımların atılması kısa vadede düşünülmemelidir.

TBMM’nin uhdesinde bulunan hilafet kurumunun canlandırılması, laikliğin anayasadan çıkarılması...beklenen gelişmelerden değildir. Ancak en azından II. Abdülhamit’in Ortadoğu’da izlediği akılcı politikadan esinlenilerek çalışmalara hız verilecektir. Bu durum yalnız Ortadoğu ile de sınırlı kalacak değildir. Balkanlarda halen uygulanan model ılımlı bir İslam anlayışıyla her türlü soruna yardıma koşan bir Türkiye algısını Ortadoğu, Afrika ve nihayetinde Türkistan coğrafyasına yayarak çalışmalara hız vermek siyasi İslam ve mezhep taassubundan engin hoşgörü ile bağnazlıktan uzak kuşatıcı bir politika benimsemek daha akıllıcı yol olarak görünmektedir.