Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Müftü Âlim Efendi’yi Anarken

13 Aralık 2014 - 21:50

Müftü Âlim Efendi’yi Anarken

 

2010’da Manisa sevdalısı Tezcan Karadanışman’la Sultan Camii önündeki Sıbyan Mektebinde günlerce süren söyleşi yapmıştım. Sizlere bu söyleşiden bir bölüm aktarmak istiyorum. Müftü Alim Efendi ile ilgili bilinmeyen bir gerçeği de kamuoyunun bilgisine sunmak adına faydalı olur kanaatindeyim.

...

-Bu kadar medrese saydık ancak şimdiye kadar medreselerde okutulan eğitimden bahsetmedik. Medreselerde hiç mi pozitif ilim okutulmazdı!

www.tarihistan.org

“Hayır. O medreselerden büyük âlim ve aydın insanlar yetişmiştir. İlk aklıma gelen Müftü Âlim Efendi’dir. Müftü Âlim Efendi mütefekkir, alim, musikişinas, şair  vatanperverdir.

 Müteşebbis bir insan.

İnsanların geçim kaynaklarını kolaylaştırmak amacıyla halkın içinde birisi… Zaten Balıkesir Kongresi ile ilgili çalışmalarını anlatmaya gerek yoktur. Üniversitelerde artık hakkında detaylı bilgiler mevcuttur.

Müftü Âlim Efendi akrabamdır. Dedemle kendisi arkadaş ve akrabalar. Musikişinas olan bu iki insan aynı zamanda neyzen. Ancak dedem daha erken yaşta vefat ediyor. Âlim Efendi dedemin arkasından konuşur ve “Musikiye bizi bulaştıran odur ancak bizi bırakıp gitti” diyerek dedemin arkasından hayıflanırmış.

Âlim Efendi Muradiye Camiinin imam hatibi. Çok kuvvetli bir hafız. Alim Efendinin bir teravih namazı sırasında yatsı namazından sabah namazına kadar hatim yaptığı vakidir. Cemaatten bazıları sabredememiş. Cemaatten bazılarının dışarı çıkarak sigara içip yeniden namaza devam ettiği söylenir!

Bir ara Manisa’da Mısırlı Nimetullah Hanım diye birisi yaşamış. Bir rivayete göre terzi bir rivayete göre hoca. Uzun müddet orada kalmış… Mısır Hıdivinin sarayında yetişmiş. Nimetullah Hanım Mısırdan zengin dönmüş.

Muradiye Camiinin güney batısında kendisine bir köşk yaptırmış. Bahçeli havuzlu bir köşkmüş bu. Bir de Muradiye Camii ile ilgili vakıf kurmuş. Bu vakıfta cemaatin ramazanlarda yaz aylarında karlı vişne şerbeti içsin diye emir vermiş.

Nimetullah Hanım vakfın mütevelli heyeti başkalığını yapmış. Bu durum bizim insanımızın cemiyetin içinde olduğunun en önemli ispatıdır. Osmanlı da kadının aslında aktif olduğunu görmekteyiz. Kadın üzerindeki çekişme Osmanlı’da yoktu. Bu durum sonradan ortaya çıkmıştır.

Tarihi adetlerimiz yazar.”

-Bu sözünüz o kadar önemli ki bunu kaydetmeden geçmek olmaz. Şu anda gerçek örf ve adetlerimizden uzak olduğumuz için gerçek tarih yazılamıyor görüşünü ileri sürüyorsunuz!        www.tarihistan.org

“Evet, aynen öyle! Maalesef şu anda ABD’nin hizmetkârı gibi gözükmemizin sebebi de bence örf adet ve benliğimizden uzaklaşma olarak görülebilir.

            Muradiye Camiine gelecek olursak bizde halen asılı olan II. Abdülhamit’e ait bir Berat var!”

            -Sözünüzü kesmiş olmak istemem ancak bu beratın bir fotokopisini alabilir miyim?

            “Tabii ki neden olmasın. Babamın babası yani dedem Muradiye Camii Devr Hanı idi. O zamanlar namaz vakitlerinden önce Kuran okunurdu. Okuyanlara ise Devr Han denirdi. Aynı zamanda imamlık yapmaktaydı. Müftü Âlim Efendi’de İmam Hatiptir. Muradiye medresesinde müderristir. Ancak dedem daha erkenden, 35 yaşında vefat etmiş.”

            Keşfi Karadanışman ile Âlim Efendinin akraba olduğu bilinmektedir.

Şöyle ki: “Keşfi Karadanışma’nın babası yani Tezcan Bey’inn dedesi Neyzen Hafız Mehmet Efendi  Alim Efendi ile kardeş çocuklarıdır.  Bu durumda Neyzen Hafız Mehmet Efendi’nin babası ya da annesi, Mehmet Arif Efendi’nin kardeşidir. Yani her ikisinin de dedesi, Muradiye Hangah Medressesi Müderrisi Esseyyid Ahmet Âlim efendi’dir.”[1]

Tezcan Bey, Necdet Bilgi Bey’in kitabından aktardığım bu bilgelerin üzerine herhangi bir şey söylemiyor. Zaten Âlim Efendi ile ilgili daha fazla bilgi için Necdet Bey’in kitabını tavsiye ediyor.

Dedem Sabite Hanın isminde Manisa’nın köklü ailelerinden birisinin kızıyla evlenmiş ve babam doğmuştur. Zaten Manisa ve bizim sülalede başka din ve milletlerden kız alıp verme olmazdı. Daha sonra göçmen olarak bildiğimiz ve daha çok Balkanlardan gelen insanlarda Manisa’ya yerleşmiştir. Zaten Manisa’nın köklü Türk mahalleri var. Oralarda otururlardı Türkler. Hakibaba(Alperen)Ulu Camii, Serabat ( Gönenmiş, abat olmuş) Mısıroğlu, Ayn-ı Ali, Darlıca, Kuyu Alanı, Molla Şaban, Yeni Camii… Dikkat edilirse mahalle isimleri vakıf veya kişilerin adıyla anılır ve oraya yerleşen insanların oturduğu mekân haline gelirdi.”

-Konu mahalleden açılmışken Manisa Belediyesi kararı ile bazı mahalle ve tarihi sokak isimleri değiştirilmiştir. Bu durum geçmişle gelecek arasında bağları koparmıyor mu?

“Bu düpedüz ayıptır. Aymazlıktır! Bülent Kar zamanında başkan yardımcısı Kemal Bey diye birisinin icadıdır bu aymazlık! Hâlbuki bu durum değerlerimizin isimlerini değiştirmekten ziyade cehaletin art niyeti olarak tarihe geçmiştir!

 

Müftü Âlim Efendinin Servi Ağacı

 

“Yeniden Âlim Efendi’ye dönecek olursak: Babam doğunca Âlim Efendi dedeme diyor ki: “İslam’ın Türklüğün şiarındandır çocuk doğduğunda bir ağaç dikilir. İstersen bir ağaç dikelim.”  Böylece gidip bir servi ağacı alıyorlar ve Muradiye Camii şadırvanının doğusundaki servi ağacı babam adına dikilen bir ağaç olarak tarihe geçmiştir! Âlim Efendi tarafından dikilmiştir.

Ancak daha sonradan her önüne gelen camilerin önüne ağaçlar dikmiş ve bu eserler neredeyse görünmez olmuştur.”

Bize düşen anıt ağaç niteliğindeki bu tür ağaçları isimlendirmek olmalı. Müftü Alim Efendinin diktiği bu ağaca bir künye çıkarmak gerekir. Anıt ağaçları koruma adına güzel bir başlangıç olacaktır.

Yazacak, söylenecek o kadar şey var ki Muradiye Külliyesinde her daim kilitli duran Hünkar Kapısından bahsetmedim bile!

Kayıtlarda 13 Aralık 1930 tarihinde öldüğü yazılıyorsa da nedense mezar taşında 1929 tarihi verilmiştir! Bu bir hataysa düzeltilmesi gerekir. Ya da kaynaklardaki bilgileri tashit etmek lüzumu doğar.  www.tarihistan.org

 

 

[1] Nejdet Bilgi, İstiklal Yolunda Bestekâr Bir Müftü Ahmet Âlim Efendi, Manisa Belediyesi Kültür Yayınları, Manisa 2008, s. 40