Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

EĞİTİMDE ÇARESİZLİĞİMİZ

01 Kasım 2014 - 13:45

“Türkiye genç nüfusuyla ne kadar övünse azdır” diye başlayan cümleler bir yerden sonra kabak tadı verir.

Genç nüfusun çokluğuyla övünürken gençlere yönelik yapılan hizmetlerin de genç nüfusa paralel olarak artış göstermesi, her geçen yıl bir önceki yıla göre daha iyiye; daha güzele doğru ilerlemesi gerekir.

Geçen gün akşamın ileri saatlerinde bir ilkokulun yanından geçerken mahşeri kalabalığı görünce önce şaşırdım! Bu saatte, hem de okulun önünde, bahçesinde yüzlerce çoluk çocuk, genç yaşlı her kesimden insanın okul bahçe ve çevresinde ne işi olabilirdi?

Ne yalan söyleyeyim aklıma bir gösteri, okul karşıtı bir şeyler geldi öncelikle! Malum son dönemde okul yakma olaylarında gözle görülür bir şekilde artış gözleniyor. Ancak bu şehirde “okul yakma”, “okula karşı” bir eyleme rastlanmamalıydı! Küçük çapta birkaç kişinin sesi çıksa bile çevreden gelen bakışlar ve eylemin yanlış olduğunu düşünen kahir ekseriyet tarafından bu türk küçük çaplı gürültülere izin verilmezdi!

E, o zaman okul bahçe ve çevresinde yaşanan bu curcunanın sebebi neydi?

Saat 18.20

Karanlık çökmüş. Yatsıya 15 dakika kalmış!

Okul tarafından gelen İsrail Halk Türküsünün ülkemize uyarlanmış şekli olan “ Memleketim Türküsü” nün ardından binlerce çocuk dışarıya akın ediverdi!

Sizin anlayacağınız bu kadar insan ilkokuldan çıkacak çocuklarını bekliyordu. 6, 7, 8... yaşlarındaki bu çocukların evlerinin yolunu bu saatte bulmaları çok zordu. Trafik, gecenin karanlığı ve ortamın nazik oluşu çocukları tehdit eden onlarca tehlikeyi de beraberinde getiriyordu! Veliler, ablalar, dede ve nineler, torun veya akraba yolu gözlüyordu. Yatsı vaktine kadar beton duvarların arasına hapsedilmiş, öğretmen, ders, müfradet arasına sıkışmış sabilerin yolunu gözlüyordu!

Veliler kendi aralarında bu saate kadar çocukların okulda tutulmalarının yanlış olduğunu mırıldanıyor ancak bir yetkiliye durumu anlatmaktan çekiniyordu!

Gecenin ilk saatlerinde okuldan çıkan çocuk ve geleceğin gençleri eğitim adı altında aç, susuz ve yorgun bedenler olarak eve dönecek ve eve vardıklarında bir köşede uyuyakalacaklar!

Üşenmedim saydım. Mesla ilkokul üçüncü sınıfa giden çocuklar haftada 8 saat Türkçe, 5 saat matematik, 3 saat hayat bilgisi, 3 saat fen bilgisi, 2 saat ingilizce, 1 saat resim ve müzik 5 saatte etkinlik ve 2 saatte serbest etkinlik olmak üzere 30 saat ders görüyor.  Haftada 5 gün üzerinden günde 6 dersten 30 saat ders yapıyor! Beden eğitimi yok. Fiziki ve sosyal gelişmelerine destek verecek drama, halk oyunu, edebiyat çalışması...Yok!

Öğlen 13.20 de derse başlayan çocuklar, ya da sabah 07’de derse başlayan çocuklardan verim almak zordur. Sabahçıların dersleri 7, öğleden sonra programı  ise 6 saat üzerinden planlanmış.

Mesela planlama falan da değil. Akşamın geç saatlerinde okuldan çıkan çocukların servislerle bir saatte eve vardıklarını hesap ederse 19.30’da eve ulaşan çocuklardan nasıl verim alınacaktır, siz düşünün!

Geleceğin genç beyinlerini daha ilkokul sıralarında köreltmek diye ben buna derim!

Halbuki tam gün eğitimde 6 saatlik ders programında sabah 4 saat, öğle yemeğinden sonra 2 saat daha ders gören çocukların okuda güle oynaya ders yaparak mutlu bir şekilde eve gittiklerini düşünün! Ancak yetkililer bu gerçeği bilse ve görseler dahi “Türkiyenin şartları buna mani oluyor” gerekçesiyle eminim karşı çıkacaklardır.

Ne diyelim. Allah akıl fikir ve iz’an versin geleceği planlamaktan aciz olanlara diyelim ve herkesin çocuğuna sahip çıkmasını tavsiye edelim!

“Görüyorsun halimizi. Bunları yaz” diyen dostum çocuklarımız için her şeye varız!

Çalışan velilerin durumu ise hepten içler acısı. O ailelerin çocuklarını ne siz sorun ne de ben anlatayım!

Aklın yolu tekli  ve tam gün eğitimdir. Başka bir çözüm yolu bilenler varsa söylesin. Yoksa gelecek on yıllar şimdiden kayıp sayılır!