Kadir KESKİN

Kadir KESKİN

[email protected]

KİLO DERDİ OLANLAR OKUSUN

09 Temmuz 2015 - 14:17

KİLO DERDİ OLANLAR OKUSUN

“BİR GENÇ KIZIN HAYALİ VE TELAFİSİ OLMAYAN PİŞMANLIĞI”

 16 yıl önceki arşivimdeki bir gazete haberini affınıza sığınarak nakletmek istiyorum. Lütfen nefesinizi tutarak okuyun.

             Menken olmak istiyordum. Ama kiloluydum. Arkadaşımdan ‘ İzomenide’ adlı hapın zayıflattığını öğrendim. Fakat param yoktu. Ablam Neşe’nin altınları aklıma geldi. Evlerine gittim. Zili çaldım. 10 yaşındaki yeğenim Pakize kapıyı açtı. Ablamın işte olduğunu biliyordu.  Pakize “Annenin altınlarının olduğu yeri söyle” dedim. Söyledi. Yatak altındaymış. “ Altınları alacağım, babana çalındı dersin.” dedim. Pakize :‘”Olmaz babam kızar” dedi.

             Ellerime çorap giyip Pakize’ye  “ haydi oyun oynayalım” dedim. El, ayak ve ağzını bağladım. Yere yüzükoyun yatırdım Mutfaktan bıçak aldım, Pakize oyun oynadığımızı sandığı için kıpırdamıyordu. Bir an manken olduğumu düşündüm. Bıçağı kaldırdım ensesine, kafasına, beline doğru hızlıca vuruyordum. Pakize kan içindeydi.  Yatağın altından altınları, bilezikleri aldım, çantama koydum.

             Ellerim kan içindeydi. Yan odadaki diğer Ahmet aklıma geldi, yanıma çağırdım. Kanı görünce korkup kaçmaya başladı. Yakalayıp yere yatırdım tıpkı Pakize gibi. Bıçağı kaldırdım ensesine, koluna, kafasına vurmaya başladım. Kaç tane vurduğumu hatırlamıyorum. Bıçağı yerine koymaya giderken, Ahmet hareket ediyor gibi geldi. Döndüm Ahmet’in ensesine son bir darbe vurdum.

             Ellerimi ve bıçağı yıkadım. Kendi getirdiğim bıçağı yatağın üstüne koydum. Para ve bilezikleri aldım. Çıktım. Fenalaşmıştım. Bayrampaşa’ya gittim. 3 çeyreği sattım. Oyalanıp eve gittim. Poşette 7 çeyrek, 3 bilezik, 3 küpe, 2 harf vardı. Şimdi çok pişmanım. ( Star, 11.4.1999)

             Gençlerle ilgili olumsuz ve olumlu haberleri takip ederim. Seminerlerimde gençlere bunları örnek olarak sunarım. Bu acıklı olayı da yıllar önce kesmiş arşivime almışım. 16 yıl önce işlenen bu cinayet korkunç bir gerçeği gün yüzüne çıkarıyor. Allah yarattığı her insanı özel olarak yaratır. Her insanın kendine göre bir güzelliği vardır. Ya dişi güzeldir, ya gözü güzeldir, ya burnu güzeldir. Mutlaka güzel olan bir tarafı vardır.  Dikkat edersek güzel olan o yönü, bizim güzel dediğimiz insanlardan daha güzeldir. Çocuklarımız ve gençlerimizi başkalarının güzelliğiyle kıyaslamayalım. Bu durum, başarısız öğrenciyi, başarılı öğrenciyle kıyaslamaya benzer.  Daha küçük yaşlarda barby oyuncaklarla büyütülen çocuklar, ergenlik çağında da ekranlarda yıldız diye takdim edilen insanlara özendirilerek veya özenerek büyüyen gençler kendi kişiliğinden soyutlanarak başkalarına özenerek, başkaları olarak yaşamaya başlıyorlar.  Sıkıntı da işte burada başlıyor. Manken olmak için 10 ile 8 yaşındaki yeğenlerini acımasızca katleden kız, sıradan bir ev kızı. Ekranlarda ve yazılı basında zayıflama ilaçları ile zayıflama aletlerinin tanıtımı her geçen gün artıyor. Hatta ilaçlardan dolayı ölen gençleri de yine de basında okuyoruz.  Oysa ki reklam görüntülerinde bir hafta içinde nasıl zayıflayacağını ballandırarak anlatıyor ve  alan kimselerin “manken”  gibi  olabileceğini vaat ediyorlar. Çok sık ara ile ekrana gelen bu spotun, diğer kanallarda da çakıştığını düşünün. Kim bilir kaç saat görüntü olarak ekrana geliyor. Bu reklamları seyreden gençlere manken gibi vücudun   “ İdeal ölçü” gibi lanse edildiği bir ortamda değil gençler, hafif yağlı kadınlar  “komplekse girmezler de ne yaparlar? İhtimal ki kızcağız bu kompleksle bu cinayeti işledi. Cinayeti işleyen bu sıradan aile kızı. Hapse giren de bu kız. Pekala, cinayetin sorumlusu kim? Her gün TV ekranlarında  mankenlerin hayatına özendirip, zayıflama ilaçları  veya aletleri  sattırmaya  teşvik eden  medya mı? Yoksa aldanan insanlar mı? Neden zayıflama konusunda tıbbı nebeviyi göz ardı ediyoruz.   Yüce Peygamberimiz “sofraya tok oturun, aç kalkın, yine midenizi üçe ayırın, ancak üçte birini doldurun, üçte ikisini de su ile havaya ayırın ” buyuruyor.  Doktorların ifadesine göre bugün birçok hastalığın sebebi fazla yemektir. Unutmayalım ki insanoğluna midesinden daha zararlı başka bir kap verilmemiştir.  Büyüklerimiz de sağlığın ve mutluluğun sırrı az yemek, az uyumak, az konuşmak olduğunu söylüyorlar. Bunun böyle olduğu hem dinen, hem de tıbben sabittir. Karnını tıka basa doyuran,  onu hazmetmek için de ilaç kullanan kardeşlerimiz lütfen “ Su içsem de kilo alıyorum ” diye kendilerini aldatmaya kalkmasınlar. Can boğazdan gelir, yine de boğazdan çıkar. Mübarek Ramazan ayında oruçla bedenimizin ne kadar hafiflediğini hissetmiyor muyuz?  Kilolu kardeşlerimiz neden peygamberimizin sünneti olan pazartesi – Perşembe orucunu tutmayı düşünmüyorlar. Oruca niyetlenmekle tüm sindirim organlarımızın istirahata çekildiğini doktorlar söylüyor. Oruçsuz ağza disiplin getirmek mümkün değildir.

             Acem hükümdarlarından biri peygamberimiz zamanında Müslümanların hizmetinde bulunmak üzere bir tabip( Doktor) gönderir.  Fakat kimse muayene olmak ve ilaç almak üzere doktorun yanına gelmez. Hekim, bir gün Peygamberimizin huzuruna çıkarak der ki: “ Hükümdarımız beni buraya müslümanların tedavisi için gönderdi. Oysa burada bulunduğumu süre içerisinde bana kimse müracaat etmedi. Dolayısıyla mesleğimi icra edemedim.

Efendimiz buyurdular ki: “  Ashabımın bir âdeti vardır acıkmadıkları sürece yemek yemezler, yemek yerken de daha iştahları varken sofradan ellerini çekerler.” Bunun üzerine hekim ” İşte sağlığın esası bundan ibarettir.” Der, Efendimize hürmetlerini arz ettikten sonra ülkesine döner

 Kilo fazlalığı olan kardeşlerimizin tıbbı nebevide tavsiye edilen yemek adabına uyarlarsa sanırım problemlerini zayıflama ilaçlarına ihtiyaç duymadan kendileri hallederler.

 Anneler, babalar da çocuklarını başkalarına ( mankenlere, artistlere, futbolculara) benzeterek değil, kendi güzelliklerini öne çıkararak eğitirlerse yukarıdaki acılı haberleri duymak zorunda kalmayız.

Lokman Hekim dâhil ünlü hekimlerin yemekle ilgili sözleri:

“ Ey oğul elindeki yiyeceğe ihtiyacın yoksa bırakman, onu tok karına yemenden daha hayırlıdır- “ Akıllı kişi sevdiği şeyi, hoşuna gitmeyecek ilaçları kullanmamak için, terk eden kimsedir.- Ancak hazmedebileceğin kadar ye. Hazmedemeyeceğini yediğinde, sen onu değil, o seni hazmeder.- Bedenin rahatlığı az yemede, dilin rahatlığı az konuşmadadır.”

www.kadirkeskin.net