RÜMEYSA ERTEM: BAŞARDILAR

Hepimizin başarısı bu, alkış lütfen! Açlıktan, zulümden ölen insanlara duamızı, sosyal medyadan edip klavye krallığı ilan ettik. Ve "Ben yaptım elimden geleni" deyip vicdanımızı rahat ettirdik. El uzatması için hep bir Musa bekledik, ama el uzatan hiç biz olmadık...

RÜMEYSA ERTEM: BAŞARDILAR
19 Temmuz 2014 - 15:35

BAŞARDILAR

 

Üzülüyorum... Bir nesildir akıp gidiyor önümüzde. Yıllar meydan okurken kimilerine, kimi son nefesini vermekte. Ölen her birey, yeni bireylerin doğmasına kaynaklık etmekte… Pos bıyıklı, cengâver, bir oturuşta koyunun keçinin etinin tümünü  midesine indiren, yürüyüşleriyle dağları titreten dedelerimiz; O heybetli görünümünün altındaki merhamet eseri dedelerimiz…  Sırtına yüklediği odunlarla kilometreler kat eden, kısıtlı imkânlarla çoluk çocuğu büyütüp yetiştiren, yine belki bir belki on kilometre ötede ki dere kenarında, her gün çitilediği çamaşırlardan elleri nasırlaşan ninelerimiz, şimdi göçüyorlar teker teker.

Gariptir insanoğlu... Onların arkalarından gelen nesil ise kapitalizmden nefret eden, ama kapitalist insanlar!

Ki biz, yedi düvele meydan okuyan, bir koca Bizans İmparatorluğunu yıkıp dünyaya Osmanlı'nın gücünü göstermiş, yaşayan en uzun devlet seçilmiş bir milletin mirasçısıyız... Hakk'a inanıp, vatan sevdasıyla çıktığımız yolda Çanakkale'yi adeta şehit topraklarına dönüştüren ama yine de oradan geçmelerine izin vermeyen destana sahip bir milletiz...

Biz miyiz şimdi bu hazıra konmuşluk eden, çıtkırıldım insanlar? Lafta Roma’yı yakıp, gerçekte bir ateş yakmayı bile beceremeyenler?

Sahi, biz hangi ara bu kadar uzlaştırıldık özümüzden? Batıya kin kusuyoruz, nefretimizi dile getiriyoruz ama batının geleneklerine, adetlerine ayılıp bayılıyoruz. (!) Örneğin bizim yemeklerimiz ki, hiç bir ülkede bulunmaz eşi benzeri. Ama hayranız Suşiye... Çin de hayran mıdır bizim Adana Kebap’ına, Konya Pidesi’ ne, İçli köftesine? Yanında limonu yeşilliği tam takır bir ızgara balığın yerini, nasıl kaptırırız çiğ balığa? Yıllarca "et yemeyin, yağ yapar!" diye bağıran medya, sonradan pişman olmalı ki "ot yerine eti tüketin" demeye başladı. Bize oyun oynadılar. Önce "vejetaryen" dediler, sonra vazgeçirmeye çalıştılar.

Başardılar!

On beşlik genç kızlarımız fazla kiloları yüzünden oturup ağlamakta...

Dergi dergi makyaj malzemesi arayan kadınlar, yaşlarının timsali yüz kırışıklıklarından tiksinmekte...

Hatta şu an, şu saniye bir kadın, nefret ettiği selüloitlerinden ameliyatla kurtulmakta...

Önceden küçük yaşta evlendirilen kızlara tepki büyüktü. Şimdi aynı kızlar bir takım yerlerde, serseri tiplerin oyuncağı olarak kullanılmakta, ama kimseden ses çıkmamakta...

Çünkü diziler, filmler sayesinde böyle şeyler normalmiş gibi gösterilip, insanlığın beyni ele geçirilmekte.

Başardılar!

Cüsseli, bir bakışıyla dağları delen yiğit erlerden; rejim, perhiz gibi kavramlara önem veren, asli Türk delikanlılığından uzak olan erlere dönüştürdüler.

Bir şey olmazmış gibi renkli renkli pantolonlar, tişörtler-gömlekler giydirdiler. Başardılar!

Çocuklarımızı bilgisayar başında giysi giydirme oyunları oynatırken, büyüyünce moda düşkünü olacaklarını bize söylemediler!

Gardırobu tıklım tıklım giysi doluyken, "giyecek kıyafetim yok" diye sızlanacaklarını bilemedik.

Çünkü o oyunlar bize bir şeyi iki gün üst üste giyinmeyeceğimizi öğretmişti, yeni bildik!

Daha fazla ev işi yapmak, biraz daha dinlenmek veya başından savmak için çizgi film açıp TV başına koyduğumuz bebelerimizin beyinlerine ne mesajlar iletiliyordu, tahmin edemedik.

Başardılar!

Kadınlara, kızlara iç çamaşırı giydirip dışarı çıkarttılar. Adına da "mayo, bikini" gibi terimler uydurdular.

Yetmedi, tesettüre modayı yerleştirdiler.

Desenlerle süslenmiş eşarbın, topuklu ayakkabıyla muhteşem olacağını savundular, inandık.

Ve hala topuğumuzu yere vura vura inandığımızdan şaşmadık.

Başardılar!

Domuzun haram olduğu dinimizde, paket yiyeceklere domuzdan katkı yaptılar.  Paketin içerdiği jelatini domuzdan elde ettiler.

Doğal ortamdan uzaklaştırıp paketçilik sistemini kurdular.

Meyvelerin, sebzelerin genleriyle oynandı. Ama "hormonsuzdur" diyerek pazarda zamla sattılar.

Biz yiyeceklerin geni değişti sandık, değişen ise dünyaydı; haberdar olamadık...

Tükenmeyen enerji kaynaklarımız varken, diğerlerine milyonlar harcadık. Misal; Güneşi, güneşlenmek için kullanan kızlarımıza bıraktık...

 

Hepimizin başarısı bu, alkış lütfen!

Açlıktan, zulümden ölen insanlara duamızı, sosyal medyadan edip klavye krallığı ilan ettik. Ve "Ben yaptım elimden geleni" deyip vicdanımızı rahat ettirdik.

El uzatması için hep bir Musa bekledik, ama el uzatan hiç biz olmadık...

 

Başardı, başardılar, başardık! Lidyalılar bugün yaşasaydılar, pişman olabilirdiler parayı buldukları için. Eminim kötü amaçlı değildi onların niyeti. Bizdik kötüye vuran her şeyi... Sağlık olmadıktan sonra, paranın değeri yoktur derdi eskiler. Devir değişince, parayla sağlığını kurtarabileceği zannına vardı insanlar. Ben düşüncelerimi anlatabildim mi bilemiyorum...

Bildiğim tek şey, bu yazının tüm karmaşık düşünceler içinden kaleme döküldüğü... Bende başardım!

Fikirlerimi, paslı zincirlerle bağlı olduğu yerden, hür bıraktım...    16.07.14 Rümeysa ERTEM

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum