ARZU KUREYŞİ YAZDI: İSTİKLAL

Beni benden almakla ısrarlı olan bu cümleler ve her duyduğumda içimde sessiz sedasız bir titreyişin habercisi olacak bu şiir...

ARZU KUREYŞİ YAZDI: İSTİKLAL
13 Mart 2024 - 17:07
İSTİKLAL

Nedir bu duygu? 

Beni benden almakla ısrarlı olan bu cümleler ve her duyduğumda içimde sessiz sedasız bir titreyişin habercisi olacak bu şiir...

Bugün yıllarca hasretini duyduğum, arzuladığım bazı zamanlarda ise özlediğim o duyguyu tüm vücudumla hissetmenin vaktidir. Artık içimdekiyle baş başa kalma vaktidir. Kalbim ile... Dinliyorum kalbime, titrese de, onun için dayanmak zor olsa da, ilk defa böylesine bir duyguyu gözyaşlarımla boğuştursa da, paramparça olsa da, her şeyimle onu dinleyeceğim.

Peki, bu şiir...

Sadece kelimelerden ibaret olmayan bu şiir bana bir hikâye anlatıyor. Kendi sesimle, ama gönlümden geçen bir sesle anlatıyor bu hikâyeyi. Bu seste öyle kelimeler var ki, ben duyduğum her kelimeyle bambaşka bir ben ile karşılaşıyorum. Adı İstiklâl Marşı olan bu hikâyede her şey "KORKMA" diye başlıyor ve başlayacaktı. Tıpkı bu satırların anlattığı hikâyedeki kahramanlar gibi... Allah'tan başka hiçbir şeyden, hiçbir kimseden korkmayan o kahramanlara diyorum. Kefensiz yatan o şehitlere diyorum. "KORKMA" diyerek bu toprak uğruna canlarını veren o nice insanlara diyorum. İşte bu şiirdeki satırlar onların hikâyesini anlatıyordu.

Ve toprağın hikâyesi...

Titremez mi? İçinde kefensiz yatanların olduğunu, üstünde al renkten kanlar döküldüğünü hatırlayınca ağlamaz mı toprak? 
Hem titrer hem de ağlar. Toprağın ağlayışı neye benzer biliyor musunuz? Hani bazı güler yüzlü insanlar vardır ya! Onların hep mutlu olduklarını, her zaman güldüklerini düşünürüz değil mi? Sıradan bir insan gibidir dış görünüşleri. Ama hiç düşündüğümüz ve gördüğümüz gibi değiller. Onlar paramparça olmuş kalpleriyle baş başa kaldıklarında ağlarlar, titreyiş içinde olurlar. Ama kimseye fark ettirmiyorlar. Onlar sıradan değiller. Onlar ağladıklarında Allah'tan başka hiç kimse seslerini duymaz. Tıpkı sıradan bir toprak olmayan bu toprak gibi... Bu toprak tüm sahnelerin şahididir. Onun ağlamasının bir sesi olmasa da anlatacağı binlerce hikâyesi vardır.
Dakikalar sonra bu hikâyeyi anlatanlardan biride ben olacaktım. Adı İstiklâl Marşı olan, on kıtalı, muhteşem hikâyeleri anlatan o şiiri hayatımda ilk defa yüksek sesle söyleyecektim.
 

Ama nasıl?

Gözlerimin önünde canlanan sahnelere dayanabilecek bir güce sahip olmasam da -ki değilim- anlatmak zorundaydım. İçimdeki istiyordu. Hani dedim ya yıllardır hasretini çektiğim bir duygu vardır diye. İşte yüreğim; adını bilmediğim, hiçbir kelimenin de bu hislerin yerini dolduramayacağını düşündüğüm o duyguya kavuşmak istiyordu. Ve ben bu saniyelerden sonra artık kendimi değil içimdeki sesi dinleyecektim. Dakikalar sonra dört gözle beklediğim o an başlamıştı.

Adımı duydum. Sıra bana gelmişti. Kalbimin titreyişiyle sahneye doğru yürüdüm. Bir yandan içindekini sakinleştirmeye çalışırken diğer yandan ise "Anlatmaya hazır mısın?" diye soruyordum.


Artık ben susacaktım, o konuşacaktı. Size hiçbir kelimeyle anlatabileceğimi düşünmüyorum o anı. Mikrofonu elime aldığım andan itibaren kalbim artık yerinde değildi. O hikâyeyi anlattıkça nefes almakta zorlanıyor ve sadece sağ tarafımda bulunan al bayrağı ve üstündeki o ay ve yıldızı görebiliyordum. Her tarafım karanlıktayken bir tek parlayan o al bayraktı. Toprağın hikâyesini ve o al bayrak için kefensiz yatmakta olan ölümsüz kahramanların hikâyesini ona anlatıyordum gözyaşlarımla. Sanki kalbimin sesini duyan, bütün dertlerimi ve içimdeki o yaraları iyileştiren bir tek o vardı.

Ve ama o sahneler...

Zihnimde canlanan o sahneleri de anlatabileceğimi hiç zannetmiyorum. Başta dediğim gibi hiçbir kelime bu hislerin yerini doldurmayacak ve ben en güzel kelimelerle satırları süslesem yine de eksik kalacak. Ancak ve belki şunu belirteyim: kalbi taştan olan bir insan bile bu sahneleri bırakın hissetmeyi görse bile toprakla boğuşmak isteyecektir. Secdeye kapanıp ağlamak isteyecektir. İstiklâl Marşının son kıtasına kadar gözlerimden akan sel misali gözyaşlarımla, yüreğimde alevlenen o duyguyla anlattım o muhteşem hikâyeleri.

Her satırını aynı duyguyla söylemekte ve geçen her saniyeyle ben artık benlikten geçmekteydim. İçimde sadece bir ses vardı. Kalbimin derinliklerinden çıkıp damarlarımda ilerleyen o ses, kalbimdeki o kıvılcımları alevlendirerek bir yangının başlatıcısı olacak.


Bu tarih, bugün kalbimin özgürlüğe kavuşma günüydü. Artık adını bilmediğim, ama hep ne olduğunu merak ettiğim o duyguya kavuşmuştum.
  

Her seferinde beni benden almakta olan İstiklâl Marşı'nın yazarı Mehmet Âkif Ersoy'un da dediği gibi:
"Allah bir daha bu millete istiklâl Marşı yazdırmasın." Âmin

Arzu KUREYŞİ 11.03.2024
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 3 Yorum