Doğu Türkistan'da Kumul ve Turfan'da Uygurların İsyanı (1912-1913)

Doğu Türkistan'da Kumul ve Turfan'da Uygurların İsyanı (1912-1913)
30 Nisan 2024 - 09:07

Doğu Türkistan’da Kumul ve Turfan’da Uygurların İsyanı (1912-1913)

Mehmet Akif ERDOĞRU

Doğu Türkistan Cumhuriyeti – Uygur Akademisi
Amerikan tarihçi James A. Millward’ın yazdığı gibi, Doğu Türkistan’daki Kumul (Hami) ve Turfan bölgeleri, 1911’den sonra Uygurların Çin idaresine karşı yaptıkları isyanlara sahne oldu. Uygur meselesinin en can alıcı noktalarından biri Uygurların kendi aralarında Çin’e karşı siyasi ve askeri olarak müttehiden hareket edememeleridir. Uygur Han ailelerinin, tarihten gelen imtiyazlarını koruyabilmek için Çin idaresiyle siyasi ve askeri işbirliği yapmaları ve idare ettikleri veya güç aldıkları Uygur halkının taleplerini dikkate almamalarıdır. Ne yazık ki, Hanlık idareleri, sadece kendi Han ailesinin menfaati koruyan bir sisteme dönüşmüştür. Kafkasya Hanlıklarında da durum böyledir. Hanlar, egemen güçle işbirliği yaparlar, idare ettikleri tebaanın (Müslüman Uygurlar) haklarını dikkate almazlar, sonradan da metbu oldukları egemen güç tarafından yok edilirler. Kumul ve Turfan Hanlıklarının durumu da böyledir. Kumul ve Turfan Hanları, öncelikle kendi tebaası olan Uygurlarla birlikte hareket etmesi gerekirken, ne yazık ki, Çin idaresiyle, hareket etme yolunu seçmişlerdir. Bu durum da Uygurların birlikte hareket etmelerini engelleyen olumsuz bir faktör olmuştur.
Kumul’da on yedinci yüzyıl sonlarına beri hüküm süren bir Türk hanedanlığı vardı (Kumul Hanlığı veya Beyliği). 1884’te bu bölgeler, Çin tarafından Sincan Eyaletine dâhil edildiği zaman, Kumul Hanı da Çin’e vassal hale geldi. Çin tarafından Kumul Hanına Vang unvanı verildi (Bu sözcük, İstanbul Türkçesine de geçmiştir. 1913’te İstanbul’u ziyaret eden Kumul müftüsü Abdullah bin Mesud’un raporunda ‘vang’ sözcüğü geçer). Han, her altı ayda bir Pekin’i ziyaret etmek zorundaydı. Çin’e bağlı Sincan eyaleti kurulurken Çinli Zuo Zongtang’a yardım ettiğinden dolayı Çinli King hanedanı, Kumul Hanlığının eski imtiyazlarını sürdürmesine, yani kölelerini ve eski topraklarını elinde tutmasına izin verdi. Osmanlılardaki yurtluk ocaklık sistemi gibi Kumul Hanı, Çin’e vassal statüde bağlı kaldı. Eski askeri ve siyasi haklarını devam ettirdi. Kumul Hanı, tebaasına arazilerini ektiriyor, İslam ile ilgili işleri kontrol ediyor, göçebelerin yayla ile ilgili işlerinde hak sahipliğine devam ediyor ve diğer hukuki haklarını devam ettiriyordu. Tarla ve madenlerini, tebaasına, angarya yoluyla işletiyordu. Han’ın tebaasından her aile, ayda üç ila yedi gün arasında Han’ın arazisinde bedava çalışmak zorundaydı. Köylüler, Han’a çalışmaktan kendilerine çalışamıyorlardı. 
Kumul İsyanı’nın bir diğer sebebi de Çinli muhacirlerin Kumul Hanlığına ait topraklarda iskân edilmesidir. Bunlar Çin idaresine, sadece arazi vergisi ödüyorlar, Han’a herhangi bir vergi ödemiyorlar, Han’ın Uygur tebaası gibi angarya ile mükellef olmuyorlardı. 1907 yılında Kumul ve Turfan’daki Uygur çiftçiler, yeni yerleştirilen Çinli muhacirlerle eşit haklara sahip olmak istediklerini Han’a belirttiler. Turfan ve Kumul’da yetiştirilen pamuğa olan dış talepten dolayı, Çin idaresi, tarım arazilerinde çalışacak olan Çinli göçmenlerin sayısını sürekli artırıyordu. Bu yüzden yeni gelen Çinli göçmenlerle eski yerli Uygur köylüler arasında idari ve mali sorunlar çıkmaya başladı. Aynı zamanda yeni gelen göçmenler Çin idaresine bağlıydılar. İdari açıdan, yerli Uygurlarla yeni gelen Çinliler arasında idari sorunlar da ortaya çıktı. Çin idaresi, Han’ın bu sorunu çözmesinde Kumul Hanına destek verdi. Yerli Uygur çiftçilere destek olmadı. Han’a isyan eden Uygur çiftçilerin reislerini yakalattı ve bunları cezalandırmak üzere Urumçi’ye götürdü. Kumul Hanı Maksud Han, 1912’ye kadar kendi tebaasının yaptığı angaryayı azalttı ve kendi çiftçilerini kontrol etti. İli’deki Devrimci ordu, Çinli Yuan Dahua’nın askerlerini yenince Kumul Uygurları yeniden ayaklandılar. Ayaklanan Uygurların reisi, Timur adında biriydi. Timur, Urumçi’den üzerine gönderilen Çinli kuvvetleri yendi ama tedbir olarak dağlara çekildi. 1913’te Çinli komutan Yang Zengxin, Timur ile müzakerelere girişti ve ona Dungan askerlerinin komutanı olan Li Şoufu’yu müzakere için gönderdi. Li, Timur’a, eğer Uygur çiftçilerin dağlardan inmeleri durumunda kendilerinin angaryadan muaf olacaklarına dair Kuran üzerine yemin ederek söz verdi. Timur, 500 adamıyla dağlardan indi. Çin idaresi de onları Urumçi’deki orduda istihdam etti.
1910’da Turfan’daki Uygur çiftçiler, kötü mahsul ve yüksek enflasyondan dolayı isyan ettiler. Sahip oldukları tarım aletleriyle Hanlarının üzerine yürüdüler, Hanın sarayını yaktılar, at, araba, buğdayını yağmaladılar. Burada da Çin idaresi, Turfan Hanına yardım ederek Uygur çiftçilerinin isyanının bastırdı. 1912’de Turfan’da Uygurlar tekrar isyan ettiler. Çin idaresi, Kumul’da uyguladığı siyaseti burada da uyguladı ve isyan eden Uygurları, Çin ordusunda istihdam ederek isyanı bastırdı. Çin ordusuna alınan Uygur liderler, böylelikle gözetim altında tutuldular. Eylül 1913’te Çinli vali Yang, her iki Uygur lideri ve yaklaşık iki yüz Uygur askerini de suçlayarak, öldürttü. Böylelikle Sincan’da Uygurların isyanı bertaraf edildi.

Doğu Türkistan Hakkında Genel Bilgiler – Uygur Akademisi
Kumul müftüsü Abdullah, 1913’te, İstanbul’da, Kumul’da üç büyük caminin olduğunu, Kumul’un üç yüz seneden beri bir Çinli vali ile bir Müslüman vali tarafından ortaklaşa idare edildiğini; II. Abdülhamid’e biat ettiklerini yazar. Vergi ödemediklerini ama her hanenin ayda beş gün Müslüman vali için çalıştığını ifade eder. Demek ki, Uygur isyanlarının sebepleri, angarya, Hanların kötü idaresi, Uygurların Çinli göçmenlerle eşit muamele görmeyişleri, Çin idaresinin çift aşamalı siyaseti (önce Han’a veya Uygur liderlerine yardım, sonra fırsat bulunca ortadan kaldırma) ve İstanbul’dan yeterli desteği alamamalarıdır. Kumul’daki Müslüman zenginler, İstanbul, Moskova, Paris ve Berlin’deki gelişmeleri takip ederek, Müslüman öğrencileri modernleştirmeye çalıştılar. Örneğin 1913’te Uygur müteşebbis Bahavudun Bay (Bahaeddin Bey) tarafından İstanbul’a getirilen iki Müslüman Uygur öğrenci, muhafazakâr Müslümanlar gibi değildi; onlar, Osmanlı fesi takıyorlar, takım elbise giyiyorlar, kravat takıyorlar ve yakalı gömlek giyiyorlardı. Bunlar Türkçü ve Turancı fikirlerle tanışıyorlardı.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum