Zafer KARATAY

Zafer KARATAY

[email protected]

Demirel'in Tarihî Ziyaretinin Kırım İçin Önemi

23 Ocak 2022 - 14:33

Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 23 Mayıs 1998 Cumartesi günü Kırım’a yaptığı ziyaret, her yönüyle tarihî bir ziyaret oldu. Türkiye’nin Ukrayna ve Kırım Tatarları ile olan ilişkileri açısından çok önemli olan Kiev’deki resmî temaslarını, sekiz ayrı anlaşmanın imzalanmasıyla, tamamlayıp Kırım’a bu tarihî ziyaret için gelen Demirel’i, Akmescit havaalanında Kırım Parlamentosunun yeni başkanı Leonid Graç karşıladı. 1991 yılında SSCB dağıldığı zaman Komünist Partisi’nin Kırım’daki lideri olan Graç, Kırım’da 28 Mart 1998 günü yapılan seçimleri kazanan Komünist Partisi’nin başkanı ve tescilli bir Kırım Tatar düşmanıydı.
 
Demirel’in bu üç günlük Ukrayna ve Kırım ziyareti, Kırım Tatar Millî Meclisi’nde ve Millî Hareketimizde doğurulan krizin ardından gerçekleşti. Dahası, 28 Mart 1998’de hem Ukrayna, hem de Kırım Parlamentoları seçimlerini komünistlerin kazanması sonrasında siyasi hava Kırım Tatarlarının aleyhine değişmeye başlamıştı. Bütün bunlar, gezinin önemini daha da arttırmıştır.
 
Leonid Graç, Akmescit’teki resmî karşılamada ve görüşmelerde Kırım Tatarlarının gerçek temsilcileri olan Kırım Tatar Millî Meclisi mensuplarının alınmaması için beklenilen tedbirleri almıştı. Ama, Kiev’den Kırım’a gelişte Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı ve Ukrayna Parlamentosu üyesi Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu ve onun yardımcısı ve yine Rada milletvekili Refat Çubar’ı özel uçağına alan Süleyman Demirel, Türkiye’nin Kırım Tatarlarına ve Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı’na verdiği büyük önemi ve desteği açıkça gösteriyordu. Demirel, Bahçesaray’da tarihî Hansaray’ın avlusunda yaptığı konuşma ile de Kırımoğlu’na Türkiye’nin desteğinin, altını çizerek, bir kez daha net bir biçimde ortaya koydu:
“Ben 40 senedir siyasetin içindeyim. Siyasetin ne olduğunu ben bilirim. Siyaset başka şekilde yapılır. Şu adam var ya [Mustafa A. Kırımoğlu’nu yanına doğru getirerek] şu adam kahraman adamdır. Sizin, bizim, sürgün gören, çile çeken, hicap duyan herkesin kahramanıdır. Bu adama sahip çıkın ve etrafında kenetlenin. Kahraman olmak o kadar kolay bir iş değil. Eğer bu adam altı defa, sekiz defa hapse girip çıkmışsa sizin içindir. Kahramanlarınıza sahip çıkmaya devam edin. Ben buraya propaganda yapmaya gelmedim. Ama bunun hakkını vermeye ben mecburum. Bugünlere gelinmişse bunda hepsinin hissesi var. Onu ondan dolayı seveceksiniz. Başka işler başka, anladınız mı? Beni dinleyin! Beni dinleyin!”
 
Demirel’in bu sözleri, Kırım Hanlarının “Divanlarını topladıkları ve misafirlerini kabul ettikleri Hansaray’ın tarihî salonunda Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı ve üyeleriyle planlanan, ama yaptırılmayan görüşmenin ardından, Graç’ın yanında Ukrayna ve Kırım basınının ve halkın karşısında söylemiş olduğunu ayrıca kaydetmek gerekir. Leonid Graç, Hansaray’da Kırım Tatarlarının gerçek temsilcileri yerine, başkanı olduğu Komünist Partisine mensup ve “Kırım Tatarı” olduğunu iddia eden Lentun Romanoviç Bezaziyev’i ve Millî Kurultay tarafından Millî Meclis’den kovulan bazı kişileri Kırım Tatarlarının temsilcisi olarak bu görüşmede Demirel’e ve Türkiye heyetine sunmaya çalışmıştı. Bu durum, toplantının yapılacağı salonda Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu tarafından Demirel’e bildirildi. Kırım Tatar meselesine karşı çok duyarlı olan Demirel durumu derhal kavrayıp, bu çirkin maksatlı görüşme yerine, avluda heyecanla, büyük bir coşkuyla kendisini bekleyen Kırım Tatarlarının karşısına çıkarak, geniş bir metnini Emel’in haberler bölümünde bulacağınız duygu yüklü ve anlamlı konuşmayı yapmayı tercih etti.
 
Demirel’in bu sözleri incelendiğinde, bunların, Türkiye dış politikasını icra edenlerin SSCB döneminde kullandıkları alışılagelmiş pasif ve muğlak diplomatik ibarelerin çok, çok ötesine geçtiği görülmektedir. Demirel’in bu konuşmayı yaparken, Kırım Hanlığını yıkıp Kırım’ı Çarlık Rusyası’na ilhak eden İmparatoriçe II. Yekaterina’dan tam 211 yıl sonra, Akmescit’ten aynı güzergâhı izleyip tarihî Bahçesaray’a gelirken yol boyunca ve Hansaray’da ellerindeki Ayyıldızlı Albayraklar ve Tarak Tamgalı Gök-bayraklarla toplanan Kırım Tatarlarının muhteşem ilgisi ve çoşkusundan etkilendiği düşünülebilir. Gerçekten de konuşma duygulu izler taşımaktadır. Ama büyük bir siyasî tecrübeye sahip olan Demirel’in, Türkiye-Ukrayna-Rusya üçgeninde çok önemli ve kritik bir bölge olan Kırım’da, düşünmeden, tartmadan, bu sözleri sarfetmeyeceği de ortadadır.
Demirel, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Dr. Ahmed İhsan Kırımlıyı bu gezisine davet ederek beraberinde götürdü. Bu, hem Türkiye’deki kimi çevrelere, hem de Ukrayna’ya ve Kırım’daki yönetime verilen anlamlı bir diğer mesaj olmuştur.
 
Süleyman Demirel’in ve Türkiye’nin, Kırım Tatar politikasında izlediği bu tutum fevkalâde takdire şayandır. Kırım’daki gelişmelerin, Kırım Tatar Millî Hareketini bölme, yıpratma, durdurma ve yok etme çabalarının, bu çabaların ardında hangi güçlerin olduğunun ve söz konusu faaliyetlere, şu veya bu mülahazalarla Kırım içinde ve dışında hangi zihniyetin destek veya katkıda bulunduğunun Türkiye devletinin zirvesi tarafından bilindiği anlaşılmaktadır.
 
Çünkü aklıselim sahibi herkes bilmektedir ki, Kırım’da, Kırım Tatarlarının geleceğinin yolu, geçmişte çok iyi ispatlandığı gibi birlikten geçmektedir. Kırım’ın ve Kırım Tatarlarının içinde bulunduğu siyasî ortam malûmdur. Var olan ve varlığı da şartların gereği kaçınılmaz olan problemlerden kaynaklanan sıkıntıların ve Kırım Tatarlarının günlük meselelerindeki fikir farklılıklarının “üflenerek”, “pompalanılarak” büyütülmesinin, Millî Hareket’imizin yolbaşçılarının bunlarla uğraşmalarının ve böylece Millî Hareket’imizin zaafa uğramasının kime faydası vardır?
 
Millî Hareket’imizin zaten iyi yetişmiş ve günümüz şartlarına cevap verebilecek kadrolara şiddetle ihtiyacı varken, mevcut elemanlarımızın, enerjilerini bu “meseleler” ve yararsız ve sonsuz kavgalar için harcayıp, millî meselenin esas ve öncelikli işleriyle meşgul olmalarını engellemek kime ne kazandıracaktır?
 
Demirel’in konuşmasında vurguladığı, birlik ve efsanevî yolbaşçı Kırımoğlu etrafında kenetlenme tavsiyelerini İsmail Bey Gaspıralı’nın şehri Bahçesaray’da duymak, biz Gaspıralı’nın torunları için, üzücü ve üzücü olduğu kadar da düşündürücü olmalıdır. Bizlere yaraşan, Demirel’in sözlerinden gerekli mesajları çıkarıp, büyük fikir adamımız İsmail Bey Gaspıralı’ya, Noman Çelebi Cihana, Cafer Seydahmet Kırımer’e, Ahmet Özenbaşlı’ya, kısaca milletimize yaraşır bir şekilde hareket etmektir. İsmail Bey Gaspıralı’nın fikirleri sözde kalmamalı, mutlaka fiiliyata geçirilmelidir.
 
Türkiye’nin Kırım’a ve Vatan Kırım mücadelesi yapan Kırım Tatarlarına bugünkü bakışı ve siyaseti, çok değil on yıl önceki durumla kıyaslandığında, bu gelişmeyi çok olumlu olarak değerlendirmek mümkündür. Çünkü on yıl önce, Türkiye devletinin belirlenmiş bir Kırım ve Kırım Tatarları politikasının varlığından söz etmek bir yana, devletin ilgili organlarında Kırım ve Kırım Tatar meselesi hakkında gereken asgarî ölçüde bilgi olduğu bile maalesef şüpheliydi. Demirel’in Kırım’ı ziyareti, Türkiye’nin Kırım ve Kırım Tatarları konusundaki politikasındaki bu çok müspet ve hızlı gelişmenin zirve noktasını teşkil etti. Bu hızlı gelişmede Emelcilerin birinci derecede etkili bir rol oynadıklarını ayrıca kaydetmek gerekir.
 
Türkiye’nin Ukrayna ile olan münasebetlerinde sürekli olarak Kırım Tatar faktörünün altını çizmesi mühimdir. Ama daha da mühim olanı bu çizgiden şu veya bu mülahazalarla geri adım atılmamasıdır. Türkiye’nin aktif politikasında, SSCB’nin dağılmasıyla bölgede ortaya çıkan boşluğun ve Ukrayna’nın yeni bir devlet olarak ayakta kalabilme çabalarında, Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duymasının da birinci derecede tesirli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ukrayna’nın bağımsızlığını kazandığından beri Kırım Tatarlarına karşı yürüttüğü nispeten hayırhah politikanın temelinde, Kırım’da çoğunluğu elinde bulunduran Rusların Kırım’ı Rusya’ya bağlama yolundaki faaliyetleri karşısında, Ukrayna lehinde tavır alan tek ve etkili gücün Kırım Tatarları ve onların temsil organları Kırım Tatar Millî Meclisi olduğu gerçeği yatmaktadır. Ancak, aynı Ukrayna’nın, Kırım Tatarlarının meselelerinin çözümü ve haklarının iadesi hususlarında özellikle ağırdan aldığı, tepkisinden çekindiği şoven Rus güçlerin kontrolündeki Kırım Parlamentosunun Kırım Tatarları aleyhine aldığı kararlara göz yumduğu da bir hakikattir.
 
Ukrayna’da ve Kırım’da yapılan seçimleri komünistlerin kazanması, Kırım Tatarlarının Ukrain demokratik güçleriyle birlikte hareket etmeleri, Ukrayna ve Kırım’da Kırım Tatarlarına karşı olan tutumu daha belirgin kılmıştır. İşte Kırım Tatarları aleyhine gelişen bu ortamda, Türkiye’nin politikasında bir gerileme olmaması bilhassa gereklidir. Süleyman Demirel’in, Kırım Hanlarının sarayında ve 1917’de bir Türk halkının tarihteki ilk demokratik cumhuriyetini ilan eden Kırım Tatar Millî Kurultayının toplandığı, bu Cumhuriyetin ilk başbakanı Noman Çelebi Cihan’ın halka müjdeler vererek konuşma yaptığı bu tarihî yerdeki konuşmasındaki sözlerini, bu açıdan Kırım Tatarlarının gelecek için Türkiye’den aldıkları bir teminat olarak görmek gerekir:
 
“Bir devir kapanmıştır sevgili soydaşlarım. Kırım Tatarları, size hitap ediyorum. Bir devir kapanmıştır. Korkularınızı bir kenara atın. Devletinize, devletinize güvenin, Ukrayna devletine ve kardeşiniz Türkiye’deki, Türkiye’deki kardeşlerinize, onların selâmına, onların sevgisine, onların muhabbetine mazhar olduğunuzu, sahip olduğunuzu bilin. Onlar sizi seviyor. 65 milyon Türkiye halkı sizi seviyor, sizi kucaklıyor. Sizinle beraberiz….
 
Sîzleri, komşumuz ve iyi dostumuz Ukrayna’nın sâdık vatandaşları olarak, tarihî vatanınızda yeniden ve en kuvvetli şekilde kök salmanız ve bu genç devletin yükselmesinde, bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve istikrarının güçlenmesinde yüklendiğiniz yeni tarihî rolünüzde desteklemek için geldik. Bir daha ayrılmamak için geldik….”
 
Zaten Türkiye’nin bölgedeki gücü, Ukrayna ve Kırım’daki Kırım Tatar aleyhtarı güçler karşısındaki imajı bu atak politikasını sürdürmesi için elverişlidir. Çünkü Kırım’da şoven Rusların ve iktidardaki Komünist Partisi’nin kontrolündeki gazetelerdeki yazı ve yorumlardan, Demirel’in gezisi ile ilgili yazılarda, Türkiye’nin siyasî ve ekonomik gücünün idrak edildiği ve bu güce bölgede duyulan ihtiyaç belirgin bir şekilde anlaşılmaktadır. Kırım Tatarları ve onların Türkiye ile olan münasebetleri hakkında şimdiye kadar her türlü uydurma haber ve yazıların yayınlanmış olduğu şoven Rus grupların en etkili gazetesi Knmskoe Vremya nın, Demirel’in ziyaretini “Demirel Kırım’a İstikrar Getiriyor” başlığı ile yorumlamasını bir örnek olarak vermek yerinde olur.
 
Türkiye ile Ukrayna arasında daha önce imzalanan “Yatırımların ve Teşviklerin Korunması” anlaşmasının yanısıra, bu gezide Finansal İşbirliği Antlaşması’nın imzalanması ve gelecekte bir serbest ticaret anlaşması için hazırlıklara başlanması ve iş ve yatırımlar için yeni kolaylıklar sağlanması kararları da Kırım Tatarlarını yakından ilgilendirmektedir. 12’den fazla havaalanı, ticaret ve turizm limanları, eski SSCB ülkeleriyle olan karayolu ve demiryolu bağlantıları, iklimi ve coğrafî konumuyla gelecekte bölgenin en önemli ekonomik merkezi olmaya aday olan Kırım’ın, Türkiye ekonomisi için de çok önemli olacağı şüphesizdir.
 
I994 yılında verilen 1000 konut sözü, Demirel’in bütün çabalarına rağmen, Türkiye bürokrasisinin ağır çarklarından geçerek ancak 1997’de gerçekleşmeye başladı. Refah Yol hükümeti döneminde verilen 1.000.000 dolarla, Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TIKA) koordinatörlüğünde evler satın alınmaya başlandı. Hâlen 150’ye yakın evin işlemi tamamlanmış durumdadır. Demirel’in, Türkiye’nin yardımlarının bununla sınırlı olmayacağını ve Kırım Tatarlarının ihtiyacı olan ne varsa Türkiye’nin elindeki imkânlarla bunu sağlayacağını vaad etmesi Kırım Tatarlarını sevindirmiştir.
 
Bu gezi öncesi toplanan Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulunun bu işe 1.000.000 dolar daha ayrılmasını kararlaştırdığım açıklayan Devlet Bakanı Prof. Dr. Ahad Andican, Kırım’a dönemeyen Kırımlıların dönüşlerinin kolaylaştırılması için özellikle Özbekistan hükümeti nezdinde teşebbüslerde bulunulduğunu söyledi. Bunun yanısıra, Türkiye’de okuyan Kırımlı öğrencilerin sayısının arttırılması, Kırımlı öğrenciler için büyük dert otan diploma denkliği meselesinin, Yüksek Öğretim Kurumu Başkanı Kemal Gürüz un imzaladığı Ukrayna ile Eğitim İşbirliği Anlaşması yoluyla halledilmesi, Kırım ve Türkiye arasında ticaretin canlandırılması için Kırım Tatarlarının kurduğu Kırım Yurt Bank’ın bir Türk bankasıyla ortaklığı çalışmaları, bu banka ve Eximbank kredilerinden Kırım Tatarlarının ve ortak iş yapan müteşebbislerin yararlandırılması hazırlıkları, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Dr. Ahmed İhsan Kırımlının teşebbüsleriyle yürütülen küçük sanayi sitesi hazırlıkları ve diğer çalışmalar, Kırım Tatarlarının geleceğe daha umutlu bakmalarına sebep oluyor. Başarılı çalışmalar yapan Acar Germenden sonra, Kırım Türklerinin meselesine hâkim, çalışkan ve becerikli bir büyükelçi otan Alp Karaosmanoğlu’nun Kiev’de olması ayrı bir şans Kırım için. Yeter ki Türk bürokrasisi, Ukrayna’nın ve Kırım’ın Türkiye için stratejik önemini anlasın ve Kırım Tatarlarına yardımının İnsanî mülahazalardan öte taşıdığı değeri görerek, en üst seviyede yapılan ileri hamlelerin arkasından aynı hızla yürüsün.
 
Ayrıca Türkiye ile Kırım ve Türkiye-Ukrayna arasında münasebetlerin gelişmesini engelleyen, Ukrayna tarafının SSCB döneminden kalma bir zihniyetle günden güne zorlaştırdığı vize uygulamalarının, meselâ son aylarda başlattığı Ukrayna’ya gidecek herkesten sağlık sigortası alma gibi mânâsız engellerin kaldırılması, hiç değilse hafifletilmesi için Türk diplomasisinin etkili çaba göstermesi gereklidir. Türkiye tarafının hava ve deniz ulaşımında devreye girmesi münasebetlerin gelişmesinde yararlı olacaktır. Türk Hava Yollarının kararlaştırdığı ama henüz başlatmadığı Kırım seferleri bir an önce başlamalıdır. 1992’den 1997 yılına kadar Kırım menşeli pek çok firmanın Akmescit-İstanbul arasında günlük 7-8, hattâ 10 charter uçak seferleriyle sağladığı nispeten ucuz ulaşım, Ukrayna Havayollarının (Air Ukraine) bu şirketleri çeşitli yöntemlerle tasfiye edip Kırım-Türkiye seferlerini tekeline atarak kontrol etmesiyle ortadan kalkmıştır. Mevcut uçak fiyat politikası özellikle ticaret için İstanbul’a gelenlerin sayısını büyük ölçüde düşürmesinin yanısıra, Türkiye’deki Kırım Tatarlarıyla Kırım’daki akrabalarının münasebetlerinin gelişmesinde büyük ölçüde caydırıcı rol oynamaktadır. Türkiye tarafının, bu gibi yanlış uygulamaların iki ülke arasındaki her türlü, olumlu ilişkinin gelişmesine büyük zarar verdiğini karşı tarafa izah etmesi, gerek Türkiye, gerek Ukrayna ve onların arasındaki “döstluk köprüsü” olan Kırım Tatarları için çok hayırlı olacaktır.

Emel Dergisi, Sayı 226. Mayıs-Haziran 1998. Sayfa 1-6.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum