Zafer KARATAY

Zafer KARATAY

[email protected]

NESİLLER ARASI BİR TÜRKLÜK KÖPRÜSÜ: SABRİ ARIKAN

09 Nisan 2020 - 18:54 - Güncelleme: 09 Nisan 2020 - 19:01

NESİLLER ARASI BİR TÜRKLÜK KÖPRÜSÜ: SABRİ ARIKAN 

(1911 – 8 Nisan 2013)

19. yüzyılın ikinci yarısı Türk milliyetçiliğinin doğduğu yıllardır. Türk milliyetçiliğinin doğduğu, temellerinin ve ülküsünün şekillendiği 19 yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başlarındaki bu tarihi dönemi, değerli hocamız Prof. Dr. Mehmet Saray eserine verdiği adla “Gaspıralı İsmail Bey’den Atatürk’e Türk Dünyasında Dil ve Kültür Birliği” olarak nitelendirmiştir. Bu tarihî dönemin en büyük özellikleri arasında insanların, artık günümüzde az rastlanır idealistliklerini, vatanseverliklerini, fedakârlıklarını sayabiliriz. Onlar vatanın ve milletin menfaatlerini her şeyden üstün tutmuşlar ve ömürleri boyunca ülkülerinin peşinde koşmuşlardır.

İsmail Gaspıralı’dan Yusuf Akçura’ya, Mehmet Emir Resulzade’den Ziya Gökalp’e, Şehabettin Mercani’den Ömer Seyfettin’e, Abdullah Tukay’dan Zeki Velidi Togan’a, Ali Merdan Topçubaşı’ndan Hamdullah Suphi Tanrıöver’e, bir çok aydın insanımız Türk Dünyası’nın medeniyetinin ve kültürünün gelişmesi, Türklüğün daha iyi bir istikbali olması için hizmet etmişlerdir.

Gaspıralı İsmail Bey’den Atatürk’e uzanan bu devirde yaşayan Türk milletinin hizmetkârlarının yaptıklarını, bıraktıkları eserlerden, onlar ve eserleri üzerine yapılan çalışmalardan öğrenebiliyoruz Ama onların taşıdığı ruhu, heyecanı, ülkülerini ve ilkelerini bir sonraki nesile aktaranlardan çok iyi öğrenebiliyoruz. İdrak edebiliyoruz, gözümüzle görüp, gönlümüzde ve yüreğimizde hissedebiliyoruz ve onlardan kalan bu ruhu, bu kutsal mirası bir sonraki nesillere aktarmaya gayret ediyoruz.

Sabri Arıkan da Türk Dünyası’nın, Tüklük ülküsünün birinci nesilinin çok değerli insanları ile tanışmış, onlarla birlikte mücadele etmiş bir kişidir. Allah ona 102 yıl ömür vererek, birinci nesil Türk milliyetçilerinin ilkelerini ve ruhunu bir değil birçok nesile aktarma, taşıma imkânı vermiştir. Bir bakıma o bir asırlık bir Türklük köprüsü olmuştur.

Kırım’dan, önce Romanya’ya, oradan da Bursa’ya göç etmek zorunda kalan bir ailenin en büyük çocuğu olarak 1911 yılında dünyaya geldi. 1927 yılında taşındığı İstanbul’da liseyi bitirdi. Kendisi gibi Kırım’dan Bursa’ya göç etmiş ve yine aynı yılda, 1911 yılında doğmuş İsmail Otar ve kardeşi İbrahim Otar aracılığıyla İstanbul’da Cafer Seydahmet Kırımer ile tanıştı.

Cafer Seydahmet Kırımer, 1917 yılında Kırım’da kurulan Kırım Ahali Cumhuriyeti’nin Harbiye ve Dışişleri bakanı idi. Bolşeviklerin Kırım’ı işgali üzerine, Kırım İstiklal Davası’nı yürütmek üzere İstanbul’a gelmişti. Bolşeviklerin esaretinden kaçan diğer Türk Dünyasından gelenlerle birlikte esaret altına düşmüş vatanları için mücadele ediyorlardı.  Cafer Seydahmet Kırımer, onu, bir grup Kırımlı ile birlikte Polonya’ya yüksek eğitimini tamamlamak için gönderdi. Dört yıllık lisans eğitimini üstün başarıyla üç yılda bitirdi ve Türkiye’ye döndü.

1930 yılında Romanya’da yayına başlayan Kırım Türklerinin sesi Emel dergisi etrafında toplanan Müstecib Ülküsal önderliğindeki Emelciler de Cafer Seydahmet Kırımer’e bağlandılar. Sabri Arıkan da, hem maddî olarak hem de imzalı ve imzasız yazı ve haberler yollayarak bu yayını desteklemiştir. Emel’de  “M. Alaç” adı altında yayınlanan ve Bolşevik devriminden sonra Kırım’da gelişen siyasî olaylar hakkındaki yazılar Sabri Arıkan’a aittir.

1960 yılında Ankara’da yayına başlayıp, yayın hayatını İstanbul’da sürdüren Emel Dergisi etrafında toplanan Emelciler Türk Dünyası’nın, bu meyanda Kırım Türklerinin istiklali ve geleceği uğrunda mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Cafer Seydahmet Kırımer’in vefatından sonra Müstecib Ülküsal önderliğinde mücadelesini sürdüren bu ülkücüler, 1980’den sonra kendilerine katılan gençlerle birlikte 1986 yılında Emel Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı’nı kurdu. Sabri Arıkan da bu vakfın kurucularından ve ona en büyük maddî desteği verenlerden biri idi.

Sabri Arıkan’ı 1981 yılında tanıdım. Ankara’da bir grup arkadaş bir araya gelip, Kırım için, sürgünde vatanları Kırım’a dönmek için mücadele eden Kırım Türklerini desteklemek ve onların yaşadığı sürgün faciasını Türk ve dünya kamuoyuna tanıtmak için faaliyetler yürütüyor, toplantılar yapıyorduk. Mektuplaştığımız, amaç ve faaliyetlerimizden haberdar olan Müstecib Ülküsal’ın davetiyle dört arkadaş İstanbul’a geldik. Müstecib Ülküsal, İsmail ve İbrahim Otar, Murat Yakuboğlu, Nurettin Mahir Altuğ ve Sabri Arıkan ile Kadıköy’de buluştuk. Bu görüşmelerimiz 1983 yılında Emel Dergisi’nin yayınını, mücadele bayrağını devir almamız ile birlikte, dava arkadaşlığına dönüştü. Tanıştığımız yıllarda Toprak Mahsulleri Ofisi Bölge Müdürlüğü görevinde iken emekli olmuştu ve Kırım Derneği ve Emel’e büyük yardımları olan Edib Bekman ile Taksim’de ticaret hayatına atılmıştı.

Sabri Arıkan, titizdi. Üstüne aldığı bir işi titizlikle ve çok düzgün bir şekilde yerine getirirdi. Yapamayacağı bir şey için asla söz vermezdi. Fikirlerini ve düşüncelerin açık sözlülükle, ama nezaketle dile getirirdi. Fikirlerini ve düşüncelerini hararetle savunurdu. Ama karşısındakini mutlaka sabırla dinlerdi. Torunu yaşında olsak bile tartışma ve istişarelerimiz sırasında asla sözümüzü kesmezdi. Bir konu üzerinde uzun tartışmalara rağmen aynı fikirde buluşmasak bile, kızmaz ve küsmezdi. Kimi zaman sert olsa da eleştirileri her zaman yapıcı idi. Türk Dünyası ve Kırım için mücadelesinde ilkeleri vardı ve bu ilkelerinden asla taviz vermezdi.

Ondan çok şey öğrendik. Hem yaptıklarıyla hem tutum ve davranışlarıyla hem de özel olarak anlattığı hatıralar, bilgiler ve tavsiyeleriyle 100 yıllık bir tecrübeyi bize aktardı. Adeta Gaspıralı’dan günümüze uzanan bir Türklük köprüsüydü. Sağlam, ne yaptığını, ne aktardığını niçin aktardığını bilen bir köprü idi.

Günümüzde şehir ve iş hayatının yoğunluğu bahane ederek, vakıf ve dernek faaliyetlerine katılmayan ya da çok az katılan, çeşitli bahaneler üreterek Türk Dünyasına bir yönüyle hizmetten kaçınanları utandıran bir kişidir. 102 yaşına kadar, mürşidi İsmail Gaspıralı Bey’in “milletine hizmet etmek istiyorsan elinden gelen işle başla” sözüne uyarak milletine hizmet etmeyi sürdürmüştür.

İsmail Gaspıralı Bey’in hayranı, fikirlerinin ve hizmetlerinin sadık bir takipçisi idi. Gaspıralı’yı iyi anlamak ve onu tanıtmak için onu kendi kalemiyle tanıtmanın en iyi yol olduğunu düşünürdü. Ömrünün son dönemini de bu amacını gerçekleştirmekle geçirdi.

“Tercüman Gazetesi” koleksiyonunun bir araya getirmek ve buradan seçme yazılar hazırlamak için ona en büyük desteği ve yardımı Türk Dünyası’nın bir diğer aksakalı, ölümüyle geride büyük bir boşluk bırakmış merhum Turan Yazgan hocamız yaptı. Rahmetli Prof. Dr. Turan Yazgan hocamız ve Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı mensupları “Tercüman Gazetesi” koleksiyonunu toplamaya, o da bu gazetelerden İsmail Gaspıralı Bey’in kaleminden çıkmış yazı ve haberleri Latin harflerinde hazırlamaya başladı. Bu yazı ve haberleri Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın yayınladığı Tarih Dergisi’nde seri olarak çıkmaya başladı. Türk Dünyası Tarih Dergisi’nde çıkan bu haber ve yazılar belli bir sayıya ulaşınca, “Kendi kaleminden İsmail Bey Gaspıralı – İdealleri, İşleri, Tavsiyeleri ve Haberleri”  adıyla Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından 2006 yılında kitap olarak basıldı. 577 sayfalık ilk ciltten sonra Türk Dünyası Tarih Dergisi’ndeki diğer haber ve yazıların ikinci cildi yine aynı adla 2011 yılında 406 sayfa olarak yine Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı yayını olarak çıktı. Arzusu bunu 5 cilde tamamlamaktı, ama ömrü yetmedi.

Prof. Dr. Turan Yazgan hocamız ve Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, bu desteğinin yanında 2011 yılında 100. yaşında Sabri Arıkan’a Saygı günü düzenleyerek büyük bir kadirşinaslık gösterdiler.

Ömrünün son devrinde, en büyük amaçlarından birini gerçekleştirmesini sağlayan, dava arkadaşı Prof. Dr. Turan Yazgan’ın vefatı onda büyük üzüntü yarattı. Sevenlerinin katıldığı bir merasimle 9 Nisan 2013 günü İstanbul’da son yolculuğuna uğurladık.

Sabri Arıkan, Emel dergisinde seri halinde basılmış Cafer Seydahmet’in hatıralarının ve hikâyelerinin kitap halinde toplanıp yayınlanmasını da sağlamıştır. “Nurlu Kabirler” (1992) ve “Bazı Hatıralar” (1993) Emel Vakfı tarafından basıldı. Bunlardan maada, Kırım Tatarlarının vatanlarından sürülmesinin 50. yıldönümü vesilesiyle, Edige Kırımal’ın “Kırım’da topyekûn tehcir ve katliam” isimli makalesini, daha önce Emel’de yayınlanmış Sürgün hatıralarını ve ilgili dokümanları bir araya getirerek “Kırım’daki Soykırımı Unutmayınız” (1994) adlı eseri yayınlamıştı.

Zafer KARATAY