ÖĞRETMENİN KANIYLA ÖDENEN BORÇ
Vefa Lisesinin Fransızca Öğretmeni Ahmet Rıfkı Efendi 1885 yılında dünyaya gelmiştir, babası Balkan savaşında şehit düşünce annesi ile birlikte yapyalnız kalmışlardır. İstanbul’da yaşamaktadırlar, Ahmet Rıfkı Efendi yüksek tahsilini tamamlayarak Fransızca öğretmeni olmuş ve Vefa Lisesinde görevine başlamıştır.
1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başlamıştır, milyonlarca genç silah altına alınmış, müttefik donanması Çanakkale Boğazına dayanmış ve bir milletin ölüm kalım savaşı tüm hızıyla devam etmektedir, gökten ölüm yağmakta asker ihtiyacı için ve Sultan Mehmet Reşad’ın emriyle bedeni yönden gelişmiş çocuklar da silah altına alınmaktadır. Çanakkale, Balıkesir, Edirne ve İstanbul’daki lise öğrencileri de gönüllü olarak Çanakkale’ye gitmektedirler. Hatta Balıkesir Lisesi 10. Sınıf öğrencilerinden sadece bir kişi Çanakkale’ye gidememiştir, o çocuk da bedensel engellidir. Galatasaray Lisesi öğrencileri de bir gece yarısı okuldaki yatakhanelerden kaçarak Çanakkale cephesine gitmişlerdir.
Yıl 1915, Fransızca öğretmeni Ahmet Rıfkı Efendi 30 yaşındadır ve Vefa Lisesi birinci sınıf öğrencilerinin Fransızca derslerine girmektedir zaten okulda sadece birinci sınıf öğrencileri öğrenimlerine devam etmektedir, lise ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerinin tamamı Çanakkale savaşına katılmak için cepheye gitmişlerdir. Öğrencilerin yüzleri devamlı asıktır, ders dinlememekte, derslerle ilgilenmemektedirler. Ahmet Rıfkı Efendi, öğrencilerin derse karşı ilgilerini çekebilmek ve öğretim yapabilmek için gayret sarf etmektedir, ön sırada oturan bir öğrenci söz alarak ” Hocam, mahallemizde erkek sesi duyamazken, gençler canını verirken, vatan elden giderken , bizlere öğrettiğiniz bilgi ne işe yarayacaktır? Siz niçin buradasınız, sizin de cephede olmanız gerekmiyor mu?” diyor. Bu söz üzerine Ahmet Rıfkı Efendi Müdür Odasına giderek istifa dilekçesini veriyor, doğru Harbiye Nezaretine giderek Çanakkale Savaşına katılmak üzere orduya yazılıyor.
Mahalle bakkalı Selahaddin Adil efendinin dükkanına uğruyor, kendisinin Çanakkale cephesine gideceğini, annesinin ihtiyacı olan yiyecekleri veresiye vermesini, borçlarını veresiye defterine yazmasını, tüm borçlarını cepheden gelince ödeyeceğini, yaşlı annesini önce Allaha sonra da komşu olarak kendisine emanet ettiğini söyleyerek vedalaşıyor ve helalleşiyor. Ahmet Rıfkı Efendi, annesi ile helalleşerek ve özel eşyalarını yanına alarak cepheye gidiyor, eğitimini bitirince ihtiyat Zabiti (Yedek Subay) olarak savaşa katılıyor, bir taarruz esnasında şehit düşüyor.
Bir sabah Mahalle Muhtarı, İmam Efendi ve bir Zabit birlikte, Ahmet Rıfkı Efendinin annesinin evinin kapısını çalıyorlar, kapıyı açan yaşlı kadının elini öptükten sonra Ahmet Rıfkı Efendinin Şehitlik Beratı ile birlikte bir zarf veriyorlar. Yaşlı kadın, komşu kızı Gülşah’ı çağırarak mektubu açtırıyor, oğlunun son mektubunu okutuyor, metanetle karşılıyor ve zarfın içindeki birikmiş maaşını alarak, borcunu ödemek için bakkal Selahaddin Adil Efendinin dükkanına gidiyorlar, mektubu ve parayı ona uzatıyorlar. Bakkal Selahaddin Adil Efendi, mektubu okuduktan sonra borç defterini açıyor, borç sayfasına kırmızı kalemle çift çizgi çekerek koca harflerle ” MUALLİM AHMET RIFKI EFENDİNİN BORCU ÇANAKKALE CEPHESİNDE ASİL KANIYLA ÖDENMİŞTİR, VESSELAM.” yazıyor. Muallim Ahmet Rıfkı Efendi, bakkala olan borcunu Çanakkale’de asil kanıyla ödemiştir acaba bizler O’na olan vefa borcumuzu ödeyebildik mi?
Seyhan Çağlar Emen