Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

YENİ DÜNYA DÜZENİ, AVRASYA VE EYALET SİSTEMİ

14 Haziran 2015 - 11:48

YENİ DÜNYA DÜZENİ, AVRASYA VE EYALET SİSTEMİ

NACİ YENGİN

tarihistan.org

Yenidünyayı yönetmenin yolu uzayı ve medyayı yönetmekten geçer. Son dönemde iyice anlaşılmıştır ki bilgisayar ve internet teknolojisine hâkim olan devletler dünyayı daha kolay yönetebilmektir.

Emperyal sermaye günümüzde 200 civarındaki devlet sayısını yetersiz bulmakta özellikle ulus devletleri eyalet sistemi ile parçalayarak bu devletlerin sayısını artırmak istemektedir.

Global emperyalizmin hedefi yüzlerce küçük yeni devletler kurarak pazarını o devletlere taşımak, bunun yanı sıra küçük devletlerin kendilerine tabii ve mahkûm yaşamasını sağlamaktır.

SSCB’nin yıkılmasının ardında Batı ve ABD’nin amacı ulus devlet yapısı içindeki güçlü devletleri yıkarak Avrupa ve Amerikan emperyalizminin dünyaya hâkim olmasını sağlamaktı.

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, eyalet sistemi ve özerklik anlayışlarının arkasında Batı ve ABD’nin dünyayı tek merkezden yönetme arzuları yapmaktadır. Singapur, Lüksemburg, Litvanya… Gibi küçük devletlerin kurulması batının amaçları doğrultusunda olduğunu gösterir.

Türk İslam dünyasının birleşme ihtimali Batı ve ABD için kâbustur. Balkanlar, Kafkasya, Çin, Orta Doğu ve hatta Türkistan da yeni devletler kurma amacı batının her zaman gündemindedir.

Emperyalizm, Neoliberalizm son dönemde şekil ve kapsam değiştirmiş “Süper Emperyalizm” anlayışıyla dünyayı tek kutuplu, tek merkezli haline getirmeyi amaçlamaktadır.

Osmanlı sonrası bölge ve dünyanın aldığı şekil dikkate alınırsa Balkanlardan Afrika’ya, Kafkaslardan Orta Doğu’ya kadar huzurun sağlanamadığı, kaosun devam ettiği görülecektir.

Osmanlı’nın yıkılmasıyla birlikte oluşan otorite boşluğu Sovyet Rusya, İngiltere ve ABD tarafından doldurulmak istenmiştir. Rusya’nın Karadeniz, Kafkasya ve Türkistan’daki işgal ve sömürgelerine karşılık İngiltere’nin Afrika ve Orta Doğu’daki sömürgeleri II. Dünya Savaşı’na kadara devam etmiş, II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin bıraktığı dünya hâkimiyetini ABD devralmış görülmektedir.

Sovyet Rusya’nın 1990 yılında çökmesiyle beraber dünya tek kutuplu hale gelmiş ve ABD hâkimiyetini ilan etmiştir.

Günümüzde yaşanan kaosun bir nedeni de dünyanın tek merkezden, tek kutuplu olarak yönetiliyor olmasıdır.

II. Dünya savaşı sonrası Dünyada oluşan otorite boşluğu ve Sovyet Rusya’nın Türkiye’yi tehtidleri Türkiye’nin Batı ve ABD’nin yanında yer almasını zorunlu kılmıştır.

1990 sonrası Sovyet Rusya’nın yıkılması ve Dünyanın tek kutuplu haline gelmesiyle birlikte bölgede olduğu gibi Türkiye üzerinde de ciddi planların yapıldığını göstermektedir. Türkiye’nin Osmanlı’nın bakiyesi olduğunu çok iyi bilen batı ittifakı Türkiye’yi kuşatma altına almaya devam etmekte ve hinterlandını ekonomik, askeri ve siyasi olarak çevreleyerek yalnızlaştırma ve Türkiye’nin Selçuklu ve Osmanlı da olduğu gibi bölgede ve dünyada süper güç olmasını engellemek istemektedirler.

Türkiye’de yaşayan insanların çoğu Osmanlı son dönemde kaybedilen topraklardan gelen vatandaşlardan oluşmaktadır. Bu açıdan Türkiye çevresinde yaşanan sorunlardan uzakta kalamayacak kadar Osmanlı kültür hinterlandıyla sıkı sıkıya bağlı bir politika izlemek zorundadır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Fransa tarzı bir ulus devlet modeli benimsemişken, son dönemde Amerikan tarzı eyalet modeline doğru geçiş sürecine girilmiştir. Fransa’da devam eden ulus devlet modeli Batı’yı rahatsız etmezken Türkiye’nin ulus devleti Batı’yı rahatsız etmekte ve Türkiye’yi eyaletlere bölme girişimleri hızlanmaktadır. Eyalet modeli, geçmişinde büyük ve güçlü imparatorluklar kuran bir medeniyetin devamı olarak günümüze kadar gelen ve yeniden bir medeniyet inşa etme amacı güden Türkiye’nin günümüz koşullarına uygun değildir. Uygun olmamakla beraber Batı sistemi AB ve ABD öncülüğünde Estonya, Litvanya, Letonya…  Balkanlar, Eski Sovyet Rusya Batı’nın küçük ve kontrol edilebilir devletler kurma düşüncesi sonucu ortaya çıkmış ve Türkiye’nin de bu çerçevede küçük devletlere ayrılabileceği gündeme gelmiştir.

Çeçenistan, Irak, Suriye, Filistin, Doğu Türkistan, Bosna-Hersek, İran, Libya ve Mısır gibi ülkelerde yaşananlar Türkiye’yi doğrudan ilgilendirmektedir. Türkiye’nin tarihi ve jeostratejik önemi “Türkiye çözülürse İslam dünyası çözülecektir” gerçeğinden hareketle Batı’nın tüm planlarını Türkiye üzerinden yapmalarını gerekli ve zorunlu hale getirmektedir. Bu durum Türkiye’yi önümüzdeki süreçte daha da kıskaca alma ve kaos oluşturma ihtimalini yükseltmektedir. Esasen terörün 80 sonrası ortaya çıkarılma amaçlarından birisinin de bu olduğu göz ardı edilmemelidir.

Türkiye’nin çözülmesi durumunda Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Afrika kolaylıkla Batı’nın istediği standartlara gelebilecektir. O halde yapılması gereken öncelikli iş Türkiye’yi federasyonlara bölmektir! Ancak Türkiye’nin federasyonlara bölünmesi sürecinde Misak-ı Milli sınırlarının gündeme gelmesi, Kuzey Irak, Kuzey Suriye’nin Türkiye’ye bağlanması ihtimal dâhilindedir. Hatta Sünni İslam dünyasına Türkiye’nin rol model olabilmesi için TBMM’nin uhdesinde bulunan halifelik makamının yeniden canlandırılması gerektiği tartışmaları başlayacaktır. Bu amaçla “Diyanet İşleri Başkanlığı yalnız Türkiye’nin değil, İslam dünyasının dini liderliğine” soyunacak, Bosna’dan Balkanlara, Kırım, Batum, Filistin ve Kuzey Irak’a kadar bölgelerde yaşayan Müslümanlar Türkiye’nin hilafet makamına bağlanabilecektir.