Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TUŞLARIN ÇIĞLIĞI

27 Nisan 2014 - 22:12

TUŞLARIN ÇIĞLIĞI

NACİ YENGİN

İsimsiz yazıların hangi ismi alacağı mı önemli yoksa yazılara konacak isimlerin yazıyla bağdaşıp bağdaşmaması mı?

Yazılar, yazanların kalbini yansıtıyor iddiası doğruysa onca okunan eserde yazarlar kendilerini epey gizlemiş olmalı!

Hafta içi yazılarımı neden sürdüremiyor ve neden tembelliğin kollarından sıyrılamıyorum?

Yazı çalışmalarımı arttırmam gerektiğine dair bir his var içimde. Daha çok yazmalısın duygusu peşimi bir türlü bırakmıyor son zamanlarda. Hoş ne zaman bırakt ki! Ve ne hoş bir talep ki bu beni bana bırakmıyor!

Ancak bir türlü yazmaya ısınamıyorum. Yazmaya ara verince bir hayli zorlanıyor insan. Ara dediysem 3-5 günlük aralar. Yoksa haftada bir yazı yazmaklığımız elzemdir. Zaten bu mecburiyet de olmasa hepten soğuyacak yazıyla aram! Ancak ben yine de yazıdan çarçabuk soğumama, isteksizliğime bu soğuk tuşlara bağlıyorum! Ne olduysa onlarla haşır neşir olmayı arttırmamla birlikte oldu. Eskiden kağıt ve kalemimle her dem başbaşaydık. Mekan, yer, zaman ve zeminin bir önemi yoktu yazmam için ama şimdi öyle mi ya? Yazmaya oturabilmem için önce küçük bir seramoni yapmam ve bilgisayarı ikna edip yazmaya hazır hale getirmem gerekiyor! Hoş bu her durumda mükün olmuyor. Bataryası doluysa, elektrikli bir ortamdaysanız ve yazabilecek konumdaysanız ve daha da önemlisi geçen zaman zarfında yazma isteği kaldıysa yazmak isteği ile yanıp tutuştuğunuz cümleleri ekrana sıralamaya başlayabiliyorsunuz!

Sabahın altısında uya(bu arada plinizi değiştirininiz uyarısı da cabası)ya elektrik bağlantısı bulacak ya da yazmaktan apar topar vaz geçeceksiniz. Aksi halde yazdığınız tüm satırlar uçup gidecek! Hele bir de yazılarınızı kaydetmediyseniz yazınız bir anda yok olup gidecek. Yazdığınızı her ne kadar iddia etseniz de ispatlamanız mümkün olmayacak!

Her ne kadar kağıt ve kalemin samimiyetine uymasa ve her ne kadar insanlar satırlar, kalple parmaklar arasına klavye, tuşlar, cam ekran...girse de yine de bilgisayarın hakkını teslim etmem gerek! Elbette teknolojinin karşısında olduğumuz zehabına kapılmanızı istemem. (Hatta tam aksine bu anlamda işimi göreceğine ve daha pratik olacağına kani olduğum bilgisayar, tablet, telefon gibi bilimum aletler ilgi alanıma girmektedir) onca yazı, onca kitap elbette bu tuşlar sayesinde gün yüzü gördü. Sıcaklığını hissedebildiğimi söyleyemesem de tuşlara alıştım diyebilirim. Parmaklarım eskiden olduğu kadar yorulmuyor. Üstelik kendime göre hızlanmaya da başladım sayılır. Her ne kadar iki parmak usulü yazmaya devam etsem de meramımı ifade edebiliyorum! Bu da bana yetiyor.

Bizim neslin yazma ve yazıyla bilgisayarı buluştuma deneyimi epey sancılı geçti. Ee kolay değil elbette. Kalem kağıttan daktiloya, ondan pc denilen masa üstü bilgisayara. Sonra diz üstü bilgisayar ve şimdilerde bilgisayarın pabucunu dama atamaya başlayan tablet bilgisayarlara.

Geçenlerde az kalsın böyle bir şey yapıp tablet alıyordum ki bizimkiler haklı olarak uyardı. “Onunla bilgisayarda olduğu kadar rahat yazabilcek misin?” Bu uyarı olmasaydı şu anda tuşlar yerine parmakların dolaştığı küçücük harfleri arıyor ve cümleleri yan yana getirebilmek için akla karayı seçiyor olurdum belki de! Tabletlerde bir defa ekran çok küçük ve tuşların sanallığı karşısında irkilmemek elde değil. Sonra onları yerli yerinde bulup dokunduğunuz harleri seri bir şekilde ekrana doğru dürüst düşürebilmek te epey bir maharet ve alışkanlık istiyor.  Tablet pc almaktan vaz geçemde evde adeta küçük bir diz üstü bilgisayar ordusu bulunması etkili oldu diyebilirim. Yan yana irili ufaklı dört tane bilgisayarın haricinde bir de huyunu suyunu bilmediğim ancak alma konusunda kesin kararlı olup son anda vaz geçtiğim tablet almam mantık dışı bir arzuydu. Neyse ki son anda vaz geçtim de yıllardır alıştığım ve huyunu suyunu bildiğim şekliyle diz üstü bilgisayarın tuşlarına dokunmayı, onların aşina olduğum seslerini duyarak satırlarda kaymaya devam ediyorum!

İsimsiz satırların nereye varacağını kestirmek güçtür. Amacı olmayan hiçbir düşünce olmamakla birlikte o anda ne yazacağını kestiremeden tuşların başına oturduğunuzda bazen böyle satırlarla karşılaşmanızda olsadır!

Ne kadar dil döksem satırlara yaslanmaya ve onları imdadıma çaığrmaya çalışsam da siz innanmayın. Yine de kağıt kelam ve satırların sıcaklığını arıyor kalbim, parmaklarım ve ruhum. Belki de bu çığlık onun çığlığı. Bataryası biten teknolojinin kağıt ve kalemle aramıza girip bizi istediğimiz, düşündüğümüz satırları yazdırmamasının zaferidir kendine göre!

Kim bilir!

www.tarihistan.org