Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TÜRKİYE’NİN KAFKASYA AÇILIMI

02 Haziran 2015 - 10:55

TÜRKİYE’NİN KAFKASYA AÇILIMI

Türkiye’nin Kafkasya politikası var mıdır? Bu soruya verilecek tatmin edici cevabımızın olduğunu söylemek zordur! Ancak yaşanan gelişmeler ve Kafkasların içinde bulunduğu ateş çemberi içinde Türkiye’nin tarihi, kültürel, ekonomik ve dini bakiyesinin; çıkarlarının bulunduğu bir bölgeye karşı bu kadar kayıtsız kalması yazarın “Türkiye ve Kafkaslar bölümünde tartıştığı en önemli konudur. 

Orta ve Ön Asya’nın geçiş kapısı olarak nitelendirilebilecek Kafkasya’nın kavimler ve dinler mozaiği gerçeği halen devam etmektedir. Altınordu devletinin yıkılmasından bu güne kadar bağımsız ve Kafkaslara Şamil bir devletin kurulamamış olmasında bu mozaik ve uluslaşmanın olmamasının büyük payı vardır.

Rusların bölgede 1830 yılından itibaren gerçekleştirmeye çalıştığı hakimiyet ve bölgeyi Hıristiyanlaştırma, Slavlaştırma politikalarına karşı başlayan Müridizm(Gazavat) hareketi İmam Mansur’la başlamış Şeyh Şamil’le doruk noktaya çıkmışsa da Şeyh Şamil’in Ruslara esir düşmesinden (1859) sonra önemini yitirmiştir.

Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesini başlatan Gazavat hareketi dini bir hareket değil “Kuzey Kafkasya Bağımsız Devleti” kurma amacı güttüyse de başarılı olamamıştır.

1918 sonrası kurulan “Kuzey Kafkasya Federasyonu” 1920 sonrası Kızıl Ordu tarafından ortadan kaldırılmış ve bölgede Rus baskı, zülüm ve sürgünleri daha da şiddetini artırarak yeniden başlamıştır.

1990 sonrası Sovyetler Birliğinin dağılması sonucu Çeçenlerin öncülüğünde başlayan bağısızlık mücadelesi Cevher Dudayevle birlikte 1995’te yeniden bağımsızlık mücadelesine başlamış ancak Dünyanın seyirci kaldığı bu mücadele kanlı bir şekilde bastırılmıştır.

Kafkaslarda Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan devletlerinin bağımsızlığını tanıyan Sovyet Rusya’nın Çeçenlerin bağımsızlığını tanımaması ve Rusya Federasyonu içinde yaşamaya mecbur bırakması bölgenin enerji, doğalgaz ve petrol kaynaklarını elinde tutma politikasının bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Ancak Türkiye başta olmak üzere bölgeye yeterince yardımın yapıldığını söylemek mümkün değildir.

Son yıllarda görülen gelişmeler bölgede Rusya ile ABD arasında bundan sonra yaşanacak küresel çatışmaların sahnelendiği alan olarak ortaya çıkacak gelişmelere gebe görünmektedir.