Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TEZCAN KARADANIŞMAN’LA MANİSA’YA DAİR

19 Nisan 2015 - 11:47 - Güncelleme: 21 Nisan 2015 - 21:34

 

TEZCAN KARADANIŞMAN’LA MANİSA’YA DAİR

 

2010 tarihinde Sultan Külliyesi Sıbyan Mektebinde (Taş Mektep) 2 gün boyunca Manisa üzerine sohbet etmiş ve sohbetimizi kayıt altına almıştım. Aradan epey zaman geçti. Ancak Tezcan Karadanışman’la “Manisa Bizimdir” konulu görüşmelerimiz devam etti.

Birkaç gönül eri haftada bir gün Tacir’de oturur laflarız. Cümleler döner dolaşır bir şekilde Manisa’ya gelir. Manisa’nın geçmediği bir cümle yoktur adeta! Ancak Manisa’nın canlı tanıklarının bir bir azalmakta olduğunu her konuşmamızda altını çizer ve var olan hazinelerimizden azami derece istifade edilmediğinden dert yanarız!

Bize göre Manisa’nın yaşayan hafızası diyebileceğimiz şahsiyetlerinin başında Tezcan Karadanışman gelir.

Tezcan Karadanışman, 1937’de başladığı hayat yolculuğunda şehre çok önemli hizmetleri olmuş bir aileden gelmektedir. Akrabası Müftü Âlim Efendi ve Babası Keşfi Karadanışman’dan aldığı terbiye, görgü ve daha çok şifahi bilgi ve araştırmalarından oluşan birikimni Manisa’nın hizmetine sunmak için var gücüyle çalışmaya ve “ Manisa Bizimdir” demeye devam ediyor. İyi de ediyor.

Tezcan Karadanışman, bir yandan yazmaya ve anlatmaya devam ederken bir yandan da anlatamadığı, yazamadığı, hayalini kurduğu muhteşem Manisa adına bir burukluk hissediyor olmalı!

Tacir’de Celil Altınbilek’le birlikte Tezcan Karadanışman’la haftanın belirli günlerinde oturup sohbet etmeye ve sohbetlerin sonunda cümlelere dökülecek satırları kayıt altına almaya karar verdik.

***

19 Aralık 2014 Cumartesi/ Çarşı/17.00

Akşamın kararmasına aldırmadan Tezcan Karadanışman’la sohbetimize başlıyoruz.

 

SULTAN VE MURADİYE MEDRESELERİ

Sultan Medresesi Müderrisi Hacı Davut Efendi ve Muradiye Medresesi Müderrisi Hacı Musa Efendi

1800’lü yılların başında Sultan Camii Müderrisi Hacı Musa Efendidir. Hacı Musa Efendi ile zor şartlarda okuma imkânı bulan Müderris Hacı Musa Efendi arasında yaşanan önemli bir olaydan bahsedilir.

Hacı Musa Efendi 1800’lerin başında Uşak’ın bir köyünde 21 yaşına kadar çobanlık yapmış birisidir. Köyün imamı olan abisine okumak istediğini, medreseye gidip ilim tahsil edeceğini söylediğinde abisi bunun gelip geçici bir heves olduğunu düşünmüş olmalı ki önceleri çok dikkate almamış ancak Musa Efendinin ısrarları karşısında kardeşini ilk eğitimi vermeye başlamıştır.

Abisinden temel bilgileri alan Hacı Musa Efendi Uşaktaki medreseye gelerek tahsilini devam ettirmeye başlamıştır. Uşakta medrese eğitimini tamamlayan Hacı Musa Efendi eğitimini ilerletmek ve müderris eğitimi almak amacıyla Manisa’ya gelmiştir.

Manisa’da Sultan Camii Medresesinde müderris olan Hacı Davut Efendiden 7 yıl ders alan Hacı Musa Efendi öğrenimi boyunca hocasına bir tek soru sormamış ve hocasını dinleyerek derslerini tamamlamıştır.

Hacı Davut Efendi, hiç soru sormayan talebesi Hacı Musa Efendi’nin çok da parlak bir öğrenci olmadığını düşünmüş diğer talebelerle birlikte 7 yılın sonunda icazetname(Diploma) vererek medreseden mezun etmiştir!

Göktaşlı Camisinde dersler vermeye başlayan Hacı Musa Efendi heyecanlı, şen, aktif ders yapan, her geçen gün ders halkasını genişleten bir hoca olarak kısa zamanda Manisalıların ve hocası Hacı Davut Efendinin dikkatini çekmeyi başarmıştır! Hatta bir gün ders sırasında öyle coşmuş öyle kendisinden geçmiş ki dersin akışına kendisini kaptırarak rahlesiyle birlikte caminin kapısından çıkıp giderken öğrenciler geri getirip oturtmuşlar!

Öğrencisinin ne kadar değerli bir hoca olduğu söylentilerini “acaba doğru mu?” şeklinde karşılayan hocası Hacı Davut Efendi öğrencisinin dersini gizli olara izlemek amacıyla Göktaşlı Camisi’nin mahfiline çıkarak öğrencisini dinlemeye başlamış. Öğrencisinin ders anlatımı ve tekniğinden çok hoşlanan Hacı Davut Efendi heyecanını gizleyememiş “aferin oğlum. Maşallah. Çok güzel ders anlatıyorsun. Anlatmaya devam et” diyerek övgü dolu sözlerle mahfilden aşağıya talebesinin yanına inmiş. Ancak hocasından övgüler alan Hacı Musa Efendi ne söyleyeceğini unutmuş, dili damağı kurumuş hocasının yanında bir tek kelime dahi konuşamamış!

 

Muradiye Medresesi Müderrisi Hacı Musa Efendi

Hacı Musa Efendi zaman içerisinde ilmini arttırmış ve Muradiye medresesi Müderrisliğine atanmıştır.

Muradiye Medresesinde birçok meşhur talebe yetiştirmiştir.

Bazı talebeleri şunlardır:

 Hacı Musa Efendi’nin bilinen en önemli talebelerinden birisi Manisalıların çok yakından tanıdığı Müderris Edipzade Mahmut Efendi’dir. Edipzade Mahmut Efendi, Manisa Milletvekillerinden Feyzullah Uslu ve Doğumevi Başhekimlerinden Melahat Uslu’nun babasıdır.

Edipzade Ahmet Efendi Osmanlı son dönem ve Cumhuriyetin ilk yıllarında(1924) birçok talebe yetiştirmiştir. Medreselerin 3 Mart 1924’te kapatılmasından sonra birçok hoca efendinin yetişmesinde önemli rol oynamıştır. Müftü Âlim Efendi’den sonra Manisa Müftülüğü de yapmıştır.

Hacı Musa Efendi, 110 yaşına kadar yaşamıştır.(1930’lu yıllar)

Beş yıl boyunca Büyük Belen Köyü’ne her Ramazan ayında vaaza(Cerre) gitmiştir. O güne kadar halk arasında “Asi Belen” olan köyün lakabı Hacı Musa Efendi sayesinde “Muti Belen” olarak anılır olmuştur. Büyük belenliler Hacı Musa Efendi’yi ölümüne kadar bakmış ve yardımcı olmuştur.

Hacı Musa Efendi,   bir düğün, bir davet sırasında yaşlığından dolayı unutkanlığıyla dalga geçen birisine karşı “ah işte ömrün rezilliği bu olsa gerek” denmiş Hacı Musa Efendi’de hayat hikâyesini, okuma macerasını anlatmış ve  “İnsanları ilim irfan ve irşatla hayatını geçirdiğini” ve ömrünün kötü bir hayat (erzel ömür) olmadığını (ahseni ömür) iyi ömür olduğunu vurgulamıştır.

HİNDİSTANİ MEDRESESİ

Tezcan Karadanışman’la sohbetimiz Hindistani (Veled Bey) Medresesi’ne gelmişti ki akşamın geç saatinde sohbetimize daha sonra devam etmek üzere ara verdik.

Hindistani Medresesi’nin son Müderrisi Hasan Efendidir. Hasan Efendi Havuzlu Çarşı’da manifaturacılık yapan Hasan Demir’in dedesidir. Hasan Efendi, iyi bir eğitim almış, ileri görüşlü, yeni fikirlere açık, sarık sarıp kıravat takan Cumhuriyet öncesi âlimlerinden birisidir.

Hindistani Medresesinin şu anda bir apartman bahçesinde olan harabe halindeki durumunu düşününce insan Manisa adına, Manisa kimin demeden edemiyor!