Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

SÜRGÜNDEKİ SEVDA-KIZILELMA

19 Temmuz 2015 - 10:02 - Güncelleme: 19 Temmuz 2015 - 10:05


SÜRGÜNDEKİ SEVDA-KIZILELMA

 

İstanbul’un işgaliyle başlayan İngiliz baskısı ve vatansever aydınların, devlet adamlarının Malta Adasına sürgün edilişini işleyen bir çalışma.

“Sürgündeki Sevda-Kızılelma” kitabı her ne kadar roman da olsa tarihin sayfalarını aralamak ve gizli kalmış Malta Sürgünlerinin dramatik olduğu kadar sevdalı hikâyelerini sayfalara taşıyarak ölümsüzleştirmesi açısından önem arz ediyor.

“İnsan sevdalanacaksa böyle sevdalanmalı” diye düşünmeden edemiyor insan kitabın sayfalarını her çevirdiğinde. Hayıflanma, iç geçirme, kızma, isyan duyguların kabarması, küfür dolu cümlelerle hemhal olma… Hepsi mümkün okuyucu için. Ancak hele bir de tarihin önemli kesitlerinden bir dönem olan “Malta Sürgünleri”nin içinde bulunduğu ruh halini düşünecek olursanız kitabı okurken düşündüğümüz her türlü cümle az bile kalır yaşanan gerçekliğin yanında!

Mondros Ateşkes Antlaşmasının Rauf Orbay başkanlığında bir heyet tarafından imzalanmasının akabinde başlayan İngiliz baskıları her geçen gün kendisini hissettirmiş ve İtilaflara karşı oluşabilecek en küçük bir kıvılcımın çıkmasını engellemek için İngilizler İstanbul’da insan avına çıkmıştır.

Hep tartışılır. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası Osmanlı toprakları neden işgal edildi diye. Zira ateşkes antlaşmaları savaşı bitirmez. Uluslar arası hukuk kurallarını hiçe sayan İngiltere ve İtilaf devletleri 13 Kasım 1918’de İstanbul’u işgal ederler. İşgale karşı kayıtsız kalan damat Ferit Hükümetine rağmen Teşkilat-ı Mahsusa ve İttihat Terakki Partili vatanseverlerin gizli çalışmalarıyla işgallere karşı gizliden gizliye bir hareket, örgütlenme başlar. Mitingler, cemiyetler, yazılar, konuşma ve görüşmeler…

İngilizlerin işgallere karşı halkı bilinçlendirebilecek ve örgütleyebilecek insanları öncelikle tutuklayıp hapse atması ve akabinde Malta Adasına sürgün etmesi aleyhlerine sonuçlanacak millet işgallere karşı Osmanlı hinterlandında tepki göstermeye başlayacaktır.

145 Türk devlet adamı, asker, idareci ve aydının gemiye doldurularak insan hayatına hiç de uygun olmayan şartlarda İngilizlerin Mart 1919’dan 1922’ye kadar devam eden Malta Sürgünü birçok dramın, hasretin, ayrılığın, zulmün, acının ve yıkımın yaşandığı tarihin karanlık noktalarından birisi olarak kalmıştır hep.

Keşke birileri çıkıp Malta Sürgününü anlatan bir belgesel ve bir film çekebilse diye çok düşünmüşümdür. Ama nedense binlerce dram yaşayan bu milletin yaşadığı acılar, sıkıntılar, zulümler unutturulmak isteniyor! İlgi gösterilmesine bile izin verilmiyor insanların. Bu açıdan bakarsak Mim Kemal Öke’nin Malta Sürgünlerini dert edindiği, onlar için ne denli sancılar çektiğine şahit olabiliyoruz. Zira sancısı olmayan insan neden yazsız ki!

Kimler yok ki Malta’ya sürgün edilenlerin arasında.

Osmanlı Sadrazamlarından Sait Halim Paşa,  Ziya Gökalp,  Ahmet Ağaoğlu,  Eşref Sencer Kuşçubaşı,  VI. Ordu Komutanı Ali İhsan Sabis Paşa,  Şeyhülislam Hayri Efendi,   Çöl Kahramanı,  Medine Kahramanı Fahrettin Paşa,  Milli Kongre Cemiyeti Kurucusu Mehmet Esat Paşa, eski İçişleri Bakanı Fethi Okyar,  Enver Paşa’nın Babası Hacı Ahmet Paşa, Gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın,  Gazeteci Ahmet Emin Yalman,  Yunus Nadi… Daha niceleri. Malta Adasında yaşanan hayatı anlatan kitaplar, belgeseller ve filmlerimiz olmalıydı yüzlerce…

Bir milletin toptan yok edilmesini amaçlayan Mondros sonrası işgaller milletin direnişi ve vatan sevgisinin imanla bezenmiş bir şahlanışı olarak tecelli etmiş ve Milli Mücadeleyle vatan topraklarını kurtarmıştır. Ancak Malta’ya sürülenlerin acıları her zaman taze kalmış ve âşıkların kalpleri ayrılık acısının burukluğunu bir ömür boyu hissetmiştir.

Kim bilir bir gün birileri çıkar Prof. Dr. Mim Kemal Öke gibi Malta sürgünlerinin öksüz, ilgisiz kalmış haline üzülür ve filmini yapar “Sürgündeki Sevda-Kızılelma” koyar adını!

Her sürgün sevdanın filiz verdiği vatandır. Her sürgün Kızılelma’ya duyulan özlemin harman olduğu hasrettir. Ve her sürgün vatana kavuşma anıyla geçen özlemlerin gözyaşlarına karıştığı katığıdır aşığın.

Sürgünde çiçekler açmış ve Türkiye Cumhuriyeti olarak hayat bulmuştur.

*Mim Kemal Öke, Sürgündeki Sevda-Kızılelma, İrfan Yay.2013