Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

/Sultanına Aşık Genç/

27 Şubat 2014 - 22:23

AYŞE HAFSA SULTAN BÜSTÜ VE DARÜŞŞİFASI

NACİ YENGİN

 

/Sultanına Aşık Genç/

En güzel yıllarımın geçtiği Hafsa Sultan Külliyesinin gölgesi altında yıllardan sonra yeniden oturup nefes almak, nefeslerimi geleceğe taşımak ne güzel!

Şehir boğar ve yaşanmaz olur ya bazen. İşte öyle zamanlarda sığınağım, dert ortağım ruhsuz bedenler, suretler, ağaçlar ve büstler olurdu ilk gençlik yıllarımda. Gider, yanlarına sokulur ve onlarla konuşmaya,  onlara dertlerimi anlatmaya çalışırdım. Bazen güler bazen de hüzünlünerdik anlattığımız hikayeler karşsında. Hikayeler dediysem yaşanmış ancak kimseye anlatılmayan “sırlar”dı bunlar!

Yine öyle oldu. Sanki hiç ayrılmamışım, her hafta ilk fırsatta yanına varıp selam vererek dertlerime ortak etmişim gibi geçen gün kendimi  yanlarında buldum. Her zamanki gibi gelen geçenleri seyrediyor, çocukların oyunlarına ortak oluyor ve belki evlatlarının acısını etrafında cıvıldaşan çocuklarla unutmaya çalışıyordu Hafsa Sultan!

Ayşe Hafsa Sultan’ın yaptrdığı Sultan Külliyesi evimiz oldu yıllarca. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda bir yandan tarihin haşmetiyle göğsümüz ileride yürürken bir yandan da aileden uzakta içimizde gizlediğimiz isyanlı sükutu barındırırdık. Bu öyle bir haldi ki yaşamayanın tahmin bile edemeyeceği kadar kahredici ve bir o kadar da hürriyetin kollarında geçen göçmen kuşların barındığı bir sığınak yurduydu.

Vakıflar Yurdu olarak hizmet veren bu eski medresenin odaları soğuk mu soğuktu.  20-30 kişilik koğuşlarda kara kışın kanatlarında geceleri soğuktan tir tir titreyerek uykunun kollarına atılmaya can atardık da uyuyamazdık. Demirin kesif ve sert kurşini kokusu sabahın kör karanlığında ranzalara vurulur “kalk”komutuyla dakikaları bir asker ve bir yeniyetme olarak aceleden biribirimize çarpardık. Hizaya dizilmek ve sayılmak dışında zindandan farksızdı günler, aylar ve yıllar!

Gözlerimizde uykunun tüm kırıntıları, çipiller ve rüyalarının orta yerinden asılan genç hülyalılardık!

 Penceremizin önüne gelen her fısıltı, her hareket ve her gölgeye kulak kabartır bize gelen misafir ve bir yardım eli zannıyla demir parmaklıklar arasına üşüşürdük.

İşte böyle anlarda kimselere anlatamadığım cümlelerimi, biriktirdiğim özlemlerle göz yaşlarımı toplar Hafsa Sultan ‘ın huzuruna çıkıp hıçkıra hıçkara ağlardım! Ağlardım,  ağlardım. Ağlar ve anlatırdım.

Konuşmamız bittiğinde sessiz cümleler ve şehla çehresiyle sevecen bakışlarını gözlerime değdirdiğinde ve bir ihtimal başımı okşayıp bir ana edasıyla halimi anladığını hissettiğimde yine taş binanın soğuktan buz kesen duvarlarına arasına girer ve sobanın etrafında halka olmuş küçücük ruhların, mosmor olmuş ellerin arasında kendime yer aramaya çalışırdım!

Anamın yokluğunda anam olarak benimsediğim Ayşe Hafsa Sultanın yanına gitmediğim günler çok azdır. Yanındayken huzur bulmak başka bir şeydir benim için. Ete kemiğe bürünür ve yanıma gelerek saçlarımı oksar, teselli cümleleriyle sırtımı sıvazlayarak yüreklendirirdi adeta. “Oğul” derdi. “Sabır” derdi. “Anlat” derdi. Anlatırdım. Dakikalarca, saatlerce anlatırdım. Ancak yalnız olduğum anlarda yapardım bunu. Bazı zamanlar da yalnız olmazdım. Onun benden başka çocukları, torunları da vardı. Onlarca, yüzlerce. Onların da dertlerini dinlerdi. Bilir ve anlardım.Ama olsundu benim de derdimi dinleyip beni rahatlatması en büyük tesellimdi.

Şimdi de öyle bir anı yaşıyorum.  Yıllardır kim olduğu konusunda içimde biriken sorulara nihayet cevap bulmaya başlıyorum. Bu büst kime ait? Ne zaman yerine konmuş? Gerçekten Ayşe Hafsa Sultan büstte göründüğü gibi mi?

Ulaşabilidiğim bilgileri alt alta sıraladığımda, biraz daha yakından tanıyor ve  ona olan hayranlığım bir kat daha artıyor.

Ayşe Hafsa Hafsa Sultan Büstü 26 Nisan 1969’da ressam Muammer Sagun tarafından yapılarak yerine konmuş. Büstte görülen  temsili görüntünün Ayşe Hafsa Sultan’ın eşkaline çok  benzer olduğu söylenir.

Osmanlı tarihinde “Sultan” adı ile anılan ilk kadın Yavuz’un karısı, Kanuni’nin annesi Hafsa Sultan’dır. Bu, Saruhan Sancağı Manisa'ya ait bir meziyettir. Manisa'ya gelen Ayşe Hafsa Sultan'dan sonra hükümdar hanımlarına “sultan” denilmiştir. Osmanlının ilk sultanı Manisa Sultan Parkında büstü bulunan Hafsa Sultan'dır.

Bimarhane arsası içinde kalan Hafsa Sultan Büstünün halen yerinde duruyor olması Manisa adına bir kazançtır. Hatta 1969’da PTT’nin Hafsa Sultan pulu hazırladığını da[1] öğrendiğimizde şimdilerde Mesir Bayramı etkinliklerinde eskilern yerine yeni ve daha muhteşem eserlerin, hatıraların canlandırılamamsı insanın içini acıtıyor!

 

[1] Nihat Yörükoğlu, Manisa Bimarhanesi, İst. 1948, S.14; Gönül Cantay, Anadolu Selçuklu Ve Osmanlı Darüşşifaları, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi, 1992,s.88 vd.