Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

ŞEHRİ YAŞAYAN YAZILAR

03 Eylül 2015 - 09:22 - Güncelleme: 03 Eylül 2015 - 10:07

ŞEHRİ YAŞAYAN YAZILAR

[email protected]

Türkiye’de yazar olmak zor zanaat. Hele hele Anadolu’nun bir köşesinde yazmak ve yazdıklarını okutmak daha da zordur! Zor olanı tercih etmek her şeyden daha da zordur!

Geçenlerde bir dostum şehre dair yazı yazanların yazılarının okumadığını söyleyince önce şaşırdım sonra da kendi içinde bir anlam ifade ettiği için serzenişine hak verdim!

Şaşırdım, zira arkadaşın şehre olan bağlılığını biliyordum. Şaşırdım, çünkü şehir adına atılan her olumlu adımda kendisini de görüyor ve her çabada tuzunun olması için gayret sarf ediyordu.

Şehre dair yazılan yazılar, kitaplar neden ilgi görüp okunmaz? Hâlbuki Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir” kitabı birçoğumuzun başucu kitabıdır!

Şehirlerine güvenen ve şehre merakı olanların sayısı gün geçtikçe azalıyor. Bizim şehir gibi sanayileşen, sonradan görmelerin, liberalliğin ne olduğunu blilmeden liberalleşenlerin arttığı bir şehirde şehrine bağlı insanlar bulmak, sanat, kültür, eğitim, medenileşme adına şehre katkılarını beklemek her geçen gün azalıyor!

Şehrin kalkınıp gelişmesine, medeni bir yaşama kavuşmasına katkı sağlamak amacıyla imkânları ölçüsünde hiçbir karşılık beklemeden düşüncelerini yazarak, konuşarak paylaşan insanlar neden okunmaz?  Aksine okunup takdir edilmeyi beklemek onların en tabii hakkıyken yazıp söyledikleri konusunda fikir bile yürütülmez!

Şehrine dair yazı yazanların yazıları dikkatle incelendiğinde bu yazıları bazı başlıklar atında toplamak mümkündür.

1-      Siyasi yazılar. Bir yerlere mesaj vermek amacıyla yazılan yazılardır. Kendisine yakın gördüğü parti, dernek… İdarecilerin dikkatini çekmek amacıyla “beni de görün” , “ben de buradayım”, “ sizi o kadar göklere çıkarıyorum, öyleyse ben de iyi bir yeri hak ediyorum!” tarzında yazılan yazılar! Bu tür yazarlar açılışlara, kokteyllere, bedava kahvaltıları takip etmeye, övülmeye bayılırlar. Midesi nerede doyduysa, hangi makamdan besleniyorsa o makamı övmek için yazarlar! Fikir, şehir, ülke, yatırımlar, şehrin kalkınması ve geri kalmışlığı… Tali konulardır! Bu tür yazı yazanların meraklısı çoktur. Ancak dedikodudan öteye geçmezler!

2-      Hiçbir şeye karışmayan, şehrine aidiyet duymadan yazılan yazılar. Dünya yansın kılını kıpırdatmayan insanların yazdığı yazılar. Bu tür yazılar çok azdır.

3-      Her daim eleştiren, muhalif kanata duran yazılar yazanlar. Ancak bu tür yazılar yok denecek kadar azdır. Çünkü yazar bilir ki şehirde aldığı nefes, attığı her adım göze batmakta ve konuşmaları, yazıları, hatta sosyal medya üzerinden paylaştığı günü birlik cümleleri dahi takip edilmektedir. Bu yüzden bu kategoriye giren yazarlara şehirlerde çok rastlanmaz. Ulusal basında da türüne az rastlanır böylelerinin! Ancak gerçek fikirler ve şehri ileriye taşıyacak projeler bu yazılardan çıkar.

4-      Spor yazarları. Bu yazarlar spor yazarlığından sadece futbol yazarlığını anlayanlardır. Futbolla ilgili hiçbir çalışma yapmayan, kitap okumadığı halde futbol yorumculuğu yapanlardır. Bu Türkiye’nin genel görünümüdür. Hâlbuki şehirlerde sadece futbol yoktur. Sporun her türü yapılmasına rağmen insanlar şehirlerde daha çok popüler olan futbol hakkında yorum yaparlar.

5-      Yerel medyada muhabir olmak hepsinde de zordur. Bir vasfın yoksa, kariyer yapmayıp bu konuda öz güven sahibi değilsen ve üstelik eve aş, ekmek götürmek zorundaysan bir yerlere yamanmak zorunda kalırsın. İşe başlamak yetmez. Şehirde en küçük bir makam sahibi kendisi hakkında övgü dolu haberler yapmanı, en güzel fotoğraflarla yazıyı süslemeni ister. Diğer sıkıntıları saymıyorum bile. Onca zorluktan sonra hazırladığın o güzelim haberleri, fotoğrafları yayımlayamazsın. “Birilerini üzerimize çekmeyelim, reklam gelirleri azalır, işten atılırım”… Sipariş üzerine haber yapmak ta bir zaman sonra çekilmez hale gelir. İşinden, mesleğinden soğumaya başlarsın. Ya da işin raconunu öğrenir şehirde acar muhabir olup sırtını sağlam bir yere yaslamayı öğrenmişsindir!

Şehirlerde yazı yazmak zordur. Zordur belki ama yazmadan yaşamak daha da zordur. Yazmadan yaşanmayacağını, şehre aidiyet duymadan, şehri hissetmeden yaşanmayacağına inanmışsan kim ne derse desin,  insanlar seni hangi fotoğrafın içine yerleştirirse yerleştirsin yazarsın. Bazen de şehirle ülkenin kaderin at başı gittiği için yazarsın.

Şehrinde yapılacak onlarca çalışma varken, şehrin yan gelip yatıyorsa ve üstelik yazmaktan başka çaren yoksa yazarsın ha yazarsın! Yazarsın ki tarafın belli olsun! Şehrin, geleceğin, medeniyetin tarafındasındır. İnsanlar anlamasa da gelecek seni anlayacaktır diye ümit edersin! Ve yazarsın.

sonra düşündüm ve serzenişte bulunan arkadaşa hak verdim.  Bir yandan da şehirle ilgili yazılacak konuları madde madde yazıp yüzlerce maddeyi sıralamanın da ne kadar gereksiz olduğunu düşünüp yazıyı kısa kestim!